Nefret mi dediniz? Onlar bilirler

Düşünüş biçimleri en çok da nefreti çoğaltıyor. Kurdukları her söz, başlarını çevirdikleri her yer nefret gâyâsı. Neden böyleler, niçin dünyalı olan her şeyden böylesine nefret ediyorlar?

Sözgelimi, sanatın hemen hemen bütün türlerinden; müzikten, baleden, operadan, tiyatrodan... Bu sanat alanlarıyla uğraşan insanlardan, hakkını arayandan, her tür “öteki” kimlikten nefret ediyorlar.
Kendilerini “yeni entelijansıya” olarak tanımlıyor olsalar da, insanlığın son 300 yıllık gelişimini hiç ama hiç görmüyorlar, gördükleri kimi şeyleri de akılları sıra ciddiye almıyorlar.

Paris Komünü niçin olmuştu, bizdeki meşrutiyetler, dünyadaki sosyalist devrimler, bilimin geçirdiği evreler, niçindi? Görmüyorlar. Görmedikleri bilgi ve birikim üstünden büyük hayatlar vaaz ediyorlar. (Özgürlük! İleri demokrasi Kutlu gelecek vs.vs.vs.) elbette olmuyor, tutmuyor, e bir yerde doğal olarak çuvallıyorlar ve tek kaynaktan beslenen karanlık kimliklerine dönüyorlar. Saldırganlaşıyorlar, gün ışığında ışıyan palalarını daha da görünür kılma ihtiyacı duyuyorlar...

Bütün bunlara karşın, yine de, sözde ışık vaad ediyorlar ve aydınlık... Ama bilimiyorlar 5. Yüzyılda yola çıkmış devasa çerağın ışığı kararmıştır. 21. yüzyıl insanını aydınlatması olanaksızdır. Yeni çağın bilgisi, ışığı ile desteklemeleri gereken görüşlerini, nefretin karanlığında besliyorlar ve bunun bir gelecek projesi olduğunu sanıyorlar. Nefretin en bunaltıcı, kötücül dilini bir arada olabilmenin olanağı sanıyorlar. Her zamanki gibi yanılıyorlar. Büyük ışık, dünyanın bütün çerağları ışıyınca (renkleri görülünce) yanacak ve işte o gün, özgürlüğün geldiği gün olacak, kardeşliğin mevsimi olacak ve bunu Hayrettin Karaman’lar da engeleyemeyecek.
‘Nerden çıktı bu Hayrettin Karaman’ dediniz değil mi? Adı gibi her kara bölgeden fışkırıyor adam. Müzik yapanlara nefret mi? Hop Hayrettin Karaman: “Hanefi mezhebine göre müziğin icrası da, dinlenmesi de haramdır” deyiverir hemen. Bunu sıradan bir meczup söylese, “yahu delidir, ne söylese yeridir...” dersiniz. Fakat efendim bu zat öyle biri değil, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yakın, AKP cenahının görüşlerini dikkatle takip ettiği bir ilahiyatçı Profesör bu!

Geçenlerde aynı şahıs, yine dev bir nefret dalgası havalandırdı. 22/28 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek 23. LGBTİ Onur Haftası ile ilgili olarak: “Bu ülkenin düzeni laik, seküler, liberal demokrat vs. olabilir; ama kimse unutmasın ki halkımızın kahir çoğunluğu Müslümandır, eşcinselliği ahlaksızlık olarak kabul eder, eşcinseller kendilerini açıklayarak namuslu ve onurlu insanların aralarına katılamazlar, yaptıkları” kabahat” yüz kızartıcı bir fiil olarak tiksintiyle karşılanır” dedi yine.

Bununla kalsa hadi neyse, diyebilirdiniz fakat şöyle devam etti: “ kabahati işleyenler arı, namusu, hayayı, ahlakı, toplumun tepkisini hiçe sayarak yaptıklarını ilan etmeye, açıkta yapmaya, hatta bunu bir ‘onur hareketi’ olarak takdim etmeye yeltenirlerse toplumun ahlakına, geleneğine, kırmızı çizgilerine karşı savaş ilan etmiş olurlar. Savaşı onlar başlatınca da görmeleri muhtemel olan tepkiden şikayet etmemeleri gerekir” dedi. Şüphe yok ki bu satırları yazan ben, eşsinsellerin yahut öteki kimliklerin sözcüsü değilim. Şiirde derinleşen bir insan olarak, şiirin, bütün zamanların vicdanı olduğuna inanıyorum ve bu vicdan, bu nefret dilinden nefret etmem gerektiğini söylüyor bana...

Evet, bu nefret dilinden nefret ediyorum fakat, n’aparsam yapayım, bu dili kullananlardan yine de nefret edemiyorum. Çünkü nefret etmek ve bunu uzunca sürdürebilmek öğrendiğimiz değerelerin “fıtrat”ında yok. Fakat, yazık ki gericilerin fıtratını nefret var ediyor. Yoksa binlerce yıldır aykırı söylediği, aykırı düşündüğü, aykırı yazdığı için bunca güzel insan katledilir miydi? İşte bu ve benzeri nefretlere kurban verdiğimiz yitiklerimizi anacağız bu hafta yine...

l 30 Haziran Salı günü saat 20’de, İzmir Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nin Alsancak Vapur İskelesi önüne kuracağı sahnede, büyük şairimiz Nazım’ı anacağız. İyi ki doğdun karanlığın üstüne büyük şairimiz, diyeceğiz İzmirli şairlerle beraber.

l Ve 1 Temmuz Çarşamba günü saat 19,30’da, Karşıyaka Belediyesi’nin Deniz Baykal Kültür Merkezi’nde gerçekleştireceği “Gülüşüne Yananız, Metin Altıok Şarkıları” adlı etkinlikte, bu nefret dilinin bizden kopardığı büyük şairimiz Metin Altıok, Behçet Aysan’a ve 33 yitiğimize “O yangının kapısından girince/ 2 Temmuz nedir deyip soralım...” diyeceğiz birlikte. Biz orada olacağız efendim, sizleri de bekleriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar