Kuşatılan MHP

Daha önce defalarca yazmıştım. AKP’nin 14 yıllık döneminde teslim almadığı kurum kalmamıştı. Teslim alamadığı sadece  ‘’rakip’’ olan siyasi partiler kalmış idi, şimdi buraya da el atmış oldular.

2002 Yılında ilk hükumet olduklarında; dönemin Cumhurbaşkanı ile kavga, Anayasa Mahkemesi ile kavga, Yargıtay ile kavga, Danıştay ile kavga, üniversitelerle kavga, YÖK ile kavga, TSK ile kavga, Genel Kurmay ile kavga... Kavga etmediği kurum ve kişi kalmamıştı ama süreç içerisinde kavga ettiği tüm kurumları kendisine göre dizayn ettikten ve o kurumlar tek tek teslim alındı. Tam kavga bitti, artık kavga edecek ve  teslim alınacak, kurum ve kişi kalmadı derken, bu sefer de kendi partisindeki yol arkadaşlarıyla, bakanlarıyla, atamış olduğu Genel Başkan ve Başbakan ile kavga etmeye başladı. Bu meselenin kendi iç meseleleri olduğunu, bizi ilgilendirmez gibi bir modda iken,  bir baktık ki AKP ve büyük şef, bu sefer de teslim alamadıkları ve dizayn edemedikleri kurumlara da el atmışlar, MHP’ye çeki düzen vermeye çalışıyorlar.

Gerçi MHP’nin kuşatılması ‘’seni neden ilgilendiriyor’’ diyebilirsiniz ama bu kuşatılma sadece MHP’yi ilgilendiren bir mesele olmanın ötesinde, doğrudan ülkemizin geleceğini ilgilendiren bir konu haline dönüşmüş durumdadır. Eğer MHP mevcut yönetimiyle devam edecek olur ise, en geç sonbaharda yeni bir erken seçim ihtimali ile karşı karşıya kalabileceğimiz konuşuluyor. Yapılacak bu seçimde, HDP ve MHP’nin baraj altında kalması durumunda AKP’nin tek başına Anayasayı değiştirebilecek sayısal bir çoğunluğu elde edebileceği senaryoları dile getiriliyor.

MHP’ nin kurultay delegelerinden toplanan imzalarla 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası gereğince, 15 Mayıs’ta kurultayının toplanması gerekirken, parti yönetimi; toplanan bu imzaları dikkate almayarak, kurultayı toplamayacaklarını açıkladı. Parti içindeki muhalifler ve genel başkanlığa aday olanlar yargıya başvurdu. Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi, partinin kurultayının toplanması için ‘’çağrı heyeti’’ nin  görevlendirilmesi konusunda karar verdi.  Ama hiç üzerine lazım olmayan ve bu konuyla ilgili karar verme yetkisi bulunmayan Kastamonu Tosya ve Sivas Gemerek Asliye Hukuk Mahkemelerinin, Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin verdiği kararının infazını, karar kesinleşinceye kadar durdurulması yönünde aldıkları kararlar tam bir ‘’Hukuk skandalı’’ haline dönüşmüş oldu. Aslında Ankara Mahkemesinin  vermiş olduğu karara karşı tek itiraz merci Yargıtay olmasına karşın, Tosya ve Gemerek mahkemelerinin vermiş olduğu bu kararlar gerçekten şaşırtıcı olmuştur. Neyse ki,  Tosya mahkemesinin kararı daha sonra yine Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından kaldırıldı. Gemerek Mahkemesinin kararı ise şimdilik kalmasına rağmen, 15 Mayıs’ta bu kurultay mutlaka toplanacaktır. 15 Mayıs’ta kurultay delegelerinin yarıdan bir fazlası kurultay salonuna gelmesi ve imza atması ve yeterli sayıya ulaşılması halinde bu kurultay toplanacak, seçim yapılacak ve Genel Başkan da seçilecek. Ama seçilen Genel Başkan, Genel Merkez’e girebilecek mi, giremeyecek mi bekleyip göreceğiz.

Genel Merkez yönetimi, Yargıtay kararının beklenilmesini ve bu karar çıkmadan yeni seçilen yönetimin herhangi bir geçerliliğinin olmadığını söyleyebilir. İşte asıl mesele burada başlıyor! Bu davaya bakacak olan Yargıtay, 18. Hukuk Dairesi bu konuyu bir saat içerisine görüşebilir ve karara bağlayabilirdi. Ama nedense kurultay günü geldi çattı ama Yargıtay hala karar veremedi. Kararın bu ay içerisinde verilebileceği ile ilgili mahkeme ilamı da, ilan panosuna asılarak duyurmuş oldu. MHP yönetiminin Yargıtay’dan bir beklentisi var. Yargıtay’dan kendi lehlerine bir karar çıkabileceğini umuyorlar. Yargıtay eğer 2820 sayılı yasaya göre karar verecekse, 12 Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararını aynen onaması gerekmektedir. Ama hemen herkesin korkusu ve kuşkusu, AKP’nin bir müdahalesi olur ise aksi bir karar da  çıkabilir.

Daha önceleri, AKP’nin uygulamaları konusunda esip gürleyen Devlet Bahçeli’nin son günlerde AKP’ ye yamanmaya çalışması, hele ki son açıklamasında; ‘’Düne kadar hükumete verdiğimiz fiili destek, hukuki bir boyut alabilecektir’’  şeklindeki ifadesi, AKP ile Yargıtay konusunda bir mutabakatlarının olduğu yönündeki kuşkuları daha da artırmıştır.

Umarım Yargıtay’ın vereceği kararda, siyasi baskılar ve siyasi mülahazalar değil, yazılı hukukun üstün geldiği bir karar çıkar ve geleceğimizle ilgili kuşkularımızı, kaygılarımızı bir nebze de olsa hafifletmiş oluruz

Önceki ve Sonraki Yazılar