Almanya'nın soykırımı!

Faruk Loğoğlu YURT Gazetesi için yazdı:

Almanya Federal Meclisi, Ermeni ve diğer Hıristiyan azınlıklara karşı Türkler’i soykırımla suçlayan kararı bütün siyasi partilerin katılımıyla firesiz onaylayarak Ermeni tezlerini devlet politikası haline getirmiştir. Neden?

Önce gerçekler: Alman meclisi ehliyetsizliğine rağmen tarih yazmaya, bir mahkeme olmamasına karşın Türkler’i yargılamaya kalkışmıştır. Karar sadece tarihi gerçeklere değil, Alman Anayasası, uluslararası hukuk ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadına da aykırıdır. Almanya bu duruşuyla, ülkesindeki Türkler’i hiçe saymış, Türkiye’ye karşı cephe almış, meydan okumuştur.

Şimdi bu kararın nedenlerine göz atalım:


1. Soykırım suçundan mahkûm edilmiş olan Almanya tek olmamak için hep bu yükü paylaşacak bir ortak arayışı içinde olmuştur. Sonunda fatura uygun ve kolay hedef olarak gördükleri Türkiye’ye kesilmiştir.  Almanya’nın I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’yla ittifakı ‘suç ortaklığı’ olarak gösterilmiş, sözde işlenen suç da ‘soykırım’ olarak tanımlanmıştır.

2. Tüm Avrupa’da olduğu gibi son yıllarda Almanya’da da yeniden hortlayan ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi eğilimleri tüm siyaseti sağa doğru çekerek Türkiye aleyhinde böyle bir kararın alınmasının önünü açmıştır. İç siyaset mülahazaları ve oy kaygısı zamanlama bakımından etkili olmuştur.

3. AB, Rusya, ABD ve bölge ülkeleriyle ilişkilerinde inandırıcılığını yitirmiş, yalnızlaşmış ve çıkarları ciddi darbeler almış bir Türkiye’nin bu sefer de en güçlü ortağı Almanya’ya zarar veremeyeceği hesaplanmıştır. Diğer bir deyişle, AKP dış politikasının savurganlık ve tutarsızlığı Almanya’yı cesaretlendirmiştir.

4. Sığınmacılar konusundaki ‘Kayseri pazarlığı’nın bir çıkmaza girdiğini hisseden ve Erdoğan’ın AB’ye yönelik tehditleri karşısında kendi kamuoyunda baskı altına giren Merkel, geçen yıl ertelettiği tasarının görüşülmesine bu sefer yeşil ışık yakmakta bir beis görmemiştir. AB’de zaten görmek istemediği Türkiye’yi Almanya bu kez de soykırımla suçlayarak AB’den tamamen dışlamış olmaktadır.

5. Alman makamlarının ülkedeki Türklerin tepkisinin de sınırlı olacağını değerlendirmiş oldukları anlaşılmaktadır. Karara Türk kökenli milletvekillerinin “evet” demiş olmaları da buna işaret etmektedir. Şimdi ne olacak?

AKP iktidarı Almanya’nın gündeminde yıllardır filizlenen bu konuyu hafife almıştır. Karardan önce önleyici girişimleri son ana kadar olmamıştır. Hükümetin ilk tepkileri yine “Karar yok hükmündedir”, “İlişkilerimiz ciddi zarar görür” gibi ya anlamsız, ya da arkası gelmeyen tehditlerden ibarettir. Tepkilerimiz hep olay sırasında ve sonrasında geldiği için de geç ve inandırıcı olmaktan uzaktır. Oysa bu kadar ağır bir suçlama karşısında Almanya’ya ne gibi yaptırımlar uygulanabileceğinin aylar öncesinden belirlenmesi ve kararın kabulü anından itibaren de uygulanmaya başlaması gerekirdi.

Türkiye Almanya’nın bu densizliğini elbette yanıtsız bırakmamalıdır. Ancak burada beş noktaya dikkat etmemiz lazım.

Birincisi Ermeni iddiaları karşısında artık ulusal bir strateji oluşturmalıyız.

İkincisi “Yapacağız” dediğimiz şeyleri yapmalıyız.

Üçüncüsü, yapacaklarımızın kendimize değil daha çok Almanya’nın çıkarlarına zarar verecek adımlardan oluşmasını planlamalıyız. Üçüncü çevrelerce de ‘ciddi’ olarak algılanacak önlemler almalıyız.    
Dördüncüsü, Türk-Alman ve Türkiye-AB ilişkilerini orta ve uzun vadede Almanya’ya rağmen Ermeni iddialarına teslim etmemeliyiz. Almanya’nın hatasının bedelini biz ödememeliyiz.

Ve nihayet kararın en önemli tarafı olan Ermeni iddialarının okullarda öğretilmesine ilişkin noktada, Almanya’daki Türk topluluğu aracılığıyla Türk görüşlerinin de müfredatta yer almasını sağlamak amacıyla örgütlü ve planlı bir hukuk mücadelesi başlatmalıyız.

Burada şunu da belirteyim: bu gibi ortamlarda gündeme hemen sızan “Ülkemizdeki Ermenistan vatandaşlarını sınır dışı edelim” düşüncesini telaffuz dahi etmemeliyiz. Bu, insanlığa ve insan haklarına aykırıdır, Türkiye’ye yakışmaz.

Sonuçta, Türk-Alman ilişkilerini zor günler beklemektedir. Özellikle, soykırımla suçlanan Türklere karşı aşırı Alman uçları tarafından taciz ve saldırı eylemleri artabilir ve ciddi toplumsal gerginlikler yaşanabilir. Sığınmacılar sorununun yaratmakta olduğu sıkıntıların acısını Türkler’den çıkartmaya kalkışanlar olabilir. İki ülke makamlarının da bu hususta dikkatli olmaları gerekir.

Ve ABD, AB, Rusya, İsrail ve komşu ve çevre bütün ülkelerle arası bozuk olan Türkiye şimdi de Almanya’yla karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır. Durum Türk dış politikasında köklü ve kapsamlı değişikliğin zorunlu ve kaçınılmaz hale geldiğini göstermektedir. AKP bunu yapmazsa ulusal çıkarlarımızın göreceği zarar giderek büyüyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar