Jediizm dertlerimize derman olur mu?

Tüm dünya bir aydır Star Wars serisinin son bölümünü konuşuyor. Sinema salonları önünde çadır kuranlar, bilet bulmak için çalmadık kapı bırakmayanlar, filmdeki karakterlerden yola çıkılarak üretilmiş binlerce eşyayı kapış kapış satın alanlar… Bunlar işin parasal kısmı bir de kendini iyice kaptırıp filmin önemli karakterlerinden biri olan Jedi’nin felsefesinden yola çıkarak şekillendirilen ‘Jediizm’ dinini seçenler… Filmin vizyona gireceği tarihin açıklanmasının ardından dinini değiştirenlerin sayısının hızla arttığını dünya basınından okuduk. 

Bu çılgınlığın çeşitli nedenleri var elbette… Holywood’un kültür emperyalizminin başarısı olarak görebiliriz. İnsanların hayatta yapacak daha iyi bir işlerinin, amaçlarının olmaması da bu çılgınlığı tetikliyor olabilir. Bireylerin geleceğine dair umutlarının azaldığı, ayakta kalabilmek için tutunacak bir dal aradığı günümüzde belki de bir film, birçok kişi için oyalanacak bir araç haline geldi… 

İşin parasal boyutu da göz kamaştırıyor. Beklenen 2 milyar dolarlık gişe hasılatının yanı sıra lisanslı ürünlerin satışından elde edilecek gelir, Disney’in kasasını hiç olmadığı kadar dolduracak. Yabancı analistler, şirketin sadece Star Wars serisinden birkaç yıl içinde 20 milyar dolara yakın gelir elde edeceğini söylüyor. 

Batı bunlarla uğraşırken biz, Rusya ile yaşanan krizin ekonomi üzerinde yaratacağı etki, hükümetin vaatlerinden biri olan asgari ücretin ne zaman, ne kadar artacağı, Fed’in faiz artırım kararının ülke ekonomisini nasıl etkileyeceği gibi konuları tartışıyoruz. “Kış aylarında doğal gazsız kalacak mıyız, işsizlik daha ne kadar yükselecek, doların artışı sürecek mi” sorularıyla bu listeyi uzatabiliriz. Maalesef hiçbirinin net bir yanıtı yok. Kısaca ülke ekonomisi, açıklanan ‘yapısal reform’ paketine karşın büyük bir belirsizlik içinde. Akademisyenlerin yorumlarındaki farklılık da bu belirsizliğe işaret ediyor. 

Bakan için rapor hazırlıyorlar

Bu tür durumlarda, manzarayı en net ortaya koyan rakamlar, aslında finans sektörüne ait veriler. Beyanat konusunda oldukça ketum olan bankacıların yaptığı açıklamalar da önemli. Son dönemde banka yöneticilerinin daha çok konuştuklarını siz de görüyorsunuzdur. Her daim olumlu bir tablo çizmeyi görevleri sayan bankacılar, bu kez satır aralarında sorunların arttığına dair sinyaller veriyor. Benim açımdan en dikkat çekici olanı İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin açıklamaları oldu. Bali, “Türkiye’de artık bankacılık yapmanın zorlaştığını” belirterek, yakında kredi veremeyecek duruma gelebileceklerini söyledi. Bali, mevduat faizleri ile kredi faizleri arasındaki farkın giderek kapandığını, sermaye yeterlilik rasyolarının gerilediğini belirterek önlem alınmazsa hem bankacılık hem de ekonomi için riskler doğacağı uyarısında bulunuyor. Buna benzer açıklamaları önceki gün İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince de yaptı. Görünen o ki bankacılık alanında bir süredir yaşanan sıkıntılar, artık yüksek sesle ifade edilecek hale gelmiş. Zaten bu nedenle de Bankalar Birliği çatısı altında bir çalışma başlatılmış. Bankalar, sorunlarını bir rapor haline getirip ilgili bakanlara anlatacaklar… Bakalım bu rapor, sektörün sorunlarını çözmek için ne kadar etkili olacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar