Güven olmayan yerde

Dün bitti, fakat yarın henüz başlamadı! Ne zaman başlayacağı da bilinmiyor.

Yalnızca siyaset alanında değil, pek çok alanda böyle bu. Ürkek bir bekleyiş içindeyiz. Bir çok proje, karar, ilişki askıya alınmış bekleniyor.

Genel bir güvensizlik egemen dört bir tarafa.

Koalisyon görüşmelerinden bir şey çıkma olasılığının bu kadar düşük olmasının temel nedeni de bu. Parti liderleri birbirlerine güvenmiyor. Parti tabanları birbirlerine güvenmiyor. Hal böyleyken nasıl birbirlerine sırtlarını emanet edip cenge girecekler?

***

Aslında siyasal güven eksikliğinin altında çok daha vahim ve müzmin bir toplumsal sorunumuz yatar: Ülkemizde insanların birbirlerine güvenmemesi.

TEPAV'ın araştırmasına göre Türkiye'de yalnızca yüzde 8 başka insanlara güvendiğini söylüyormuş. Bu oran ABD'de yüzde 37, Avustralya'da yüzde 49, İsveç'te ise yüzde 63 imiş.

Bu vahim oran benim yıllar önce koyduğum bir teşhisi doğruluyor: Türklerin milli hastalığı paranoyadır. Yani başkalarının yapacakları konusunda duyulan evhamdır.
Bu bulgu, çeşitli toplumsal katmanlarda karşımıza niçin bol miktarda megaloman çıktığını açıklamamıza da yardımcı olur. Çünkü başkalarına güvensizlik, kendine aşırı güven duygusunu şişirir.

***

Evet, istatistikler gösteriyor ki Türkiye insanların birbirlerine en az güvendiği ülkelerden biri. Hep mi öyleydi, yoksa son yıllarda mı öyle oldu? Birbirine güvenmemek "Şarklı" azgelişmişliğin süregiden bir sonucu mu?

Bunlar tartışılabilir. Tartışılamayacak olan şudur:
Birbirlerine bu kadar az güvenen insanların çağdaş dünyada bir toplum olarak başarılı olabilmesi mümkün değildir. Çünkü çağımızda başarı çoğu kez kolektiftir ve birbirine güvenen insan ağlarını gerekli kılar.

İnsanların birbirlerine güvenlerinin güçlenmesi için güvenilen kurumlara ihtiyaç vardır: Adalet kurumuna duyulan ihtiyaç bunların başında gelir.

Ekonomik adalet de çok önemlidir.

Yıllardır yazdığım üzere, "çalışan kazanır" ve "eden bulur" denklemlerinin çalışmadığı ülkelerde koalisyon kurmak da, demokrasiyi işletmek de çok zordur.

***

TEPAV raporunda Türkiye'nin demokrasinin işleyebileceği bir ülke olması için yüzde 8 olan oranın önümüzdeki yıllarda en az yüzde 20'ye yükseltmesi isteniyor ve şöyle deniyor:
"Kısacası, artık ekonomik gelişimimizi devam ettirmek için duble yol değil güven inşa etmemiz gerekiyor. Bu da kutuplaştırıcı, toplumun fay hatlarını derinleştiren politikalardan ziyade başka alanlara öncelik vermekten geçiyor. Hukukun üstünlüğünü tesis etmek, mahkemelerimizin adalet dağıtma kapasitesini geliştirmek, gelir dağılımını iyileştirmek, kentlileşme sürecini desteklemek ve laikliğin güçlendirilmesi güven artırmak için öncelikli politika alanları gibi duruyor. Bunlar üç beş ayda sonuç alınabilecek alanlar değil. Bir halı dokur gibi, sabırla, ilmik ilmik güven örmemiz gerekiyor. Belki de Türkiye’nin ihtiyacı olan bunu yapacak yirmi otuz yıllık bir koalisyon."

Önceki ve Sonraki Yazılar