Üç vakte kadar…

İngiltere’nin, küresel çapta etkili gazetesi Guardian, çift imzalı ve tam sayfa analizinde Erdoğan’ın falına baktı. Ve “üç vakte kadar yenilgi” gördü.
Elbette, Guardian’ın analizinde ne faldan söz ediliyor. Ne de “üç vakitte” diye herhangi bir vade veriliyor.
Bu, “belki yarın, belki yarından da yakın” niyetine, benim benzetmem.
Guardian’a gelecek olursak.. “Türkiye bir kavşak noktasında” diyen analize göre, “Erdoğan’ın başarısız olacağına dair çok sayıda işaret var.”
İşaretleri, AKP’ye yakın kimi köşeciler bile yazıp duruyor da.. Acaba, “başarısızlığın” kriteri ne? Nasıl bir orandan söz edebiliriz?
Gazete şu görüşte:
“Yüzde 41-45 arasındaki bir oy oranı, Erdoğan’ın yüzünün asılmasına neden olacak. O büyük sarayda, bu, bir yenilgi olarak kabul edilecek..”
Hiç kuşkunuz olmasın, bu “muhtemel” yenilginin faturası derhal Davutoğlu’na çıkartılacak. Zaten daha şimdiden açık açık eleştirmeye başladığına göre, seçim sonunda çıtayı daha da yükseltecek. İpleri kopartacak. Ve AKP yeni bir genel başkan için arayışa girecek.
Şimdiden birden fazla aday olduğunu biliyoruz. İçlerinden, Saray’a en yakın görünenin koltuğa oturtulacağını da..
Ancak, bu pek de kolay olmayacak.

***

Zira, AKP eğer birinci parti çıkarsa, aldığı oy oranı ne olursa olsun RTE, hükümeti kurma görevini o partiye / genel başkanına verecek. Yani Davutoğlu’na.
Seçimden iki gün sonra olağanüstü / olağandışı kurultay toplayacak halleri yok herhalde. Dolayısıyla bir süre daha Davutoğlu ile yola devam etmek zorunda kalacaklar.
Ama, kırılan kolu artık saklayamadıkları için kavgayı büyüterek devam ettirecekler. Yanı sıra, seçimi bekleyen zamları / ekonomik kriz sinyallerini de düşünürseniz Ankara’nın ne kadar ısınacağını tahmin edebilirsiniz.
Yine seçimi bekleyen Suriye operasyonu da cabası..

***

İşte bu tabloya bakınca “acaba” diyorum, “AKP ekonomiden dış politikaya, pimini çektiği bombayı kucağında bulsa mı!” Ya da “bulur mu!”
Üç vakte kadar deyişimin nedeni de, bu.
Yenilgi, hemen üç gün sonra gelmeyebilir. Ama örneğin, seçimin doğuracağı “yeni bir (erken) seçim” ortaya daha net ve Türkiye için daha güzel bir tablo çıkartabilir.
Ne de olsa, Guardian’ın da dediği gibi “Erdoğan’ın başarısız olacağına dair işaretler var”. Hadi pek sevdikleri Osmanlı’dan örnek verelim: Gerileme Dönemi yaşıyorlar. AKP kadroları da seçmeni de rahatsız / darmadağın. Yolsuzluk iddiaları, ekonomik sıkıntılar, söyleyecek sözleri kalmadığı için “klozete” kadar düşen ve (RTE’nin bile söylediği gibi) heyecansız bir kampanya.. Üstüne, bir de MİT TIRLARI hakkındaki haberler, tartışmalar..
RTE, kendi döneminde patlak veren / büyüyen sorunlarla kuşatılmış durumda. Hem de dünya çapında.
Bakın, bu İLK KEZ oluyor. Birleşmiş Milletler sözcüsü, açıktan Türkiye’yi işaret ederek “BM, hangi taraf olursa olsun, hiçbir şekilde Suriye’de savaşan gruplara silah yollanmasına taraf değildir” açıklaması yaptı.
Ayrıca, MİT TIRLARI ile ilgili olarak Türk yetkililerinin Birleşmiş Milletler’e BİLGİ VERMEDİĞİNİ söyledi.
Dediğim gibi, bu İLK KEZ oluyor.

***

Bir başka İLK KEZ: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT, ilk kez Türkiye’deki seçimleri –hem de tam 33 ilde birden- mercek altına aldı.
Hazırladığı ara raporda da RTE’nin Anayasa’ya “rağmen” seçim kampanyasına katılmasından kutuplaşma sorununa.. Sandık güvenliği konusundan “seçmen sayısından çok daha fazla basılan oy pusulalarına” kadar.. Çok sıkıntılı tesbitlere yer verdi.
Diyeceğim..
Sadece Türkiye.. Bizler.. AKP’nin “kararsızları” değil..
Avrupa ve en önemlisi Birleşmiş Milletler, yani DÜNYA Saray’ı kuşatmış durumda.
Eh, haliyle falda da “ayrılık” görünüyor. Üç gün mü desem.. Üç ay mı..


