Tamam mı devam mı?

Hani ne derler, kuzuyu yedik, kuyruğuna geldik! İki gün sonra Türkiye 2 gün sonra sandık başına gidecek… Hararetli bir seçim kampanyası yaşadık. Kampanyanın çok sert geçtiğini söyleyebiliriz. Liderlerin eleştiri uslubunu, zaman zaman hoşgörü sınırlarını aştı. Halk, partilerin “vaad yağmuru” altında sırıl sıklam oldu. Ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez “Halk oyu” ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, anayasayı çiğneyerek seçimlerde taraf olup, “var gücü” ile AKP’ye çalıştı.

Acaba sandıktan kim çıkacak? Seçmen, 13 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarına “tamam mı” yoksa “devam mı” diyecek? Şu bir gerçek ki; 2002’de konjonktürel bir sonuçla tek başına iktidarı elde eden AKP, 2007 ve 2011 seçimlerinde “istikrar” kaygısıyla halkın desteğini aldı. Ve bugüne geldik. Aradan geçen süreçte, refah adına, siyaset adına, demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukuk, adalet, gelişmişlik adına neler yaşandığını tek tek kaleme almaya kalksak, bir külliyat olur.

Ne yazık ki bu iktidar 13 yılda, “devletin çivisi”ni yerinden oynattı. Kendi içerisindeki çekişmeler yüzünden toplumda infiallere neden oldu. Dış politikada Türkiye’nin neredeyse bir tek müttefiki kalmadı. Ülkenin iç ve dış borç toplamı, tüm cumhuriyet tarihinin tümüne denk hale geldi. Buna rağmen, “önceki seçimler kadar olmasa bile” toplumun bir kesimi AKP’yi hala başarılı buluyor ve yine “istikrar” adına ona oy vermekte ısrar ediyor.

***

Geçenlerde de değinmiştim; seçmenin “riyakarlığından” söz etmiştim. “Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar” misali, sandık öncesi eğilimi ile sandıktan çıkan sonuçların örtüşmediğine dikkat çekmiştim. Bugün de aynı endişeyi taşıyorum. Görünürde, AKP’ye karşı bir tepki var. Ancak bu tepkinin sandıkta nasıl sonuçlanacağını kestirmek mümkün değil. Bu bağlamda kamuoyu araştırmaları da tereddüt yaratıyor. Kimin doğru söylediğini tespit etmek, kimin, hangi parti lehine sonuçları manüpüle ettiğini anlamakta güçlük çekiyor insan.

***

Şu bir gerçek ki AKP’de bir kan kaybı var. Nitekim bunu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da geçen gün teyit etti. Yaptığı mitingleri değerlendirirken, geçen seçimlere göre bu seçim kampanyasında coşkuyu eksik bulduğunu ve buna çok üzüldüğünü söyledi.

Doğru söze ne hacet! Sayın Erdoğan haklı! Bu seçimlerde AKP adına, coşku ve heyecan eksik. Ancak, muhalefet partileri adına bunu söylemek doğru değil. Başta anamuhalefet CHP olmak üzere, MHP’nin de HDP’nin de hatta Saadet Partisi’nin mitingleri kalabalık olmasından ziyade, coşkulu geçti. En azından benim tanık olduklarım böyleydi.

Dolayısıyla, halkın politize olması konusunda Tayyip Bey gibi düşünmüyorum. Bu seçimde, geçen seçimlere oranla toplumun “AKP karşıtı” politizasyonunu bir hayli yüksek gördüğümü söyleyebilirim. Ancak, yukarıda da belirttiğim gibi, bu coşku ve heyecanın sandıktan hangi sonucu çıkaracağını tahmin etmekte güçlük çekiyorum. Bir bakıyorsunuz ki, bu gidişle AKP’nin tek başına iktidar olması mümkün değil. Bir bakıyorsunuz, “sırat köprüsü”nde yani 280 civarında bir milletvekili sayısı ile yeniden iktidar olabilir.

Öte yandan, HDP’nin barajı geçip geçemeyeceği konuşuluyor. Kimine göre geçer, kimine göre geçemeyecek. Benim tespitlerime göre, HDP’nin baraj sorunu yok. Burada bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Zira, HDP’in barajı geçmesi AKP’nin tek başına iktidar olmasına engel.

Her şeye rağmen demokrasilerde seçim ve sandık güzel şey! Aristo’nun söylediği gibi “Seçim sandığı siyasetçinin hamamıdır, kirini orada döker” Bakalım 13 yıllık AKP kirini dökebilecek mi? O sandıktan, temizlenip çıkabilecek mi?

Sen kime oy vereceksin derseniz; benim eğilimim hiç değişmedi. Dünya görüşümde ve siyasal çizgimde hiç kırığım yok. Değişim adına, cumhuriyet kazanımlarının ayakta tutulması adına, insanlık, demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, hukuk ve çağdaşlık adına, en yakın gördüğüm CHP’ye atacağım oyumu!

Önceki ve Sonraki Yazılar