Haydi çocuklar boykota!

Adını artık “Dini Eğitim Bakanlığı” koymamızda bir sakınca bulunmayan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, geçtiğimiz günlerde imam-hatip lisesi öğrencileri için bir yarışma düzenledi ve adını da “Genç Bilaller Ezan Okuma Yarışması” koydu.

 Habeşistan’lı siyah bir köle olan Bilal, İslamiyet’i ilk kabul eden kişilerdendi ve ilk müezzindi, sesinin güzelliği nedeniyle Müslümanlara namaz çağrısı yapma görevi Bilal’e verilmişti.
Güzel, burada duralım ve iki soru soralım:

Bir, günümüz Türkiye’sinde Bilal deyince insanların aklına Habeşli mazlum köle Bilal mi gelmektedir, başka biri mi?

Ve iki, anayasasında “laik” olduğu yazan bir ülkenin “Milli” Eğitim Bakanlığı, neden ezan okuma yarışması düzenlemektedir? 
 
Bu soruları yanıtlamak için biraz geçmişe gidelim ve oradan günümüze doğru, kuşbakışı bir gezinti yapalım.

1924’de eğitimi devlet tekeline alan ve sekülerleştiren Tevhid-i Tedrisat kanunu çıkarıldığında, din derslerinin 1. sınıftan itibaren haftada ikişer saat verilmesi kararlaştırılmıştı.
1926’da din dersleri 1. sınıftan kaldırıldı; 2. ve 3. sınıflara haftada ikişer saat, 4 ve 5’lere ise birer saat verilecekti.

1929’da din dersinin sadece 3, 4 ve 5. sınıf öğrencilerine verilmesi ama sınav yapılmaması kararlaştırıldı.

1930’a gelindiğine ise din dersi sadece 5. sınıflara, o da eğer öğrencinin velisi talep ederse, haftada yarım saat verilir hale gelmişti.

İnkılapların geriye çekildiği ve Soğuk Savaş’la birlikte sol düşmanlığı adına dinselleştirmenin hızlanmaya başladığı 40’lardan itibaren din dersleri okullara geri döndü.

1948’de 3. ve 4. sınıflara seçmeli olarak din dersi verilmeye başlandı, 1949’da ise velilerin yazılı isteği olması koşuluyla ilkokullara din dersi konuldu.

Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte daha da ivme kazanan dinselleşmeyle birlikte, 1953’te ilköğretmen okullarının 9.ve 10.sınıflarına din dersi uygulaması getirildi; aynı yıl Maarif Şurası’nda din dersinin sınıf geçmede etkili olacağı kararı alındı.

1956’da ortaokullara din dersi konuldu; erken Cumhuriyet döneminin tersine, bu sefer çocuklarının bu dersi almasını isteyen değil, almamasını isteyen veliler dilekçe vermek zorundaydılar.

1967 yılında lise 1. Ve 2. sınıflara din dersi konuldu; Türkiye yüzünü sola dönüyordu ve dönemin Adalet Partili vekillerinden biri “Türk çocuklarına dini ve milli şuur vermek, Türklük ve İslam’ı telkin etmek ve böylece solculuğu etkisiz hale getirmek”ten söz ediyordu.

1973’te CHP-MHP koalisyonu kurulurken yapılan mutabakata göre, bütün sınıflara haftada 1 saat zorunlu din dersi konulacak, imam-hatip okullarının ortaokul kısımları yeniden açılacak ve imam-hatip mezunları diledikleri üniversiteye girebileceklerdi.

1982 Anayasası ise dinselleşmenin miladı oldu ve ilkokullara konulan din dersi, anayasanın 24. maddesiyle anayasal güvence altına alındı. “Gençlerin sapık ideolojilere kapılmamaları” için “Atatürkçü” generaller böyle bir yöntem bulmuştu.

Devletin sola karşı dinselleşmeye açtığı kapılardan girenler nihayetinde iktidar oldular ve bu sefer kendi dinselleşme projelerini “dininin ve kininin sahibi nesiller” yaratma adına devreye soktular.
Amaç “genç Bilaller” yetiştirmekti ama bundan 1500 yıl önceki olduğu gibi köleleri özgürleştirmek için değil, yeni köleler yaratmak içindi bu!

Yarın boykot var, çocuklarımız Bilalleşmesin, köleleşmesin, bu bezirgân saltanatı sürmesin, bu devran böyle gitmesin diye omuz verelim, çocuklarımızı okula göndermeyelim.
Bugünü yarından kurmak ve kurtarmak için, haydi çocuklar boykota!

Önceki ve Sonraki Yazılar