Avrupa'nın yeni hayat arayışı ve Türkiye

Avro Bölgesi'ni etkileyen krizin 2008 yılından beri açtığı derin yaralar henüz kapanmadı. Yunanistan kangren riski içinde ama kıta ekonomisindeki genel kanama durdu. Ekonomi de iyileşme döneminde. İşsizlik oranları yüksek. Sadece, kemer sıkma politikalarının yetersiz olduğu elde edilen başarısız sonuçlarla bir kez daha ortaya çıktı. Yatırım ortamının iyileşmesi, Kobi'lerin krediye erişimi, eğitim ve ar-ge reformlarının başarılı olması gerekiyor. Bu değişim için yalnızca bazı teknik düzenlemeler değil, zihinsel dönüşüm de gerekli. Avrupa sosyal devlet geleneğini korurken, daha çalışkan, daha verimli ve daha yaratıcı olmak zorunda.

Avro ve Bankacılık Birliği
Avro Bölgesi'nin işleyişindeki finansal sorunların salgın etkisine karşı Avrupa genelinde bir bankacılık birliğinin kurulması önerildi. Avrupa bankaları için ‘Ortak Denetim Mekanizması’ oluşturuldu. Avrupa Merkez Bankası çatısı altında oluşturulan bu proje, Avrupa’da bankaların karşılaşabileceği olası nakit ve bilanço sorunlarına karşı erken uyarı ve müdahale sağlayacak. Ayrıca 2014 yılı sonunda Ortak Çözüm Mekanizması üzerinde de anlaşmaya varıldı. Mekanizma, ayakta kalamayacak bankaların kapatılması için kullanılacak. Ayrıca mudilerin korunması için hesap güvence sistemi oluşturulması gerekiyor. Almanya, yeni sistemde hangi bankaların kapatılacağına hangi otoritenin karar vereceği konusunda diğer AB ülkeleriyle fikir ayrılığı yaşıyordu. Bankacılık birliğinin planlandığı üzere 2015'te kurumsal olgunlaşma aşamasına gelmesi bekleniyor. İşte bu alan üzerinde bir federal Avrupa çekirdeği şekil almaya başlıyor. AB sistemindeki mevcut federal yönetim özellikleri Avro krizinden alınan derslerle daha da güçlenecek. Tabii aşamalı olarak.

Farklılaştırılmış entegrasyon
Çok çemberli Avrupa (ya da “çok vitesli Avrupa”, “farklılaştırılmış bütünleşme” veya “değişken geometrili Avrupa”) projesi artık düşüncelerde ve söylemlerde hızlı gelişiyor. İlk çemberinde Avro Bölgesi ülkeleri var. İkinci çemberde ise, Avro Bölgesi ülkelerine ek olarak İngiltere, İsveç, Danimarka, şu günlerde AB üyeliği ile ilgilenen Norveç, sürece geri dönmesi beklenen İzlanda, Türkiye ve balkan ülkeleri olabilecek. Bu senaryoda Avrupa Birliği’nin genişlemesine olan kamuoyu tepkileri de azalacak çünkü merkezdeki federal Avrupa ilk aşamada yeni ülkelere açık olmayacak.
Bu projenin başarısı için önemli unsurlar, bu ikinci çemberde yer alacak ülkelerin hepsinin “tam üye” olarak tanımlanması, Avrupa Parlamentosu’nda üye bulundurmaları ve Avro Bölgesi konuları dışındaki tüm politika alanlarında eşit söz ve oy haklarının olması ve de şartları yerine getirecek olan bu gruptaki ülkelere Avro Bölgesi'ne katılım yolunun açık tutulmasıdır. Yakın vadede Avro Bölgesi'ne üyeliğin çıkarına olmadığı Türkiye bu senaryoda yerini rahatlıkla alabilir. AB üyeliği için gerekli demokratik, yasal ve sosyal reformları uygulayabilecek bir yeni siyasal irade ile Türkiye bu hedefe erişir.

“Avrupa’nın Doktoru”
Küreselleşme ve dünyadaki diğer sosyo-ekonomik değişimler hem ekonomik hem de değerler birliği etrafında işbirliğini daha da gerekli kılıyor. Çok boyutlu ve çok katmanlı bu karmaşık dönemde işbirlikleri yatay ve dikey düzeylerde farklılaşabilir. Farklı alanlarda farklı işbirlikleri de söz konusu olabilirken ana eksende yenilenmiş bir Avrupa projesi içinde yer almak Türkiye’nin çıkarınadır. Türkiye bölgesinde Avrupa Birliği odaklı bir demokratik ve ekonomik etki alanı içinde. Avrupa Birliği karar mekanizması içinde güçlü bir ülke olarak yer almamak Türkiye için uluslararası güç kaybına yol açıyor. Ekonomi ve enerji kaynakları açısından Türkiye’den ileride olan Norveç’in bugün tekrar AB üyeliğini düşünme sebebi de aynı. AB içinde olarak daha etkili bir ülke olmak gerekiyor.
Türkiye’nin uluslararası siyasi ve ekonomik ilişkilerinde, AB üyeliği sürecinde olması önemli. Küresel ilişkilerde AB süreci Türkiye’nin konumunu daha saygın bir demokrasi ve güvenilir bir ekonomik ortak olarak yukarıya taşıyor. Tam tersi de önemli. İspanya-Latin Amerika örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin Balkanlar’dan Asya ve Afrika’ya uzanan coğrafyadaki ülkelerle ilişkileri Avrupa’daki konumu açısından bir etki kaynağı. Hukuk devleti, sosyal haklar, ve teknoloji odaklı ekonomik büyümede başarılı olacak bir Türkiye 21. yüzyılda “Avrupa’nın doktoru” olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar