Süleyman Karan

Süleyman Karan

Harikalar diyarının hastalıklı liderleri

Siyaset, ister sağdan olsun ister soldan, ister orta yolcu ister diktatör, insanı bozar. Yapısı gereği böyledir, zira yaptığınız bir toplum mühendisliğidir, her kim ki bunu inkar ederse, namerttir, ki genelde de siyasetin fıtratında da vardır. Yani mesleki bir deformasyondur. Nasıl ki, medya çalışanları ve kanaat önderleri, ‘her şeyi bildikleri’ iddiasında olup okuma özürlüyse, bilgisizse, atıp tutuyorsa işkembeden, siyasetçi de namerttir, ikiyüzlüdür, dost kazıkçısıdır, odur budur. Zira toplumsal formasyon neyse, toplumun mühendisliğine soyunan da oradan beslenir. Onun fıtratını mesleği kadar toplumun bizatihi kendisi belirler. Bu sebepledir ki, İskandinav ülkelerindeki siyasetçiler daha ahlaklıdır, güneye doğru indikçe dansözlük başlar, Afrika ve Günyedoğu Asya ülkelerinin diktatörlerinde artık külliyen şerefsizlik hakim olur. Bireyin gelişmediği yerde, üçkağıtçı siyasetçi, demagog Abdurrahman Çelebi olur. Özetle, “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü yerine “Bana toplumun yozluğunu söyle, sana siyasetçinin yozluğunu söyleyeyim” aynı şekilde geçerlidir. Es kaza düzgün bir adam gelse böyle ülkelerin başına, ya sonu ölümdür, ya hapis, en iyi ihtimalle atılan çamur iziyle rezil olmaktır...  Alice’in harikaları mantar sebeplidir! Yine her türlü siyasetçinin hayalleri vardır. Kimisi salt kişisel çıkarları ve şan, şöhret, para, makam peşindedir. Bunlar hep vardır ve tarihsel açıdan hiçbir kıymet-i harbiyeleri olmadan yok olur gider, cukkayı yaptıktan sonra... Kimisi belli hayalleri olan, aynı zamanda tarihe adını her şekilde yazdırmak isteyen tiplerdir, bunların insanlık açısından bir kıymet-i harbiyesi yoktur, ama fena zarar verir. Hitler böyledir mesela, Stalin böyledir, Sezar böyledir, Büyük İskender böyledir. Kan ve ateşle kavururlar hem dünyayı hem de kendilerini... Ama bir ağırlıkları vardır hak ettikleri tüm nefrete rağmen... Tarihe fena çentik atarlar, o çentiği silmek yıllar alır. Bir de kifayetsiz muhteris ama hayal sahibi liderler vardır, işte bunlar tam anlamıyla bir baş belasıdır.  Şer tohumunun bozuk algısı Toplumun yozluğundan, cehaletten, insanlığın kötü genlerinden beslenen şer tohumlarıdır, hayalleri bazen gerçekten iyi niyetli göndermeler taşısa da, hem kendi uluslarına, hem bölgelerine, hem dünyaya büyük zarar verirler ve genelde rezilce bir sonla yok olup giderler. Neron, Kaddafi, İdi Amin, Pol Pot, Kuzey Kore’nin Kim Hanedanı işte böyle habis urlardır. Bunlar tıpkı o berbat Alice Harikalar Diyarı’ndaki masalda olduğu gibi, mantar halüsinasyonu yaşayan hastalıklı şeylerdir. Gerçeklik algıları yoktur, kendilerini kral, padişah, ‘dünyayı kurtaran adam’ ve daha ne haltsa öyle sanırlar. Sadece milletlerinin lideri değil, tüm insanlığın lideri olduklarını sanacak kadar yemişlerdir kafayı... Tek mantıklı düşündükleri konu, kişisel ikballeri ve en yakın halkadaki yardakçılarının çanaklarını tepeleme dolu tutmaktır, bunun dışında herhangi bir mantık silsilesine sahip değildirler. Her türlü şerefsizin yağcılığını gerçek sanır, beş para etmez iki yüzyıl geride kalmış idelojilerinin insanlığın kurtuluş reçetesi olduğuna inanırlar! Bildiğiniz ortanın altı IQ’ya sahiptirler, ama bunu acımasızlıkları, düzenbazlıkları ve kana susamış hırslarıyla telafi ederler. Sevenleri olan bir nefret nesnesi Bunlar saraylarında ve kabilelerinde kraldır da, ulus nezdinde en azından ulusun yarısının nefret ettiği, küçük gördüğü, dalga geçtiği, adam yerine koymadığı ‘kendinden menkul liderler’dir. Bir adım ileri gittiklerinde, mantarın etkisi azalmaya başlar. Mesela tüm ulusu bir hedef doğrultusunda birleştirme çağrısı yaptıklarında, her iki kişiden biri iplemez. Bölücü oldukları için, asla birleştirici olamaz, yani aslına bakarsanız hiçbir zaman lider olamazlar. Hele hele yurtdışına çıktıklarında, işte o zaman gerçekler, harikalar diyarını iskambilden kuleler gibi tek bir nefeste yerle bir eder. Halbuki onlar, o küçük oyuklarında dünya lideri olduklarını sanmışlardır ve fena yanılmışlardır. Her gittikleri yerde, mutlaka protestolar, hakaretlerle karşılanır, hâlâ kral gibi davranmaya kalktıklarında itilip kakılır, ve hâlâ hadlerini ve cürümlerini anlamamışlarsa, ki asla anlamazlar, iyice rezil edilir ve yine o iskambilden kulelerine koşarak geri dönerler. Dalkavukları onlara yeniden yağla ayar verecek, lider gibi sanacaklardır kendilerini... Gerçekçi ol, imkânsızı isteme! Vardır ya 68’in o ünlü lafı ‘Gerçekçi ol, imkânsızı iste’, işte o bunlar için söylenmemiştir. Geçmişin pisliğini, küfünü alıp gelenler için değildir o laf, büyük dönüşümler için yeni fikirlere sahip, aynı zamanda akıllı, cesur ve iyi olanlar içindir. Bunlar ise geçmişin büyüsüyle geleceği yıkmak için ortaya çıkan, çağın ruhunun kötü şakalarıdır. Tek bir yararları vardır ve tarih kitaplarına bir tek bunun için geçerler. ‘İşte böyle berbat insanlar, o güzelim ülkelerin içine ettiler’ dipnotuyla, kitabın en dibinde yer almaktır görevleri... Her zaman bunlara ihtiyaç olacaktır, zira daha iyi bir siyaset için, ağzına kadar çamura batması gerekir bazen insanların... Hak edilmiş bir cezadır, çamurdan bıkana kadar katlanılır!

Önceki ve Sonraki Yazılar