Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Kürtler ne yapıyor?

Süleymaniye/Erbil- Sağlık sorunlarımdan dolayı uzun süredir yani yaklaşık üç yıldır Irak Kürdistanı'na gitmemiştim.

Benim için oldukça uzun bir süre. Çünkü ben bir alışkanlık olarak ortalama her yıl oralara gider, herkesle görüşür ve en son gelişmeleri öğrenerek  olayları analiz etme becerimi zenginleştirirdim. Başka türlüsü de olamazdı.

Çünkü Ortadoğu denilen bu coğrafyada her an yeni bir gelişme yaşanıyor ve herkes bu yeni gelişmeye göre yeni tavır belirliyor.
Tıpkı IŞİD olayında olduğu gibi.
Bu olay bölgesel ve uluslararası tüm hesapları altüst etti.
Herkes plan ve projesini bu olayın olası gelişmelerine göre yapıyor.
Başta Kürtler.
Bunu ben değil onlar söylüyor.
Süleymaniye ve Erbil'de görüştüğüm herkes ilginç bilgiler aktarıyor ve çok önemli analizlerde bulunuyor.

Kelimesi kelimesine duyduğum herşey çok önemli.
Başta Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile olan sohbetim.
Bu sohbet ve izlenimimi duygusal yanı ile birlikte yarın anlatacağım.
'Duygusal' diyorum çünkü Talabani yaklaşık 30 yıldır benim yakın dostum ve iki yıl önce üst üste iki beyin kanaması geçirerek çok zor günler yaşadı, yaşıyor.
Herşeyi yarın anlatırım.
Tabi onunla sohbetimi de.
Anlatacağım bir diğer önemli konu Saddam Hüseyin'i yargılayan Kürt yargıç Rızgar Ali ile olan olağanüstü samimi ve bilgilendirici sohbetim.
Ondan da çok şey öğrendim.
Bağdat ya da Erbil hükumetinin bazı bakanlarını da dinledim.
Tam anlamı ile iki gündür bilgi bombardmanı altındayım.
Üstelik bilgiler taze, net ve ilk kaynağından.
Yandaş medyanın 'Ortadoğu uzmanlarına' tavsiye ederim.
Oturdukları yerde önlerine gelen karanlık odaların raporlarına güvenmesinler.
Bu coğrafyanın her köşesine ve insanına yakından ama başkalarının değil kendi gözleri ile baksınlar.
Geleneksel emperyalist devlet ve güçler ve tabi ki İsrail Türkü, Arabı, Kürdü, Acemi, Şiisi, Sünnisi, Alevisi, Süryanisi, Ezidisi ve bu coğrafyada yaşayan herkesi perişan etmek için sürekli bir çaba içindeler.
Krallarımızın, Emirlerimizin, Şeyhlerimizin, Cumhurbaşkanlarımızın, Başbakanlarımızın ve özetle bizi yönetenlerin ihaneti düşman ülke ve güçlerin en büyük silahı.
Süleymaniye ve Erbil'deki sohbetler benim sık sık vurguladığım bu gerçeği bir kez daha kanıtladı.
Herkes oyun oynuyor ama bazıları daha rezil olanını tercih ediyor.
İşin çok enterasan yanı burada herkes herşeyi biliyor ve konuşuyor ama bizim yandaş medya yalana devam ediyor.

Her zaman her konuda yaptığı gibi.
Tıpkı bölge ülkelerinin medyası gibi.
Onlar da patronlarının gözüne bakıyor.
Gerçekleri insanlardan saklamak için sürekli yarış halindeler.
IŞİD olayında olduğu gibi.
Herkes iki yüzlü ve karanlık hesaplar peşinde.
Tıpkı Kürtler konusunda olduğu gibi.
Özetle bu coğrafyada benim genetik olduğuna inandığım ciddi bir sorun var.
Bazıları maddi, manevi ve psikolojik çıkar ve tatminler uğruna çok kolay onurlarından vazgeçebiliyor.
Bu onursuzluğu 'reel politikanın gerekliliği' ile savunanlar da var.
Oysa reel olan bir tek gerçek var : Egoizim, iktidar, güç hırsı ve herşey benim saplantısı'.
Yol ve yönetem hiç önemli değil.
Dinsel, etnik ve mezhepsel farklılar da.
Erbil ve Süleymaniye'de  bu gerçek  bir kez daha beynime kazındı.
Kazınmaz olsaydı.
Çünkü çok acı veriyor.
Ama olsun hastalığa karşı direndiğim gibi vicdanımıza yerleştirilmek istenen bu karakter bozukluğuna karşı da direneceğim, direneceğiz.
Celal Talabani ile sohbet ederken gözlerine bakarken biraz da bunları düşünüyordum.
Çünkü gözler asla yalan söylemez üstelik çok şey ifade ederler.
Anlayana, anlama istek, güç ve becerisi olanlara.
İnadına vicdan ve onurlarını koruyanlara.

Önceki ve Sonraki Yazılar