Bıldır yediğiniz hurmalar...

Komşularla sıfır sorun sözüyle başlayıp, yeni Osmanlı hayaliyle devam eden ve komşuların içişlerine burnunu sokan “stratejik derinlikli” dış politika bir katliama daha yol açtı.

Mezhebimiz ve meşrebimiz aynıdır diyerek desteklenen caniler, “bayram hediyesi” olarak gencecik evlatlarımızı “canlı bomba” ile katlettiler.

MİT tırlarıyla gönderilen cephane, bumerang gibi geri döndü, kara çarşafa bürünüp Suruç’un ortasında patladı. Bıldır yediğiniz hurmalar, gelir sizi tırmalar!

“Savaş sınırlarımıza dayandı” veya “bu bir başlangıç” diyenlere aldanmayın. Sıcak savaş içimize gireli çok zaman oldu.

Artık savaş demek, insanların haince pusularla katledilmesi veya tekbir getirerek kafalarının kesilmesi demek.

Ama biz, iki yıl önce Reyhanlı’da 52 kişiyi öldüren bombalı araçlarla yapılan saldırının davasını bile zamana yayıp unutturmaya çalışıyoruz.

Seçim kampanyasında patlayan bombaların dumanı tüterken “YPG, İŞİD’den daha tehlikelidir” masalına sarılıyoruz.

Sıcak savaşın artçılarına çoktan beri günlük hayatımızda tanık oluyoruz.

Güneydoğu illerimizdeki hastaneler, Suriye ve Irak’ta adam öldürürken yaralanan İŞİD ve El Kaide militanlarıyla dolup taşıyor.

Bırakın oraları, İstanbul’un en pahalı ve “beş yıldızlı” Şems-iktidar sermayeli hastanelerinde özel koğuşları var.

Buralarda hastane mikrobu kapıp ölen hastalar kedi pisliğini örter gibi saklanıyor, yakınları para ve tehditle susturuluyor.

Suruç’ta canlı bomba izi arayanlar, (eğer gizli değilse) hastanelerin giriş çıkış kayıtlarına baksalar belki birşeyler bulabilirler.

Önceki günkü gazetelerde çıkan bir haber, patlamanın gürültüsüne karıştı “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 2015 Haziran ayı istatistiklerine göre 2015 yılı ilk altı ayında kurulan yabancı ortak sermayeli şirket sayısı 2 bin 395. Bu şirketlerin 750’si Suriye, 184’ü Alman, 142’si İran ortaklı oldu. Bu şirketlerin 880’i toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 307’si imalat ve 270’i inşaat sektöründe kuruldu” (İHA, 20 Temmuz 2015).

Yeni kurulan şirketlerin üçte birine zengin Suriyeliler ortak olurken, 2 milyonu aşkın sığınmacı yoksul Suriyeli, ya taşeronların, ya dilenci mafyalarının, ya da beyaz kadın tacirlerinin eline düşerek yaşamaya çalışıyor.

Savaş bu derece içimizdeyken, seçim yenilgisiyle yazarları birbirine düşmüş yandaş medya, Suruç katliamından bile kendince yararlanıyor.

Manşetleriyle haber kirliliği yaratıyor, gerçek suçluları saklamaya, ölenleri suçlu çıkarmaya çalışıyor.

Sanki Kurtlar Vadisi dizisi izliyorsunuz, birinin manşeti “Kaos Katliamı (!)”, ötekinin “Derin Kurgu (!)”.Yeni kurulan Suriye ortaklı şirketlerden havuza birşeyler akıp akmadığını henüz bilemiyoruz.

Akmasa da damlar!

Yakında Suruç’u da “paralel yapı”ya yıkarlarsa şaşmayın.

Paralel yapı denilen cemaate gelince, onlar da sineğin kanadından yağ çıkarmayı ihmal etmiyor.

Onların gazetesi ise katliam için, “Şanlıurfa Emniyeti’nde İŞİD’e yönelik hiçbir çalışma olmadığı anlaşıldı” açıklamasını getiriyor.

Bizim polisler tasfiye edilmese katili önceden yakalardı demeye getiriyor.

Katledilenleri suçlayanlara Bahçeli de katılıyor. “Amasız ve önşartsız lanetliyorum” dedikten sonra “İstanbul'dan Suruç'a Kobani bahanesiyle yola çıkanların bir defa amaç ve yöntemleri halis ve ahlaki görülemeyecektir” biçiminde devam ediyor.

Eh, ne de olsa ufukta erken seçim var!

Nutuklar atıldı.

Gerisi malum, “hainlerin peşindeyiz” denecek, deliller karartılacak, koalisyon-erken seçim patırtısıyla bu da uyutulmaya çalışılacak.

Bizler, otuzdan fazla insanımızın ülkeyi savaş felaketine sürükleyen iktidarın kurbanı olduklarını unutmamalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar