Akıl gidince gelen misafir: 3 harfliler!

Türk sinemasında yeni bir tür doğdu. Üstelik, sağlam bir seyirci kitlesine de sahip. Tahminlerime göre bu kitle daha da büyüyerek, milyonlar tarafından izlenen korku filmleri de üretilecektir. Evet, korku sinemasından söz ediyoruz.

Uluslar arası sinema dünyası korku alanında yekpare bir resim vermiyor. Eskiden, ‘hardcore’ olarak ayrı tasnif edilen bir bol kanlı alan varken, şimdi gerilim (suspence) ile mistik korku arasında en az on farklı korku türünden söz edebiliriz.

Çeşitli denemelerden sonra, sinema yapımcılarımız mistik korku türünün Türk seyircisi tarafından kabul gördüğünü keşfettiler. Üstelik, dinsel motiflerle süslenen bu filmler bir anda ortalığı kapladı. Sadece bu yıl gösterime giren toplam 100 filmin içerisinde tam 14 korku filmi var! Münafık, Hannas gibi filmler gişede tam bir hüsran yaşarken, Siccin 2 ve Deccal korku sineması konusunda umutlanan yapımcıları sevindiren filmler oldu.

Üç Harfliler’in istilası
Daha iki ay önce ‘Şeytan-ı Racim 2’ ile sinemalara giren Murat Toktamışoğlu, şimdi de ‘Üç Harfliler 2 – Hablis’ ile seyirci karşısına çıkıyor. Aynı yıl iki filmle sinemada buluşan gene bir korku film yönetmeni olan Özgür Bakar.
Bir Türk korku sinemasından söz edeceksek, bu türün oluşmasında en çok katkısı olan ilk 5 kişiden birisi olan Murat Toktamışoğlu, bu alanda Hasan Karacadağ, Alper Mestçi, Özgür Bakar ile birlikte en başarılı işlere imza atan isim. Doğa Can Anafarta ile Erdinç Kazımoğlu da bu deneyimli isimlerin arasına girecek gibi.
‘Üç Harfliler 2’ konusunu Sivas’ta yaşanan gerçek bir olaydan alıyor. Üfürükçü bir hoca tarafından cin çıkarma seansında öldürülen genç bir kızın dramından yola çıkarak, sonu akıl hastanesinde biten bir öykü filmin eksenini oluşturuyor.

Cinler, periler nereden gelirler?
Film başlarken olayın Sivas’ta geçtiğini düşünmemize rağmen, 34 plakalı otomobil gibi pek çok unsur, asıl hikâyenin İstanbul’da anlatıldığı kanısına kapılmamıza neden oluyor. Ancak, yönetmenin mekân soyutlamasını bilinçli yaptığı da hemen anlaşılıyor.
İki kız kardeşin beraber kullandıkları odalarında başlayan tuhaf ve anlaşılmaz hareketler, sonunda önce büyük, sonra da küçük kızın tamamen akıl kontrolünü yitirmesiyle sonuçlanıyor. Filmin senaryosunu da yazan Murat Toktamışoğlu, seyircisini korku ile şoke ederken, olayların arkasındaki gerçeği de unutmamamız için, filmin içerisinde saklı şifreler yerleştirmiş, diyebiliriz.
Türk korku sineması yönetmenlerinin sürekli kendisini aştığını, senaryo, mizansen, oyunculuk, efektler gibi konularda daha da yetkinleştiklerini ve kazandıkları deneyimleri bir sonraki filmde kullandıklarını teslim etmek gerek. ‘Üç Harfliler 2 – Hablis’ serinin ilk filmi ile karşılaştırılmayacak derecede iyi kotarılmış. Bunun meyvesini gişede de göreceği kanaatindeyim.

Tatil zamanı, komedi zamanı
Yolu Hollywood’da uğrayan her oyuncunun kariyerinde mutlaka en az bir aile komedisi vardır. Aile komedileri, hem ‘çoğunluk alt’ hedef kitlesine seslendiği için ama hem de, oyunculuk başarısı için sinemanın turnusol kağıdıdır, bir yerde!
Bu alanda kendisini sevdiremeyen oyuncudan bir şey olmaz, denilir. Dany DeVito, Vince Vaughn, Ben Afleck, Matthew Broderick ilk aklıma gelen ve bu sınavı başarıyla geçmiş aktörler ‘The Hangover’ ile zaten dünya çapında bir seyirci kitlesi kazanan Ed Helms ise, bir aile komedisi ile, sanırım kariyerinde kendisini kanıtlama değil, ‘su akarken çeşmeyi doldur’ ilkesini referans almış. Bu tür filmlerde rollerini kanıksadığımız partneri Christina Applegate’i konuşmuyorum bile! Gerçi, bu rollerin hakkını en iyi verenlerden birisi olduğunu da teslim etmek gerek!
Elbette, eleştiri dışında, ‘Tatil Zamanı’ için söylenecek olumlu şeyler de var. Oldukça klasik, şaşırtmayan, hatta tersine seyircisine sürekli bir sonraki ‘gag’i tahmin ettiren senaryosu ile sürprizlerle karşılaşmayacağınızı garanti ederim!
Ne yapacaklarına karar veremeyen ve boş zamanlarında boş boş oturmaktan sıkılanlar için, sonrasında aile içinde tartışma çıkarmayacak olgunlukta bir komedi.

Yeşilçam’dan yeni dram
“Şarkıcı olmak için çocuğunu ve eşini bırakarak Fransa’ya giden bir kadının yıllar sonra tekrar İstanbul’a dönerek oğlunu götürmek istemesi üzerine kurulan film, yönetmenin 154. filmi olacak.”

Sabaha kadar dans!
Bir rock şarkıcısı ile rastlantı sonucu rollerini değişen Barbie’nin yaşadığı macera, özellikle bu “mükemmel bebek” hayranı ergenlik öncesi ya da ergenliğini tamamlayamamış kızların hayranlıkla izleyeceği bir film.

Macera butonuna bas!
İki kafadar dünyayı dolaşırken yaşadıklarını kayda alıp bunları internette yayınlarlar. Son zamanlarda dünya ölçeğinde moda olan “kaydet-paylaş” kahramanlarımız için bir kabusa dönüşür. Yenilikçi bir korku filmi olduğu için bir kısım sinemaseverin ilgisini çekeceği garanti olsa da, epeyi ‘sorunlu’ bir film.


Eski dost, yeni düşman
Yeni taşındıkları evde, beklenmedik karşılaşmalarla ve eski hesapların kapatılması ile tüm hayatları alt üst olan bir çiftin gerilim dolu, klasik hikâyesi.

Merdivenli aile komedisi
Ben altta düzelttim, ama kararı okuyucuya bırakıyorum: Basın bülteninde (yapımcı olmasının verdiği güçle zehirlenmiş olan) senarist  kendi ismini yönetmenin üzerine yazıyorsa, sizce o filmden bir şey olur mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar