Enis Berberoğlu'ndan yürüyüşe selam...

Enis Berberoğlu'ndan yürüyüşe selam...

CHP İzmir milletvekili Mustafa Balbay Adalet Yürüyüşü'nün 21'inci gününü YURT Gazetesi'ndeki Gündem isimli köşesinde kaleme aldı.

21. güne giren adalet yürüyüşünün dünkü bölümü Yarımca'dan başladı. Sabahın erken saatlerinde yürüyüşe gelen Kıbrıs gazileri ile ayaküstü sohbet ettik.
"Biz de adalet istiyoruz" diye başladı söze Kıbrıs Gazileri Derneği Başkanı Celal Akyıldız. 
Özlük hakları bakımından üç çeşit gazi var. Gazinin de çeşidi mi olur demeyin.
AKP döneminde olmayacak bir şey yok.
Kıbrıs gazileri ayrı, Güneydoğu gazileri ayrı, 15 Temmuz gazileri ayrı maaş alıyor.
En yüksek maaş kimin?
Bu da soru mu canım, elbet 15 Temmuz gazilerinin!
Burada sormak gerekir; siz, bu vatan için canını vermeye hazır olduğunu kanıtlamış kişiler arasında bile ayrım yapıyorsanız, bu toplumda nasıl birleştirici olabileceksiniz?
Oysa gazilerimiz bizim yürüyen canlı bayraklarımızdır.
Gazilerin bizimle paylaştıkları toplumun her alanında ciddi bir "bu ülkede adaletsizlik var" duygusunun yerleştiğini gösteriyordu.

***

Yürüyüşün birinci molasından sonraki uzun arada Maltepe Cezaevi'ne Enis Berberoğlu'nu ziyarete gittik. Maltepe 2 Nolu L tipi cezaevinde kalan Enis'le bir saatlik görüşmemiz Türkiye'nin gündeminden medyanın haline kadar her konuyu kapsadı. Ana konu tabii ki adalet yürüyüşü idi.
Enis şöyle diyor:
"Bu yürüyüş sadece benim özgürlüğüm için değil herkesin özgürlüğü için yapılıyor. Hapis hayatına alışmak olmaz. Hep özgürlüğü istemek gerekiyor. Bize sadece kendimiz için özgürlük istemek de yakışmaz. Bu anlamda yürüyüşün sloganını çok değerli buluyorum; hak, hukuk, adalet... Bu değerler uğruna yürüyenlere selam olsun."
Enis'le ister istemez davaları da karşılaştırdık. Kendisiyle şunu paylaştım:
"Ergenekon davasının ancak üçüncü yılında oluşabilen kamuoyundan çok daha büyük bir toplumsal destek var. Türkiye böyle devam edemez. Hukuksuzluğun bu kadarını uzun süre taşıyamaz."
Enis, " edebiyattan ne kadar kopmuş olduğumu anladım" diyor devam ediyor:
" Amin Maalouf'un Semerkant'ını okudum. Ağzımda nasıl güzel bir tat bıraktı anlatamam..."
Takılmadan edemedim:
"İnsan dışarıda kitap okumaya zaman bulamıyor. İçeride öyle kitaplar okuyor ki, şükür okutana diyeceği geliyor."
Enis'in davasının gerekçeli kararı yayınlandı. Gerekçeli kararda Enis'e iddianamede hiç yer almamış, Enis'e mahkemede hiç sorulmamış suçlamalar da yer alıyor.
Franz Kafka bugünkü Türkiye'yi görseydi Dava romanını iptal eder, sadece ülkemizde olanları kaleme alırdı.

***

Enis'in yanından çıktıktan sonra kapıda bizi CHP İstanbul il örgütünün adalet nöbetçileri ile buluştuk. Dünkü nöbette Kartal ve Çekmeköy ilçeleri vardı. 14 Haziran'dan beri nöbeti sürdürüyorlar.
Günün devamında adalet yürüyüşüne geri döndük. 
Kulaklarımızda Enis'in sesinin yanısıra haftalık kapalı görüş için gelenlerin sesi vardı:
"Mustafa bey, bu memlekette adalet sadece güçlülere mi var, sadece bakan çocuklarına mı var, bizim çocuklarımıza yok mu?"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı adalet yürüyüşü işte bu yüzden tuttu. Haksızlığa, hukuksuzluğa uğradığına inananların çokluğu Kılıçdaroğlu'nun adımlarının sesini yükseltti.
Yürüyüş adalet arayışının yanısıra bir başka önemli arayışa da tohum oldu:
Umut...
Büyük bir umut yeşermesi de adaletin arkasından geliyor...