Başkanlık kaosu

  Başbakan Ahmet Davutoğlu gazetecilere "Böyle bir hamle beklemiyorlardı" diye anlatıyor Kayseri pazarlığını.
  Beklenmeyen hamle Avrupa Birliği'nin hala cevap vermediği 12 maddelik pazarlık.
  Türkiye Yunanistan'a geçen yaklaşık 200 bin mülteciyi şartsız olacak geri alacak. Türkiye'ye giren her Suriyeli mülteci için AB ülkelerine bir mülteci gönderilecek. Karşılığında ise 2018 yılına kadar 6 milyar Euro, AB ile müzakere fasıllarının açılması ve Haziran ayında Türk vatandaşlarına Şengen kolaylığı...
   "Kayseri pazarlığının" öbür tarafı şimdilik muğlak.
   Sıfır sorundan, neredeyse bütün komşularla "bela" noktasına gelen Dış politikanın mimarı AB karşısına büyük bir zafer müjdeliyor.
   Fakat bu erken bir müjde.
   Çünkü Avrupa Birliği'nde ciddi çatlaklar var.
   AB'ye adım atan mültecilerin geri  gönderilmesinin bir hak ihlali olduğu tartışılıyor mesela.
   Sonra vize meselesi, 9'u yasal düzenleme gerektiren 81 kriter...
   Avrupa'ya yeni Suriyelilerin gönderilmesine itiraz edenler var.
   3 milyar Euro'yu kabul etmeyenler var.
   "Önce basın özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırın" diyenler var.
   Dışişleri Bakanlığı'nın resmi rakamlarına göre Türkiye'ye 1,6 milyon Suriyeli mülteci geldi. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği 1,8 milyon diyor. Elini kolunu sallayanın sınırı geçebildiği düşünülürse gerçek rakam 2 buçuk milyonun üzerinde.
   Türkiye nüfusunun yüzde 3'ünden fazla mülteciyi topraklarına kabul etti.
   Gazetecileri toplayan İstanbul Valisi iyimser rakamlarla şehirde 500 bin mülteci olduğunu, bunların 380 bininin kayıt altına alındığını söylüyor.
   5 bin dolayında Suriyeli suça karışmış.27 okulda 60 bin Suriyeli çocuk okuyor.
   Türkiye 1980'li yıllardan beri bir içgöç ve entegrasyon sorunu yaşıyor.
   Tarımın çöktüğü, köylerin, kasabaların, şehirlerin büyük şehirlere aktığı bir süreç bu.
   Şehirlerin ne köy, ne kasaba ne de şehir 1990'lı yıllarda Kürt köylerinin boşaltılmasını hatırlayın.
   Büyük şehirlerde yaşanan sefaleti, yoksulluğu...
   Politikanın "kimlik" üzerinden şekillenmesi yaratılan koca bir "sınıf altı" tabakayı gizledi.
   Bu manzaraya şimdi 2 milyondan fazla Suriyeli ekleniyor.
   Yoksulluğun arttığı, eğitimin iflas noktasına geldiği, işsizliğin katlandığı bir manzarada oluyor bütün bunlar. Türkiye'nin çözümsüz temel sorunların üzerine iki milyondan fazla insanın barınma, sağlık, eğitim, gıda gibi sorunlarını çözmesi gerekiyor. Her Suriyeli için AB'nin iki yılda ödeyeceği varsayılan 3 bin Euro ile çözülmeyeceği açık.
  "Esad üç ay dayanamaz" diye Suriye'ye girenler, şimdi kendi ülkelerinde büyük bir kaosu akıl almaz biçimde bir zafer gibi duyuruyor.
   Peki neden?
   Suriye konusundaki öngörüsüzlüklerinin devamı mı?
   Suriyelilere vatandaşlık verip "başkanlık" için oy mu devşirecekler?
   YSK verileri ile nüfus kayıtları arasındaki 2 milyonluk farkın sırrı burada mı?
   Yoksa daha ötesini, bir kaosu ve o kaosun sınıf altına itilmiş, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan" hazır kıtalarını" mı hayal ediyorlar?
   Anlaşılan 7 Haziran sonrasında başlayan "Başkanlık Kaosu" çok ileriye, 2020'lere taşınacak

Önceki ve Sonraki Yazılar