Cete'den koalisyon kaçırma

Meclis Başkanı’nın AKP’li olmasından sonra dengeler değişiyor. Bütün siyasi odaklar yeni pozisyonlar alıyor, mevziler berkitilmeye çalışılıyor.

Seçim sonuçlarından sonra kısa bir panik dönemi yaşayan AKP’nin, kendi adayının Meclis Başkanı seçilmesiyle birlikte inisyatifi yeniden ele geçirmeye çalıştığı görülüyor.

Erdoğan ve Davutoğlu’nun seçim meydanlarında sesleri kısılırcasına, muhalefeti “dörtlü çete” olarak nitelemelerinin, CHP-MHP-HDP ve “paralelin” kendilerine karşı bir cephe oluşturduğunu bağırmalarının üzerinden bir ay bile geçmedi.

Şimdi, o “bloğun çöktüğünü” söylüyorlar, her partinin paşa paşa koalisyon masasına oturup onların koşullarını kabul etmesini istiyorlar. Bir bakıma haklılar.

Bugüne kadar en kritik dönemeçlerde desteğini aldıkları MHP’yi yine yanlarında buldular.

“Çete” ve “ırgat” dedikleri yüzde 60’ın içinden yüzde 16’yı kaçırabildiler. Davutoğlu, artık iklim değişti, koalisyon masası rahatladı diyebiliyor, “üç tarafla görüşeceğiz ama iki tarafla koalisyon müzakereleri önyargısız bir şekilde başlayacak" sözleri de bunun ifadesi.

Yeni hedefleri, eskiden “merkez sağa” yaptıkları gibi, MHP’yi de kendi içlerinde eritebilecekleri “önyargısız” soslu bir koalisyon olabilir. Tabanı eritilmiş liderler müzesinde Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş’un yanına Bahçeli veya Ekmeleddin İhsanoğlu da eklemlense kaymaklı ekmek kadayıfı olmaz mı?

Ancak, şimdilik sütre gerisine çekilmiş gibi görünseler bile, başka siyasi güçlerin de rüzgarların yön değiştirmesini beklediklerini unutmayalım.

Herşeyden önce Başkanlık hevesi henüz dinmemiş olan bir Erdoğan var. Seçim meydanlarında istediği 400 milletvekilini bulamayınca, şimdi iftar sofralarında yineliyor: “Bu tablodan bir hükümet çıkmazsa çözüm mercii yine milletimizin ta kendisidir. Eğer parlamento çözemiyorsa çözecek olan milletimizin ta kendisidir.”

AKP içinde, Davutoğlu’nun başarısızlığını bekleyen ve uzun vadeli hedefleri olan “güleryüzlü, bir ağlayıp bir gülen” muhalefeti var. Bu çok bilinmeyenli denklemde ne tavır alacakları hiç belli değil.

AKP ile koalisyon tartışmalarından yorulmuş ama hiç de küçümsenmeyecek bir sandalye sayısı olan CHP var. Küresel ve yerli sermayenin CHP’yi iktidara ortak ederek AKP’nin “sivriliklerini törpülemek” istediği bir sır değil.

Ayrıca Davutoğlu’nun koalisyon için çalacağı ilk kapı da orası. CHP, bir erken seçim hükümetinde yer alarak olası bir erken seçimde devlet olanaklarından yararlanmak istemez mi? AKP, hükümete ortak olarak hiçbir seçim vaadini gerçekleştirememiş bir CHP’yi baraj seviyesine indirmek istemez mi?

Mecliste 80 milletvekiline sahip bir HDP var. Şimdilik, hiçbir formüle kapılarını kapatmamış gibi bir görüntü sergiliyorlar. “Çözüm sürecini” Meclise getirecek olan bir koalisyon hükümetini istemezler mi?

Böyle zamanlarda hep Demirel’in sözleri geçerlilik kazanıyor: “siyasette yirmidört saat çok uzun bir süredir!”

CISSS!
AKP bir süredir çaldığı “savaş” tamtamlarını da rakiplerini dize getirecek bir tehdit olarak kullanmayı sürdürüyor. Yukarıda çizdiğim tabloya bunu da eklemek gerekir.

Aslında bu tamtamlar AKP tarafından seçim öncesi anketlerde büyük oy kaybını görüp, belki de seçimi iptal etmek için çalınmıştı.

Genel Kurmay Başkanı Özel’in “rahatsızlık izni” almasıyla baltalar toprağa gömülmüştü.

Şimdi “PYD, İŞİD’den daha tehlikelidir” sloganlarıyla ve Ramazan davulları eşliğinde “Ordu Suriye’ye” tamtamları yeniden çalınmaya başladı.

Ancak, ateşle oynayanların hesaba katmadıkları bir gerçek var.

Askerler için herşeyden önemli olan terfiler ve emekliliklerin kararlaştırılacağı YAŞ’a (Yüksek Askeri Şura) sayılı günler kaldı.

General veya Kuvvet Komutanı olmayı bekleyen, ya da emekliliğine gün sayan hangi kurmay subayı bugün sonu belirsiz bir maceraya sürükleyebilirsiniz?

Üstelik bu yılki YAŞ toplantısında MİT’in Genelkurmay’a gönderdiği ve aralarında iki generalin de bulunduğu binin üzerinde askerin yeraldığı “paralelciler” listesindekilerin durumu da görüşülecek.

Özel’in rahatsızlığının bir nedeninin de bu duruma “özel” olduğu biliniyor.

Savaş halinde Erdoğan’ın sıfatlarına anayasal olarak bir de “Başkomutanlık” eklenecek.

Milli Savunma Bakanı iken “TSK’da 1000’in üzerinde kişi hakkında soruşturma sürüyor” açıklaması yapan İsmet Yılmaz ise, şimdi Meclis Başkanı olarak “Başkomutanın vekili” olacak.

ABD’nin ilk Irak işgali sırasındaki, Musul-Kerkük iştahının yarattığı Özal-Torumtay olayı henüz belleklerimizde duruyor.

Ateşle oynayanlara, çocuklara yapılan uyarıyı anımsatmak gerekir: Cısss, yanarsın!

Önceki ve Sonraki Yazılar