Eşcinsel limon!
Hayır! Limonun cinsel tercihlerinden söz etmeyeceğim.
Beni ilgilendiren, limonun değil de iktidarın “tercihi”.
Dolar, bir ara “kaynağı belirsiz” ve hatta “gizemli” bir para transferi ile düşer gibi oldu. Ama hemen ardından, yeniden tırmanışa geçti. İhracat yüzde 19 gibi bir oranla “ÇAKILDI”.
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan çıktı.. “Diyarbakır’da müftü aday, Eskişehir’de eşcinsel aday BİZ göstermiyoruz” dedi.
İşsizlik rakamları açıklandı. Yüzde 11.3 gibi
(aslında gerçeği tam
yansıtmayan) bir oranla BEŞ YILIN ZİRVESİNE çıktı.
AKP’li Mahir Ünal, İzmir’de eşcinsel aday gösteren HDP’nin eş başkanı Demirtaş’a “eşcinsel evlilik hakkında ne düşündüğünü” sordu.
Önceki gün Mayıs enflasyonu açıklandı. Oran biraz daha yükselmiş ve yüzde 8 küsura çıkmıştı. Limon, yüzde 28.38 oranında fiyat artışı ile Mayıs’ın şampiyonu olmuştu.
Aynı gün, RTE’nin kurmaylarından, İçişleri Bakanı Efkan Ala konuştu. “Eşcinsel evlilikler insanlığın helakıdır” dedi.
Acaba ben mi bir şeyler kaçırıyorum! Türkiye’de birden bire eşcinsel hareketi patladı da, “darbe yoluyla” hükümeti devirip iktidara gelmeye mi çalışıyorlar? Bu toplum içinde zaten binbir sorunla boğuşarak.. Ayrımcılığın en koyusunu yaşayarak.. Bu yüzden hep kendi kabuğunun içinde saklanarak var olmaya çalışan eşcinseller, neden birden iktidarın kapsama alanına girdi? Neden hedef oldu?
Yoksa mesele, limonun fiyatını.. İşsizliği.. İhracatın çakılmasını dikkatlerden kaçırmak mı!
Ne bileyim!

Tam bağımsız aday
Annemle aynı otobüse binmeselerdi.. Anneme yer vermeseydi.. Bu kibarlığı üzerine sohbete girişmeselerdi.. Tanımayacaktım. Zaten tanıştığımız da söylenemez. Telefonda üç beş cümle ettik. Birazcık da annemden dinledim.
Doğukan Huzur, AKP’liymiş. O “Ak Parti” dedi tabii. Arkasından da ekledi. Artık değilmiş. Anladığım kadarıyla partisine küsenler safındaymış. Gönlü başka bir partiye oy vermeye de razı olmadığı için, kendisi ADAY oluvermiş. Ne var ki, “arkadaşlarının bile kendisine oy vermeyeceğini”
biliyormuş.
Konuşmamız bununla sınırlı kaldı. Ama twitter adresini (mrhuzur2015) verdiği için gerisini
mesajlarından öğrendim.
Ünlü biri ya da işadamı olmadığı için (ve olmadığı halde!) milletvekili olmaya karar vermiş. Dinamik ve yakışıklı olmasına güveniyormuş. Ama sonra farketmiş ki, İstanbul gibi bir kentte 100 binden fazla oy lazım. Bunun yolu da haber olmaktan geçiyor.
Havaalanında çalıştığı ve bazı ünlü gazetecileri tanıdığı için, bunun kolay olacağını sanmış. Hatta kimileri bunun için söz bile vermiş.
Nafile.. Hiçbir yerde tek satır
haber olamamış.
Bunun üzerine, “farkedilmek” isteyen her vatan evladının yaptığını yapıp “FARKLI” olmaya çalışmış. Örneğin, esprili yazıları ve şortlu resimleriyle bir afiş bastırmış. Ama espri ve şortlu resmin yanında (nasıl bir bağlamda hiç bilmiyorum) RTE’nin de fotoğrafına yer verince afişleri anında buharlaşmış. Onun iddiasına göre polisler toplamış. Olan da binlerce lirasına olmuş.
Hiç değilse bunca çabanın karşılığında, ileride çocuklarına anlatacak bir şey olsun diye bu “haberi” yazdım. Twitter’da 166 takipçisi olan.. Arkadaşlarının (hatta belki aile üyelerinin) oy vermeyeceği.. Hiçbir siyasi hareketle bağlantısı bulunmayan.. Yani tam bağımsız bir aday.
Yolu –Meclis’ten geçmeyecek belki
ama- açık olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar