Kemal Sunal da gülecek mi?

Gideli tam 15 yıl oldu. Ama bugünün çocukları bile onu çok iyi tanıyor. Hala güldürmeye devam ediyor. Kemal Sunal nasıl oldu da bu kadar kalıcı bir figür haline geldi? Farkı neydi?

Berlin’de, yanlış hatırlamıyorsam Avrupa’nın ilk profesyonel Türk tiyatrosu olan ‘Tiyatrom’dan içeri girdiğinde hepimiz oldukça heyecanlıydık. Kemal Sunal hepimizle tek tek tanıştı, elimizi sıktı. Dostluğu ve samimiyeti hemen fuayeyi kaplamıştı.

Berlin’de geçen bir hikâye sinemamızın usta yönetmeni Şerif Gören tarafında filme çekilecekti ve başrolde ise Kemal Sunal olacaktı. Turgay Aksoy’un sanırım ilk yapımcılık denemelerinden birisiydi. Büyük bir risk almıştı.

Tiyatrom çalışanları olarak filmin kusursuz bitirilmesi için bütün imkânlarımızı yapımcıya sunduk. Senaryoyu yazan Hüseyin Kuzu’dan, görüntü yönetmeni Erdal Kahraman’a, Türkiye’den gelen ekiple hemen kaynaşmıştık. Ama, bütün ekibin çok sevdiği ve kardeşlik duygularıyla yakınlaştığı tek kişi Kemal Sunal oldu. Çünkü, Kemal Sunal ile sohbet mutlaka samimiyet üzerine kuruludur. Aile, iş durumu, sosyal hayat Kemal Sunal ile yapılacak bir sohbette mutlaka konuşulurdu.

O günkü yaklaşımım ile, kendisine yıldız sistemini reddetmesi gerektiğini, hatta bu sistemi kendisinin kırabileceğini, örneğin bir polisiye filmde baş rol oynayabileceğini önerdiğimi hatırlıyorum. Elbette, yıldız sisteminin sinemaya zararları konusunda fikirlerimi değiştirmedim. Ama, bir sistemin ancak yeni bir sistemle değiştirilebileceği kanaatine vardım.

Sunal’ın oyunculuğunun kaynağı

Ali Kemal Sunal 1944 yılında Malatya’nın, Pütürge ilçesinin Ağvan köyünde doğdu. Köyünün ismi daha sonra Gökçe olarak değiştirildi. Doğanyol ilçe statüsüne kavuşunca köyü de buraya bağlandı. Anadolu’nun bütün ırgatları gibi, ekmeğini gurbette arayan bir babanın evladı idi. Bu nedenle küçük yaşta İstanbul’u tanıdı. O zamanlar yaş sebze, kuru gıda ve et ticaretinin merkezi olan Küçükpazar semtine yerleştiler, ailecek. Kemal Sunal da bu semtte büyüdü.

Oyunculuğunun gıdasını Küçükpazar’daki bin bir çeşit insan gözlemlerinden aldığını düşünüyorum. Kabzımallar, toprak ağaları, hamallar, çöpçüler, kabadayılar, şoförler, hırsızlar velhasıl İstanbul’da sıcak paranın en yoğun döndüğü bu semtte ne ararsan vardı! Son model Cadillac ile iki gündür ağzına bir lokma ekmek girmemiş fakiri aynı mekânda bulacağınız yerdi Küçükpazar.

Daha tiyatro oyunculuğu sırasında, mimik ve hareketle seyirciyi güldürmesi herkesin dikkatini çekmişti. Söze dayalı tuluat tiyatrosunun egemenliği altındaki güldürü dünyası için bu yeni bir durumdu. Doğrusunu söylemek gerekirse, o güne kadar Vahi Öz de, Öztürk Serengil de, Sadri Alışık da böyle bir oyunculuk çıkarmamıştı. Mim’den anlaşılan, insanların seveceği ve benimseyeceği bir hareket, bir tik yaratmaktı. Kemal Sunal ise, mim’i daha ileriye götürüyor, karakterle bütünleşen bir unsura dönüştürüyordu.

Herkesi güldüren Sunal ne zaman güldü?


Hadi, işin kolayına kaçayım. Terzi söküğünü dikemezmiş.

Dolayısıyla, Kemal Sunal’ın da milyonları güldürürken, kendisinin gülmeye pek fırsatının olmadığını saptayalım. Yeter mi?

Elbette yetmez!

Kemal Sunal’ın emeğinin çalındığını ve çalınmaya devam edildiğini söylemezsek, neden gülmeye fırsatının olmadığını açıklayamayız. Kemal Sunal oyunculuğu ile, ismi ile, ünü ile birilerini güldürdü hep.

15 yıl oldu örneğin, Kemal Sunal’ın doğduğu köy Gökçe (Ağvan)’de adına bir müze yapılması için verilen sözler unutulalı.

Gazetelere çıkmak için birbiri ile yarışan bürokratlar verilen sözleri unutmuştu. Her zaman birilerinin semirmek için üzerine bastığı Sunal, memleketinden de kazık yemişti!

Umarım, ortak değerlerimize özen göstermeyi öğreniriz. O zaman Kemal Sunal’ın da güleceği bir hayat başlayacak.

Fernandel mi, Sunal mı?

Kemal Sunal’ı Fransız komedyen Fernandel’e benzetirler. Bence, bu benzetme haklı değildir.

Birincisi, Fernandel şarkıcılıktan oyunculuğa geçmiştir. Ama, Kemal Sunal oyuncudur.

İkincisi, Fernandel kendi şahsında bir tipleme yaratmamıştır. Özellikle Don Camillo karakteri ile ünlenmiş, ama Kemal Sunal kendisi bir karaktere dönüşmüştür.

O nedenle, ne Kemal Sunal’ın Fernandel’den esinlendiğini söyleyebiliriz, ne de Fernandel’e benzediğini.

Yüz fiziği için yapılacak benzetme de, Fernandel’in mimik sanatında Kemal Sunal’ın eline su dökemeyeceği gerçeği karşısında işe yaramayacaktır.

Esasen, bizim oyuncularımız mim konusunda Avrupa oyuncularına kıyasla oldukça üstün konumdadır.

Aristo, Kemal Sunal’ı tanıdı mı?

Bundan yaklaşık 2300 yıl önce yaşayan Aristo, komediyi alt sınıflar için, bayağı bir sanat olarak tanımlamıştı. Aslında haksız sayılmazdı!

Gerçekten de, güldürü toplumun üst katmanlarında hoş karşılanmaz. İktidarın ciddiyetini bir kahkahanın bozmasına izin verilmez! Ama, muktedirler ne kadar ciddiyetle yaşamaya gayret ederlerse, halkın da daha çok gülmeye ihtiyacı olduğu aşikâr. Hatta, iktidar ciddileştikçe, halkın daha çok güldüğü şeklinde bir hipotez de kurabiliriz!

Kemal Sunal’ın yarattığı tiplemenin ölümsüzlüğünü Aristo’nun kehanetlerinde aramak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, Kemal Sunal halkın doya doya gülmesine vesile oldu.

Bugün hâlâ filmleri gösterildiği televizyon kanallarında izlenme rekorları kırıyorsa, bunun bir nedeni halkın gülme ihtiyacı ise, diğer nedeni ise, Kemal Sunal’ın halkını nasıl güldüreceğini çok iyi bilmesindendir.

Önceki ve Sonraki Yazılar