Süleyman Karan

Süleyman Karan

Orklar, hokkabazlar, zombiler ve insanlar

Gotik filmlerde olur... Sıradan bir hayatı sürdüren
bir kadıncağız, bir gece berbat bir rüya
görür, genelde duvarda boynuz gölgesi falan olur,
hayatı değişir. Sonrası garipliklerle yüklü bir karabasandır.
Şu sıralar yeryüzü de böyle abuk sabuk
bir alacakaranlık kuşağı yaşıyor. Memnuniyet duyulacak,
umut beslenecek bir gezegen gibi durmuyor,
her an sanki bir göktaşı çarpacak, bir volkan
patlayacak gibi huzursuz bir beklenti... Gelecek
hesaplanabilir, öngörü yapılabilir gibi değil...

Ahlaksızlık bataklığının dibi

Birkaç steril ülke dışında böyle gidiyor insanoğlunun
serüveni... Steril ülkeler dediğimiz ise, bir
şekilde az nüfuslu ve demografik yapının yaşlı olduğu
‘huzur’ ülkeleri... Hitler’in çıktığı Avustruya,
kara paranın çamaşır makinesi İsviçre, silah tüccarı
İsveç, petrol zengini Norveç... Yani bir şekilde,
tüm pisliklerde bolca tuzu biberi olan ‘refah ve huzur
adacıkları’!
Ama kıyamet yine Ortadoğu’da kopuyor. Ve
bu kez bataklığın kenarından balıklama bu batağa
atlayan bir Türkiye... Bunun politik, diplomatik ve
siyasi sonuçlara girmekten çok, batağın sosyolojik,
kültürel ve davranışsal kodlarına bir göz atmak istiyorum.
Göz attıkça insanın midesini kaldıran bir
görüntü...
Bu yazıyı yazmadan hemen önce şu utanç
verici Muhtarlar Toplantısı’nı izlemiş olmamın
nefret duygularımı ayaklandırdığını hatırlatayım.
Yani bu agresyonun müssebbibi bu toplantının
başrol oyuncusu ve yüzlerce berbat figüran...
Başlamışken, sosyokültürel ve ahlaki çürümenin
analizini bu figüranlar üzerinden sürdüreyim. Hemen
‘hadlerini’ ve ‘ne olduklarını’ hatırlatmakla
başlayalım. Bu kendilerini kaybetmiş güruh,
muhtarlardan müteşekkil. Yani mahalle ve köy
halkı tarafından seçilmiş en allt yerel birim yöneticisi...
Yönetici demek de doğru değil, yetkileri
itibarıyla biraz minyatür noter ile halkın belediye
nezdindeki temsilcileri... Yani bütün o mahalle
ve köy halkının oylarıyla seçilmiş kamu görevlileri...
Tarifi gördünüz, basit ve net...

Ne oldum budalalığı

Bu kendini bilmezlerden birkaçını tam anlamıyla
tiksinerek izledim ekrandan. Böyle kendini
bilmezlik, böyle utanmazlık görülmemiştir. Kürsüdeki
kişi ana muhalefe liderine “Şerefsiz, ahlaksız,
yüzüne tükürsen yamur yağar sanar” diye hakaret
ediyor, bir yağcı muhtar müsveddesi, göze girmek
için oturduğu yerden bağırıp çağırıyor. O da ana
muhalefet partisi liderine sövgülere destek oluyor.
Her kimse bu ciğeri beş para etmez adam, mutlaka
o mahallenin ya da köyün halkı bir şekilde ekranda
izlemiştir bu ahlaksızlığı... Şimi bu densiz,
kökünü bilmeyen, ahlak ve zeka fakiri zavallıya
sormak şart oldu: “Seni muhtar seçen köy ya da
mahalle halkının yüzde 100’ü de AKP’li? Yüzde
100’ü de senin reisinin müridi mi? Sen kim oluyorsun
da, başka bir partinin liderine hakaret edebiliyorsun?
Sen kim oluyorsun da aydınlara küfür
ediyorsun?” Ediyor ayarsız.. Ediyor densiz... Ediyor
ne oldum budalası...

Ayar vermek gerek her yerde

Bu hakaret, küfür, hedef gösterme, tehdit etme
ve yalancılık üzerine kurulmuş ahlak çöküntüsüne,
her yurtseverin her şekilde gerekli yanıtı
vermesinin zamanı geldi de geçiyor. Bu sadece
kişisel bir onur meselesi değil, bu ülkenin onuru
meselesi zira...
J. R. R. Tolkien’in ‘Yüzüklerin Efendisi’ romanında
aslında tüm bu olup bitenler anlatılıyor. Orkların
saldırısında ne yapılması gerekiyor o bile var.
Buna biz ‘mezhepçi faşizme karşı anti-faşist cephhe’
diyelim, örneği yine kitaptan kuralım. Kardeşim,
elf ya da kendini elf sanan orta ve üst gelir
grubu sekülerler, orta gelir grubunun ve küçük
burjuvazinin tüm özelliklerini taşıyan hobbit’ler ve
işçi, köylü ve diğer çalışanlardan oluşan cüceler
nasıl gelmişse bir araya orklara karşı Orta Dünya’da,
işte aynısı da bu dünyada olmalı... Yoksa
orklar elf, cüce demeden hepimizi parçalar!
Kendi gücünün farkında olmayanların, korkuya
teslim olanın hakarete, zulme, her türlü alçaklığa
maruz kalması, sadece kendi suçu ve basiretsizliğidir
unutmayalım.

İtinayla adam edilecekler

Bugün Saray’da olmayan terbiyesinin ayarını
kaçırmış o sözde muhtar parçası, bir bakmışsınız
yarın kapınıza gelmiş, size tek nöronlu beyniyle
ayar veriyor. Hiç reaktif olup o anda, kapının
önünde bu densizi benzetmeye gerek kalmasın.
Proaktif olup, bu ve bunun benzeri her düşük ahlaklı,
tehditkar, küfürbaz, lince meyilli, hırsız, nursuz,
soysuza şimdiden karşı durun. Emin olun,
bunlar dünyanan en korkakları, biraz güçlü olanın
pabucunu yalamaktan imtina etmeyecek, bu ülkenin
en çürük varlıklarıdır. Ve ne yazık ki bize düşen,
bu orkları tekrardanr insana çevirmek olacak.
Zira biz linci bilmeyiz, biz küfretmeyi, tehdit etmeyi
bilmeyiz, ama insan olmayanı adam etmeyi bilmek
genlerimizde var. Zira bakmayın çere çöpe
bulanmış bu ülkenin hâlâ büyük bir çoğunluğu
onurlu ve ahlaklı, insani değerleri olan insanlardan
oluşuyor. Yeter ki ite kopuğa sokağı ve ülkeyi teslim
etmeyin.

Unutmak mı, asla...

Bu arada, zaman geçiyor, şu son beş yıllık süreç,
insanlık tarihinde bir toplu iğne ucu kadar küçük
bir zaman dilimi... Gün olacak devran kesin
dönecek. O güne kadar adam olmayanın, tehditkar
mafya bozuntusunun, yalak alperen sözde esnafın,
küfürbaz ne oldum budalası muhtarın, kamu
malını yağmalayanın, çocuk öldürenin herbiri toplumsal
hafıza defterine yazılıyor ve yazılacak. Saat
işliyor... Köprüden önceki son çıkış da geçildi. Ve
af yok, unutmak hiç yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar