Bombalar ve şampanyalar birlikte patladı

Bombalar ve şampanyalar birlikte patladı

Gazze’de bombaların patladığı sırada, ABD’nin İsrail Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması töreninde de şampanyalar patlatıldı. YURT yazarları Şükrü Sina Gürel ve Elif Doğan Şentürk’ün gündeminde de katliam vardı.

YURT yazarlar ailesine katılan Dışişleri eski bakanlarından Dr. Şükrü Sina Gürel,  14 Mayıs günü, 21. Yüzyılın en karanlık günlerinden birinin yaşandığını, Filistin’de yalnız onlarca insanın değil, barış içinde birlikte yaşama umutlarının katledildiğini, insanlığın öldürüldüğünü belirtti.

Gürel, ‘Kara Pazartesi’ başlığıyla yayımlanan yazısında, uluslararası yayın kuruluşlarının ekranları ikiye böldüğünü, bir yanda kutlama diğer yanda katliamın izlendiğini belirterek, şunları aktardı:

“Dualarla, şarkılarla, alkışlarla ABD‘nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edişini kutlayanlar, ekranın öteki yarısındaki insanlık suçunu görmezlikten gelmenin de ötesinde, sanki coşkun kutlamalarını tam da bu katliamı seyrederek yapıyorlardı.

Kutlamalara kimler katıldı? Trump’ın kızı ve damadı, İsrail Başbakanı, Genel Kurmay Başkanı, MOSAD Başkanı ve öteki ilgililer. Böylece işin siyasal, askeri ve gizli servis ayakları tamamdı.

Başka kim vardı? Hahamlar ve papazlar. Papazlardan biri, İslam’a karşı kampanyalarıyla ünlü bir Mormon rahipti. İkincisi ise tam bir Evanjelist olan ve Siyonist Kiliseler Birliği’ni temsil eden bir papaz. Yanlış yazmadım, gerçekten “Siyonist Hristiyanlar” var ve etkinler! Bu Siyonist papaz, CNN’in ünlü programcısına verdiği mülakatta şunu söylüyor: “Eski Ahitte Tanrı, bir dış politika emri veriyor: İsrail’i destekleyenleri kutsayıp, karşı olanları lanetliyorum !” Böylece İsrail’in kuruluşundaki dini temellere, Hristiyan katkısı da gerçekleşmiş oluyor.

TRUMP KURŞUN SIKTI

ABD Başkanı Trump, İran’la yapılmış bulunan nükleer anlaşmadan cayarak uluslararası Hukuka ölümcül bir darbe vurmuştu. Şimdi, Kudüs’te Büyükelçilik açarak ve İsrail’in başkenti olarak ilan ederek yeni bir kuşun daha sıktı. 1947’den beri BM’nin Kudüs ile ilgili kararlarını, hatta hukuka saygılı İsraillilerin kabul ettiği statüyü görmezden gelerek…

Kara veya “kanlı” Pazartesi, yalnızca bir insanlık suçunun işlendiği bir gün olarak anılmayacak. Barış ve huzur umutlarının bağnazlık ve aymazlıkla yok edildiği gün olarak da anılacak.

İVANKA GÜLÜMSÜYORDU

YURT yazarı Elif Doğan Şentürk de, ‘Vahşet’ başlıklı yazısında, Gazze’de bombalar patlarken, ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması kokteylinde şampanyalar patladığını belirterek, dünyanın bu vahşeti canlı izlediğini kaydetti.

Şentürk, “Ivanka gülümsüyordu. Çünkü babası sözünü tutmuştu ve Suriye’de olduğu gibi Irak’ta olduğu gibi çocuklar öldürülüyorlardı” dedi.

‘ADAYLAR AYNI KÜRSÜDE ORTAK DURUŞ SERGİLEMELİYDİ’

Mavi Marmara’da da aynı şeyin yapıldığını, ancak konunun iç siyaset malzemesi haline getirildikten sonra İsrail hükümeti ile anlaşarak davalardan vazgeçildiğini belirten Şentürk, iktidarın bu hatayı bir daha yapmaması gerektiğini kaydetti. Şentürk, şunları dile getirdi:

“Bu katliam sadece iktidara oy verenlerin ya da AKP yöneticilerinin değil, 80 milyonun yüreğini acıtmıştır. Nitekim Erdoğan gibi, diğer cumhurbaşkanı adayları da aynı sertlikte olayı kınamışlardır. Gönül isterdi ki bütün adaylar, aynı kürsüye çıkarak, bu katliama karşı ortak bir duruş sergilesinler. Ancak maalesef öyle olmadı. Tam da seçimlere ramak kalmışken, Erdoğan’ın bu olayla ilgili İstanbul ve Diyarbakır’da iki miting yapacak olması, acaba yine iç siyasete malzeme mi yapılacak tereddüdünü arttırıyor.

Mesela Erdoğan, bütün adayları arayarak “Bu olay partiler üstü, gelin birlikte kürsüye çıkalım” deseydi kötü mü olurdu, hayır olmazdı. Hatta gittikçe gerginleşen siyasi havanın yumuşamasına bile vesile olabilirdi. Umarım herkesin aynı duygularla kınadığı bu insanlık dışı vahşet, iç siyasetin hatta seçimlerin bir siyasi argümanı haline gelmez. Yani meydanlarda kötüye giden ekonomi, can çekişen adalet, çıkmaz sokaktaki demokrasi ve kelimelere hapsedilmiş özgürlükler yerine, sabah akşam bu katliam konuşulmaz.

Eğer öyle olursa hem mağdur ve mazlum Müslüman Filistin halkına, hem de belki de tercihlerini başka yönde kullanabilecek, seçmene ayıp edilmiş olur.

Çünkü bu dava bir bütünlük içinde tavır konulması gereken bir davadır ve hiçbir siyasi partinin tekelinde değildir.”