Süleyman Karan

Süleyman Karan

Büyükbaşlar, küçükbaşlar, karabaş, tasma izi ve kurt

Hamasetin dışında hiçbir yeteneği olmayan, hamaseti ise en beceriksiz müsamere çocuğu kıvamında yapan en küçük muhalefet partisinin, iktidar destekçisi liderinin sebebiyle, başladı bir ‘baş’ muhabbeti... “Taş taş üstünde, baş baş üstünde bırakmayın” deyiverdi, durduk yere... Sözünü ettiği taş, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki özel mülklerin duvarlarından, sözünü ettiği baş ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının başı... Yani böyle bir vatan düşmanlığı yapıyor hadsiz!.. 12 Eylül faşistlerinin ABD yapımı Türk-İslam sentezinin temsilcisi bu parti, o günden bu yana, özellikle de Bozkurt’u ‘put’ ilan ettikten sonra, tam anlamıyla bir iktidar stepnesiyle PÖH emeklisi niteliğine büründü. Büyük olasılıkla da bu sebeple, yarın bir seçim olsa yüzde 10 barajınını altından kalarak iktidardaki yine ABD yapımı Türk-Sünni-Osmanlı mikro emperyalisti partiye son kıyağını çekip, gereksiz partiler mezarlığını boylayacak. Eğer ki aklı başında, biraz olsun yurtsever bir milliyetçi çıkıp da durumu toparlayamazsa... Ki bu da pek ihtimal dahilinde değil... Faşistlerin ‘baş’ yarışı Tabii stepne ortayı yapınca, iktidardakine de kafaya çıkmak kalıyor. Bu, ‘kim daha fazla faşistçe zırvalar’ yarışında, bence birinciliği alamayor ama, Kürtler’e der gibi yapıp, tüm muhalefeti hayasızca tehdit etmek için fırsatını kullanıyor ve cevheri yumurtluyor: “Baş eğmeyen baş verir!” Bu küçük ve ahlaksız tehdidin açılımı şu; bize karşı çıkan kim varsa öldürürüz!  Hâlâ ayılmayan, hâlâ salakça diyalog peşinde koşan, hâlâ onurunu rafa kaldırıp, o küçük mutlulukları peşinde koşan kim varsa, artık kaçacak yer yok! Ülkeyi mandıra ve mezhabaya çevirmek isteyen bir kabileye başkaldırmayan, gerçekten de günü gelince ya baş verecek bir küçükbaş gibi, ya da etinden sütünden faydalanılan bir büyükbaş gibi yaşayacak. Yani ya mezbahada yaşayacak ya da mandırada... O süre içerisinde ise berbat bir medyaya izleyip, berbat bir gündemi geviş getirerek, bir umut içinde, berbat bir hayat sürecek. Durum bu...  Yaş da yansın, baş da düşsün... Bu sözler edildikten hemen bir gün sonra, bu taşlar ve başlar üzerinden dönen zehirli ve iğrenç muhabbet ilk sonuçlarını verdi. Silopi’de tanklarca bombalanan bir evde, 70 yaşındaki bir nine ile iki yaşındaki torununun başları, taşlar altında ezildi. Küçük muhalefet ile iktidarın boşa konuşmadığının bir kanıtı olsa gerek... Birileri hâlâ, sanıyorsa ki, bu baş ve taş meselesi, Kürtler ile sınırlı bir tehdit ve bunu trene bakar gibi izlemeyi tercih ediyorsa, bilin ki gerçekten ahmaktır! O trene bakakalmışken, bir bakmış ki kendi başı düşmüş yere, yuvarlanır! Mezbahanın önünde kan kokusu alamayan Bugün Kürt illerinde olan, dün bu rezil kabilenin gün ışığı girmeyen yurtlarının iğrenç köşelerinde, çocuklara tecavüz edilmesinin bir başka yansıması... Dün Gezi’de sokak aralarında çocuklar linç eden katiller, Kürt illerinde yaşamıyor, burnunuzun dibinde yaşıyor, ensenizde o foseptik kokan nefesleri... Siz hâlâ kokuyu alamıyorsanız, mezbahanın önünde bekleyen koyun gibi, kasap kadar suçlu olursunuz!   Büyükbaşlar ve küçükbaşlar, faşizmin vazgeçilmezidir. Bir de karabaşlar vardır, onlar bu sürülerin hareketini kontrol etmek için beslenir. Çanaktan kemik yalar. Bu ekosistemde karakoyunları yakalayıp yok etmek karabaşların işidir. Karabaşlar kullanışlıdır, karabaşlar kullanıp atılacak, emirleri yerine getirmekten aciz kaldığında itlaf edilecek kadar değersizdir. Sürüde karakoyun kalmadığında onlara da gerek kalmaz.  Tasma izi mi, insan geni mi? Madem böyle baştan, taştan girip fabl niyetine devam ediyoruz, kurtla köpeğin masalına gelelim. Bildiğiniz üzere koyunları zapt-u rapt altında tutan ve bunun karşılığında koyunun sıyrılmış kemiğiyle semiren köpek, aç kurtla bir muhabbete girer... “Soğukta aç, sefil ne yapıyorsun, gel benim gibi köpekleş” der... Aç kurdun gözüne tasma izi takılır, sorar, “Bu iz nedir?” diye... Ve tasmanın ve köpekliğin ne olduğunu öğrenir. Cevabı biliyorsunuz, “Aç lıktan ölürüm, özgür ölürüm”... Bu masalı ilkokul boyunca her gün, günde üç kez okutmak şart olsun bu rezil işgal bittikten, son kabile üyesi de bu ülkeden defedildikten sonra...  Baş eğmek insani bir hareket değildir Büyükbaşlar, küçükbaşlar, karabaşlar, tasmalar... Bugüne dek hiç tasma takmamış bir halkın mirasçıları olarak, çölden gelen Amerikan laboratuvarı yapımı bir mikrobu yok edene kadar, artık ister büyük, ister küçük olsun, baş vermek şart oldu. Başı boynu üstünde bir büyükbaş olmaktansa, başını vermeye hazır olmak insan olana yeğdir.  Merada başını eğen olmaktansa, mezbahayı yıkmak için baş verin. Başınızı eğip tasmaya uzatmaktansa, o tasmayı tutan eli parçalayın ya da baş verin... Mezbaha ve mandırada taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamaya and için... Aç gezin, soğuktan donun, ama bir tasma izi taşımayın. Kurt kadar olun, insan olun!  Not: Tüm teşbihlerden ötürü, sığırlardan, koyunlardan, keçilerden, köpeklerden özür dilerim! Hiçbiri onlarla ilgili değil... İgilisi gayet iyi biliyor, taş taş üstünde baş baş üstünde kalmazken yurdunda, salak salak sırıtarak selfie paylaşıyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar