Kemal Kılıçdaroğlu çok net konuştu: "Bu seçim Türkiye’nin var olma, yok olma seçimi. Ya demokrasi var olacak ya demokrasi yok olacak"

Kemal Kılıçdaroğlu çok net konuştu: "Bu seçim Türkiye’nin var olma, yok olma seçimi. Ya demokrasi var olacak ya demokrasi yok olacak"

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu seçim, bildiğimiz klasik bir seçim değil. Bu seçim Türkiye’nin var olma, yok olma seçimi. Ya demokrasi var olacak ya demokrasi yok olacak." dedi.

CHP Genel Başkanı, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, dün İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde gençlerle bir araya geldi. Gençlerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu’na, söz konusu programda Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel eşlik etti.

Kılıçdaroğlu, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem taslağında ‘Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecektir’ maddesinin bulunmasına ilişkin sorulan soruya şu yanıtı verdi:

“Bizim hazırladığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem yani geçmişe dönmek değil. Çünkü geçmişin çok sorunları vardı ve geçmişte askeri darbeler döneminde oluşturulan bir hukuk vardı. Biz o hukuka darbe hukuku diyoruz. Darbe hukukunu tamamen temizleyip bir tarafa atmak ve dolayısıyla çağdaş dünyanın kabul ettiği demokrasilerdeki bütün ilkeleri kendi ülkemize getirmek istiyoruz. Söylediğiniz bir konu çok önemli, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, bizim öngördüğümüz hedefler arasında var. Elbette bu tartışılabilir. Kamuoyunun nabzı tutulabilir yani yazdığımız her şeyin yüzde yüz hayata geçirilebileceği bir düşünce de yok sonuçta parlamentonun yapısına bakacağız, parlamentoda oturacağız, konuşacağız. Kamuoyunun beklentilerine bakacağız ama aslolan güçlü bir parlamento yani parlamentoda milletvekilleri kendi iradeleriyle kürsüye çıkmalı gerektiğinde iktidardaki üyesi olduğu bir partiyi de rahatlıkla eleştirebilmeli, sorunları dile getirebilmeli, daha özgür bir yapıyı oluşturmak istiyoruz.

"HALKIN BİR KESİMİNDE CİDDİ BİR YOKSULLAŞMA, ÖBÜR KESİMİNDE CİDDİ BİR VARSILLAŞMA VARSA TOPLUM AYRIŞIR"

Yüksek kira fiyatlarının sebebine ilişkin soruya ise Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:

“Eğer gelir dağılımı bir toplumda olabildiğince dengeli değilse o toplumda huzursuzluklar çıkar. Yani bizim halkın deyimiyle, ‘biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar.’ Yani halkın bir kesiminde ciddi bir yoksullaşma, öbür kesiminde ciddi bir varsıllaşma varsa toplum ayrışır ve toplumda huzur olmaz. Sosyal demokrasinin yani sosyal devletin temel görevlerinden birisi de gelir dağılımını olabildiğince dengeli topluma yaymak ve toplumun her kesiminin kendi harcadığı emek karşılığında da bir gelir elde etmesini sağlamak. Bu çerçevede vergi politikasından başlayıp, yatırımlara kadar ve yatırımların yurt geneline dağılımlarına kadar pek çok alanda yeni politikalar üretmek zorundasınız. Aksi halde gelir dağılımını sağlayamazsınız.

"O BEŞLİ ÇETEDEN HİÇ ENDİŞENİZ OLMASIN SON KURUŞUNA KADAR O PARALARI ALACAĞIM"

Bunun bilinen en keskin yolu gelir dağılımı yani üst gelir grupları daha fazla gelir ödeyecek alt gelir grupları ya vergi ödemeyecek veya daha az düşük vergi ödeyecek. Bizim ülkemizde ise tam tersine bir tablo var. Üst gelir gruplarından yeteri kadar vergi alınmıyor. Hatta vergi kaçıranların, kaçırdıkları vergiler affediliyor, cezalar affediliyor ama alt gelir grupları yani asgari ücret başta olmak üzere ağır bir vergi yükü altında… Bunu gidermenin yolu, bilinçli olarak biz üst gelir gruplarından daha fazla vergi alacağız ve bunu toplumun alt katmanlarına aktaracağız. Biz asgari ücret vergi dışı kalsın diyoruz. Adı üstünde zaten asgari ücret, asgari ücretin hangi vergisini alacaksınız? Ama üst gelir gruplarından rahatlıkla vergi alabilirsiniz. Dünya’da örnekleri var bunun son yıllarda bir şey daha oldu, onu da söyleyeyim ne kadar farkındasınız bilmiyorum. Alt gelir gruplarından bir avuç üst gelir grubuna olağanüstü kaynak transferi var. Ben o bir avuçluk üst gelir grubuna beşli çete diyorum. Yani hepimiz adeta bu beşli çete için çalışıyoruz, onlara dünyanın parasını aktarıyorlar. Onlara ihaleleri dolar bazında, avro bazında veriyorlar. Eğer dolar almışsa, Amerika’daki enflasyon da bizim sırtımıza yükleniyor. Avro almışsa, garanti vermişsek AB’deki enflasyon bizim sırtımıza yükleniyor. Asla ve asla zarar etmeyecekleri bir model var. Tabii onlara bu parayı nasıl vereceksiniz? Bizden toplayarak vereceksiniz. Bunu düzelteceğim. O nedenle beşli çete beni asla istemez ama o beşli çeteden hiç endişeniz olmasın son kuruşuna kadar o paraları alacağım ve bu topluma vereceğim.

"KPSS’YE GİRİP YÜKSEK PUAN ALACAKSINIZ, MÜLAKATTA ELENECEKSİNİZ, BU DA ADALETSİZLİK"

Adaletin olmadığı bir ülkede huzur olmaz. Adalet devletin temelidir. Adaleti bir şekilde devlette egemen kılmanız lazım. Adalet sadece gelir dağılımı değil, mahkemede de adalet olması lazım. Üniversite de adalet olması lazım. KPSS’ye girip yüksek puan alacaksınız, mülakatta eleneceksiniz, bu da adaletsizlik dolayısıyla adaleti hayatımızın her alanına, dokularımıza kadar kabul etmek ve benimsemek zorundayız.”

"DEVLET DEDİĞİNİZ KURUMDA LİYAKAT VARSA, DEVLET YÖNETİMİ ÇOK KOLAYDIR"

Kılıçdaroğlu, seçimden sonra, kazanılan senaryoda mevcut bürokrasiyle nasıl yol izleneceğine ilişkin sorulan soruya da şöyle yanıt verdi:

“27,5 yılım bürokraside geçti. Yani bürokraside başladığım yıllar en zor sınavlara girip, başarılı olup kamuya girdiğim yıllardır. Dolayısıyla ondan sonra bürokrasinin değişik aşamalarında çalıştım, görev yaptım. Eğer devlet dediğiniz kurumda liyakat varsa, devlet yönetimi çok kolaydır. Çünkü herkes kendi görevini yapmış olur. Hakimin görevi bellidir, genel müdürün görevi bellidir ve yasalarla tanımlanmıştır. Devlet eğer bu çerçevede bir sağlıklı örgütlenme içindeyse hiçbir sorunumuz yoktur. Orada siyasetçi çok fazla ana ilkeleri belirlemenin dışında sesi çıkmaz. Çünkü devletin kadrosu, herkes görevini yapıyor.

"RÜŞVET ALAN ADAMDAN BÜYÜKELÇİ Mİ OLUR ALLAH AŞKINA?"

Liyakatsiz kişilerin devlet kadrolarına alınması ve bunların önemli görevlerde bulunmaları, elbette bunlar bizim de gündemimizde ben söz verdim. O rüşvet alan, Büyükelçi olarak atanan kişileri hemen ilk gün onları geri alacağız ve görevlerine son vereceğiz. Rüşvet alan adamdan Büyükelçi mi olur Allah aşkına? Aynı şekilde rüşvet alan bürokratlar var onları da biliyoruz. Süleyman Soylu diyordu ya, ‘ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi var’ onların kim olduğunu biliyorum. Hepsini alacağım kulaklarından tutacağım, toplumun önüne koyacağım, görevlerine son vereceğim. Devlete ahlaklı, liyakatli insanlar gelecek. Politik insanları değerlendirmeyeceksiniz. Çünkü onlar kamu görevi yapıyorlar. Kim kamu görevini iyi şekilde yapıyorsa, başımızın üstünde yeri var.

"YARGIÇ HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE VİCDANİ KANAATİNE GÖRE KARAR VERİR"

Yargıçlara gelince, yargı dünyasına sıcak siyasetin girmesi doğru değil. Yargıç hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Eğer bir yargıç bu kuralın dışına çıkmışsa onu yargıç olmaktan alıkoyacak mekanizma yine yargının içinde olmalı, yargının dışında değil. Yani herkes kendi mahallesindeki kirliliği temizlemeli biz bu alanı sağlayacağız.”

"200 BİN SEÇİM SANDIĞINDA DA GÖREVLİLERİMİZ VAR"

Sandık ve seçim güvenliğine ilişkin sorulan soruya ilişkin Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:

“Sandık güvenliği konusunda endişelenmeyin, Türkiye’de yaklaşık 200 bin seçim sandığı var. 200 bin seçim sandığında da görevlilerimiz var ama biz aynı zamanda ‘Türkiye Gönüllüleri’ diye bir çağrı yaptık. Genç arkadaşlar Türkiye Gönüllüsü olarak sandıkların başında duracaklar. Türkiye genelinde kim hangi sandıkta görevliyse ona Ankara’dan telefon ediliyor, ‘siz hangi okulda görevlisiniz?’ diye, doğruyu söylüyorsa örneğin, ‘ben Şırnak’ta şu okulda 7 numaralı sandıkta görevliyim’ diyorsa doğru yanıt veriyorsa yanına artı koyuyoruz. Hangi sandıkta görevli olduğunu bilmiyorsa onu hemen çıkarıyoruz yerine bilen birisini getiriyoruz. Bu çerçevede yüzde 90’a yakın tamamlandı Türkiye genelinde sandıkta görevli olanlar. Bu bizim kendi örgütümüzün yaptığı aynı zamanda Türkiye Gönüllüleri çıkarsa genç arkadaşlarımız sandıklarda görev yaparsa ayrıca mutlu oluruz.

"BÜYÜK METROPOLLERDE HER OKULDA GÖNÜLLÜ BİR AVUKAT OLACAK"

Bunun dışında bütün büyük metropollerde her okulda gönüllü bir avukat olacak. Bir sorun çıktığında hemen avukat aranacak ve avukat gelecek olaya müdahil olacak. Sandık görevlilerimize şunu söyledik, ‘sandığın başında bekleyeceksin, tutanağı baştan imzalamayacaksın, sandık açıldığı sırada, oy sayımı sırasında kesinlikle dışarı çıkmayacaksın, toplamalara dikkat edeceksin, emin olduktan sonra tutanağı imzalayacaksın, cep telefonuyla tutanağın bir fotoğrafını çekeceksin ve Genel Merkez’e göndereceksin ondan sonra rahatsın’ diye söyledik.”

"GENÇLERİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ KALDIRMAK VE GENÇLERE İSTİHDAM OLANAĞI SAĞLAMAK. BUNUN YAPILMASI LAZIM"

Beyin göçünü durdurmak için nasıl bir planlama yapılacağına ilişkin sorulan soruya ise Kılıçdaroğlu şöyle yanıt verdi:

“Benim kuşağım, biz babalarımızdan daha iyi bir eğitim aldık ve daha iyi bir yaşam standardı sağladık ama bizden sonraki kuşak, sizin kuşağınız yani benim çocuklarımın da dahil olduğu kuşak bizden daha iyi eğitim almalarına karşın daha düşük gelire mahkum edildiler. Dolayısıyla gençler düşünüyor. Diyor ki, ‘ben üniversiteden mezun olsam veya liseden ayrılsam askerlik yapıp gelsem asgari ücretle bir iş zor bulacağım. Bu asgari ücretle ne araba sahibi olabilirim ne de ilerde bir ev sahibi olabilirim ama ben Almanya, Fransa, Kanada, Güney Kore oraya gittiğimde pek ala asgari ücretle kısa bir sürede hem araba sahibi olabilirim belli bir süre sonra da ev sahibi olabilirim.’ Bu kaygıyı biz anlıyoruz zaten ama bunun içine geçmek bir şekliyle gerekiyor. Gençlerin önündeki engelleri kaldırmak ve gençlere istihdam olanağı sağlamak. Bunun yapılması lazım. Bunun için de gençlerle ilgili özel düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Gençlere umut verilmesi gerekiyor. KPSS sınavı, örneğin biz diyoruz ki, ‘100 bin öğretmen ataması yapacağız.’ Nasıl yapacağız? Köy okullarını açmamız lazım. Köy okullarını açtığınız andan itibaren yeni öğretmen kadroları çıkacak. Kırsalda çalışan gençlerin ve kadınların sosyal güvenlik primini devlet ödeyecek böylece kırsalda çalışacak, üretecek, yeri geldiğinde emekli olacak, kente eğlenmeye gelecek ve onların zarar etmeyeceği bir modeli geliştireceğiz.

"BİR SİYASETÇİ ELEŞTİRİLDİ DİYE ASLA HAKKINIZDA DAVA AÇILMAYACAK"

İskenderun’dan başlayıp Mersin’e kadar olan bölgeyi Akdeniz’in en büyük üretim havzası haline dönüştüreceğiz. İstanbul’un nüfusu 5 yıl içinde 2,5 milyon azalacak ve oraya çok yetenekli, katma değeri yüksek ürün üreten fabrikalar ve gençler gidecek oraya, dolayısıyla bu alt yapı bizim açımızdan hazırlanıyor. Böylece bugün yurtdışına giden pek çok genç de Türkiye’ye gelecek. Bir şey daha var, tabi siz özgürlük istiyorsunuz, rahat etmek istiyorsunuz. Bu konuda size bütün özgürlükleri vereceğiz. Beni çok rahat eleştirebileceksiniz. Bir siyasetçi eleştirildi diye asla hakkınızda dava açılmayacak asla polis kapınıza gelmeyecek. Sizin düşündüğünüzden çok daha fazla çok daha büyük bir özgürlük alanını size sağlayacak. O zaman Türkiye’de kalmak üretmek, çalışmak ve özgürce hareket etmek, düşüncelerinizi özgürce açıklama imkanına kavuşacaksınız.

"ALACAĞINIZ İLK ARABALARDAN KDV’Yİ KALDIRACAĞIM, OYUN KONSOLUNDAN ÖTV’Yİ KALDIRACAĞIM"

Kültür ve sanat da çok önemli, gençler kültür ve sanat konusunda da hem yoğunlaşmak hem o konudaki açlıklarını gidermek istiyorlar. Bu konuda da sanat dünyasına her türlü destek verilecek. Alacağınız ilk arabalardan KDV’yi kaldıracağım, oyun konsolundan ÖTV’yi kaldıracağım. Bunların hepsi olacak. Bir yıl içinde yurt sorununu tamamen Türkiye genelinde çözeceğiz. Düşündüğünüzden çok daha önemli bir hamleyi gençler için başlatacağız.” 

"EĞER İNANCI SİYASETE MALZEME EDİP VE ORADAN NEMALANIYORSA BUNU KESMEK GEREKİYOR"

Kemal Kılıçdaroğlu, tarikatlar ile ilgili sorulan soruya ise şöyle yanıt verdi:

“Sizden tek isteğim var. Bir konuya dikkatinizi çekmek isterim. Eğer bir siyasetçi kimlik üzerinden siyaset yapıyorsa bilin ki bu ülkeye ihanet ediyor. Çünkü hiçbirimiz anne babamızı seçme özgürlüğüne sahip değiliz ama hepimiz kimliğimizle gurur duyarız. Dolayısıyla kimlik siyasetin konusu olmaz. İnanç konusu, herkesin inancına saygı duymak gerekiyor. Çünkü inancı birisi siyasete malzeme ediyorsa bilin ki o da bu ülkeye ihanet ediyor. Kimlikler ve inançlar çağdaş demokrasilerde siyasetin dışındadır. Çünkü herkesin inancına saygı duymamız gerekiyor. Biz inancı ve kimliği kullanarak değişik oluşumlar var. Bu oluşumlar sadece burada değil, yurtdışına aktarılan paralar var, milyon dolarlar var, bütün bunların hepsini biliyoruz. İnancı siyasete alet etmemek kaydıyla herkesin inancına saygı duymamız gerekiyor. Eğer inancı siyasete malzeme edip ve oradan nemalanıyorsa bunu kesmek gerekiyor. Bunları keseceğiz. Hiç kimseye bir başkasının hakkını, hukukunu teslim etmeyeceğiz. İnanca eyvallah ama bunları siyasete kim malzeme ediyor ve buradan rant sağlıyorsa o rantları keseceğiz. Hiç endişe etmeyin”

Kılıçdaroğlu, depremlerle ilgili soruya şu yanıtı verdi:

"DEPREM KONUTLARINI YENİDEN YAPACAĞIZ. BİR KURUŞ ALMADAN DEPREMZEDELERE TESLİM EDECEĞİZ"

“Depremin ikinci günü oradaydım. O manzarayı kimsenin görmesini istemem. Olağanüstü, acı bir manzara. İnsanlar çaresiz. Enkazın altında annesinin, babasının sesini duyan çocuklar, ‘Annemi, babamı kurtarın’ diyen. Küçücük çocuklar geldi yanıma ama yapacağınız fazla bir şey yok. ‘Devlet nerede’ diye bağıran anneler, babaları da orada gördüm. Yaşadığımız 20 yıllık süre içerisinde devletin nasıl çürüdüğünü, nasıl işlevsiz hale getirildiğini gördük. Kızılay denen bir kurumun nerelere sürüklendiğini gördük. Deprem sırasına çadırları satan bir Kızılay gerçeğiyle karşı karşıya kaldık. Deprem konutlarını yeniden yapacağız. Bir kuruş almadan depremzedelere teslim edeceğiz. Çünkü Anayasa diyor ki ‘İdarenin kusurundan kaynaklanan zararları idare tazmin etmek zorundadır.’  Siz bir daire aldığınızda 23 ayrı belge düzenleniyor öncesinde. 43 imza var orada. Bunlar mimarlar, mühendisler. Ben de vatandaş olarak gidiyorum, tapuda tek imza atıyorum. Devlet bu güvenceyi verdiğine göre ben de daireyi satın alıyorum. Benim tek imzam var, tapuda atıyorum. Ama onun dışındaki 43 imza ve 23 belgede benim hiçbir imzam yok. Bina depremde yıkıldıysa sorumlusu kamudur ve dolayısıyla idare onu tazmin etmek zorundadır. Burada yaşadığımız asıl felaket bütün bunlar biliniyordu. Yani bürokrasi bunu hazırlamıştı. Burada deprem olacak, eğer önlem alınmazsa şu kadar can kaybı olacak. Bütün bunlar biliniyor ve siyasi otoriteye teslim edilmişti. Ama siyasi otorite gereğini yapmadı. Şimdi size düşen bir şey var. Sandığı gidip gereğini yapmak.”

Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı ile ilgili bir soruya şu yanıtı verdi:

"BU SEÇİM TÜRKİYE’NİN VAR OLMA, YOK OLMA SEÇİMİ"

“Bu seçim, bildiğimiz klasik bir seçim değil. Bu seçim Türkiye’nin var olma, yok olma seçimi. Ya demokrasi var olacak ya demokrasi yok olacak. Dolayısıyla burada kişileri paylaşmak son derece yanlış. Olayı kişi endeksiyle tartışırsak bu işin işinden çıkmayız. Olay bir demokrasi olayıdır. Türkiye’ye demokrasiyi ya getireceğiz ya otoriter rejime teslim olacağız. Bu kadar basit. Eğer biz sağduyuyla düşünürsek, 6 parti bir araya geldi. Bu 6 parti, değişik renkte partiler. Ama bu partilerin ortak paydası demokrasi, yargı bağımsızlığı, parlamentonun güçlendirilmesi. Biz bunu vaat ettik, bir araya geldik. Diğer partiler bunu düşünmüyor demiyoruz ama 6 partinin hedefi bu. Bazen milletvekili listeleri üzerinden tartışmalar oluyor, bazen kişiler ve partiler üzerinden. Bence bu tartışmalar yapay tartışma. Asıl hedefi bulmamız lazım. Asıl hedef demokrasi ve özgürlükler. Bunu yapmamız lazım. Demokrasi ve bu ülkede yaşayanların özgürlükleri için, parkta otururken, sinemaya giderken rahatsız edilmeyeceğiniz bir dünyayı inşa etmek için çaba harcıyoruz. Kaderi siz belirleyeceksiniz. Türkiye’nin kaderin, belirleyecek olan ilk kez oy kullanacak 5 milyon 300 bin genç. İlk kez sandığa gidip oy kullanacaklar.”

Kılıçdaroğlu, akademik kadroların içinin boşaltılması ve 8 Mart, Onur Yürüyüşü’ne katılan öğrencilerin idari kadrolar tarafından mimlenmesine ve buna dair yapılacaklara ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:

"YÖK DENEN DARBE HUKUKUNUN ÜRÜNÜ OLAN KURUMU KAPATACAĞIZ"

“Üniversitelerin içini boşalttılar. Üniversiteler, üniversite olmaktan çıktı. Nerede boş bina buldularsa hukuk fakültesi yaptılar. İhtiyaçtan çok daha fazla mezunlar verilmeye başlandı. Mezun olanlar iş bulamaz hale geldi. Umutsuzluk beslendi. Herkes geleceği yurtdışında aramaya başladı. Bütün bunları değiştireceğiz. YÖK denen darbe hukukunun ürünü olan kurumu kapatacağız. YÖK olmayacak. Her üniversite kendi rektörünü kendisi seçecek. Orada bilim insanları var. Mahallenin muhtarını mahalleli seçiyor ama üniversite kendi rektörünü seçemiyor. Akıl alacak şey değil. Demokrasi, üniversitede de olacak. Kendi rektörünü, dekanını belirleyecek. Öğrencilerin seçime katılma hakları olacak. Üniversitelerin bilimsel, yönetsel ve mali özerkliği olacak. Bu üç özerklik olmadan üniversite, üniversite olmuyor. Üniversitelere çok niteliksiz insanların getirildiğini, belli kadrolara taşındığını da gayet iyi biliyorum. O konuda endişe etmeyin. Kimin nerelere geleceğini, gelmesi gerektiğini aşağı yukarı biliyoruz. Üniversiteleri gerçek anlamda üniversite yapacağız.  Üniversitelerde planlama yapacağız. Ülkenin ne kadar öğretmene, yargıca, avukata, veterinere ihtiyacı var. Bunun planlaması ve kontenjanların buna göre belirlenmesi lazım. Mezun olan bir kişinin işinin hazır olması lazım.”

Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesiyle ilgili soruyu ise şöyle cevapladı:

"BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİNE TAHAMMÜL EDEMEDİLER"

“Dün sizin hocalarla (Boğaziçi Üniversitesi) görüştüm. Onlara sözüm var. Kesinlikle o hocaların tamamı görevlerine yeniden dönecek. Boğaziçi Üniversitesine yakışmayan hocaları da eski görevlerine göndereceğiz. Üniversite dendiği zaman, her üniversitenin kendi kültürü vardır. Her üniversitenin kendi alışkanlıkları vardır. Üniversiteleri bağımsız kıldığınız zaman kendi kültürlerini zaman içinde büyütürler, genişletirler ve kurumsallaştırırlar. Üniversite o zaman gerçek anlamda üniversite olur. O nedenle Boğaziçi Üniversitesine tahammül edemediler. Büyük sorunlar yaşandı. Hepsinin farkındayız. Geleceğiz ve çözeceğiz. Grup Başkanvekiliyken Boğaziçi Üniversitesine gelmiştim. Orada konuşurken de epey yuh yemiştik. Ama hiç kırılmadım. Çünkü öğrenciler rahatlıkla eleştirebilirler. Üniversiteyi saygın bir kurum olarak yaşatmak gerekiyor. Bu sefer gelirken yumurtaları hazırlayın.

"SORULAMAYACAK SORULAR KANUNU ÇIKARACAĞIM"

Sorulamayacak Sorular Kanunu çıkaracağım. ‘Cinsiyetiniz ne?’ Sana ne ya. ‘Hangi inançtansın?’ Sana ne ya. Bunları tamamen kaldıracağız. Olur mu öyle şey? Devlet dediğiniz saydam olur. Devlet dediğiniz kurum herkese saygı gösterir. Siz elinize alıyorsunuz bir sopa, insanları dizayn etmeye kalkıyorsunuz. Olmaz, hele 21. Yüzyılda. Orta Çağ’da mıyız ya? Kimlikler, inançlar, değerler saygı duyulacak alanlardır. Siyasetin konusu vatandaşın işi, aşı var mı, karnı doyuyor mu, sinemaya gidiyor mu, eğleniyor mu bunlardır.”

Programın sonunda, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat saz çalarak türkü söyledi. Kılıçdaroğlu, türküye eşlik etti.