Nasıl bir devrimmiş?

Temel liseler başta olmak üzere eğitim sistemindeki gelişmeler önümüzdeki süreçte daha çok konuşulacak gibi… Önceki gün Sabah Gazetesi yazarı Sait Gürsoy’un “Eğitim sistemimizde devrim” başlıklı yazısını okudum. Başlığı görünce, ülkede eğitim sisteminde devrim oldu da bizim mi haberimiz olmadı diye merak etmedim değil. Tabi yazının tamamını okuyunca, işin gerçeğini öğrenmiş oldum. Gürsoy, dershanelerin temel liselere dönüşümünü baştan aşağıya öven bir yazı kaleme almış.

Yazının bir kısmını aynen aktarıyorum; “Dönüşümün başarılı olmasıyla, devlet okullarının yükü hafifleyecek. Özel okulların oranı yükselecek. Eğitim kalitesi artarken öğretmen alışkanlık ve çalışma yöntemi gelişerek okullarımız dinamizm kazanacak. Dönüşümle birlikte, özel eğitim sektörünün daha kaliteli hizmet vereceğini birlikte göreceğiz. Zorlu dönüşüm sürecini doğru yöneten Bakan Nabi Avcı ve ekibini kutluyorum.”

Vallahi pes doğrusu! Ya Sait Bey’in olup bitenlerden haberi yok ya da bizim haberimiz yok. Görüştüğüm birçok dershaneci arkadaşım bu sistemin böyle yürüyemeyeceğini, bırakın 2019 yılını daha sonrası için bile dönüşümün gerçekleşmesinin mümkün olamayacağını söylerken böylesi bir yazıyı nasıl kaleme alır anlaşılır gibi değil! Temel liseler, mevcut haliyle eğitimin kalitesini nasıl artıracak, öğretmen alışkanlık ve çalışma yöntemlerini nasıl geliştirecek? Açıkçası merak ediyorum. Üstelik TEOG tercihlerinin yaklaştığı bir dönemde velilerin ve öğrencilerin de kafası iyice karışmış durumda!
Sait Gürsoy, şu sorularıma mantıklı yanıt versin ben de kamuoyu nezdinde kendisinden özür dileyeceğim. Köklü ve saygın devlet okullarına yıllarca emek harcayarak ve zorlu bir sınavın sonucunda yerleşen öğrencilerin, okullarını terk ederek temel liselere adeta “göç edişini” nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve bu durum daha nereye kadar devam edecek?

Kaliteli eğitim veren özel okulların, öğrencilerini kaybetmemek adına okulculuğu geri plana atarak,  dershanelere dönüşmesini, eğitim kalitesi adına nasıl değerlendiriyorsunuz?

3 bin ile 5 bin lira arasında olan dershane ücretlerinin isim değişikliğiyle ortalama 10 bin ile 15 bin liraya kadar yükselmesi aileleri maddi olarak sıkıntıya sokmamış mıdır? Ve dar gelirli vatandaş çocuğunu sınavlara nasıl ve ne şekilde hazırlayacak?

Temel liselerin, okul şartlarına uygun olmayan koşullarda  (apartman ya da iş merkezlerinde)  okulculuk yapmaları sizce doğru mu?
Ücret politikaları derin farklılıklar gösteren özel okullar arasında haksız rekabet yaşanmayacak mı?

Sınav odaklı bir eğitim sisteminden uzaklaşalım derken, sınava hazırlık bütün eğitim kurumlarının topyekûn önceliği olmamış mıdır?

Bakın, körü körüne dershanecilik sistemini asla savunmuyorum. O sistemin de yanlışları çok fazlaydı. Ancak tüm uyarılara rağmen oldubittiye getirilerek dershanelerin bu şekilde dönüşümleri, önümüzdeki süreçte eğitim sistemine ciddi zarar verecektir. Zaten vermeye de başladı bile…

Bir şeyi savunurken, gerçeğe uygun ve inandırıcı olmak gerekiyor. Aksi halde objektifliğinizi ve inandırıcılığınızı yitirirsiniz.  Eğitim gibi insanları doğrudan ilgilendiren ve etkileyen önemli bir alanda, özellikle toplumun önünde olan kişilerin, değerlendirme yaparken daha dikkatli ve gerçekçi olmaları gerekmez mi? Yoksa yanlış olana yanlış demeyip alkış tutmak ya da birilerine şirin gözükmek için yapılan değerlendirmeler bu ülkeye ve insanına yapılan en büyük kötülük olur. Bu arada Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, geçen günkü yazımı okuyarak beni aradı. “Eğitim sistemi için yaptığım katkılardan, doğru ve yerinde eleştirilerimden dolayı tebrik etti ve ayrıca seçimden sonrası için görüşme sözü” verdi. Kendisine ilgisi için teşekkür ediyorum. Tabi seçimden sonra nasıl bir tablo ortaya çıkacak, Nabi Bey yerinde kalacak mı? Bekleyip göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar