Sessiz Bahar

“Garip bir dinginlik vardır. Sözgelimi kuşlar nereye gitmiş olabilirler? Çok kişi onlardan şaşkınlık ve endişeyle söz etmektedirler. Bahçedeki kuş yemlikleri terk edilmişlerdir. Sağda solda görülen birkaç kuş can çekişmektedir; şiddetli kasılmalarla uçamamaktadır. Sesiz bir bahardır, bu bahar…Çiftlikteki tavuklar kuluçkaya yatmakta, fakat civciv çıkmamaktadır…elma ağaçları çiçeklenmektedir, fakat çiçekler arasında arılar vızıldamamaktadır, tozlaşma olmadığından meyve de olmayacaktır”

Yazımın başlığı olan “Sessiz Bahar” 1962’de ABD’de yayınlanan bir kitabın ismi.  Yukarıdaki satırlar oradan alınma. Kitabı biyolog ve ekoloji bilimcisi olan Rachel Carson yazmıştı. Kitabını yayınladıktan iki yıl sonra kansere yenik düşen Carson DDT ve kalıcı organik kirleticiler denilen tarım ilaçları ve kimyasalların biyolojik birikim yoluyla nasıl bitkilerden hayvanlara ve insana aktarıldığını, nasıl plasentadan ve anne sütünden çocuğa geçebildiğini ve sadece böcekler değil kuşlar, memeliler ve insan için de ne kadar güçlü bir zehir olduğunu anlatmaktadır. (Kalıcı Organik Kirleticiler ve Sağlık kitabı, editör: Ali Osman Karababa)

DDT’yi bulan kişi Nobel Ödülü kazanmıştı. Sonuçları öğrenildikten sonra DDT 1972’de yasaklandı, zararının ağır olduğu anlaşılmıştı. Hâlâ bazı ülkelerde kullanıldığını biliyoruz. DDT yasaklandı, ancak tehlikeli birçok zehir çok denetimli olmayan bir şekilde ürünlere püskürtülüyor.

Geçtiğimiz Cuma günü Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinde tarım ilaçları konusu tartışıldı. Aslında bunlara tarım zehiri demek daha doğru. Bu konudaki genel anlayış ancak belli bir yoğunluktan sonra bunların insan için zararlı olduğu yönünde. Ancak bu çok doğru bir görüş değil. Örneğin endokrin bozucular denilen hormonları etkileyen birçok tarım ilacı çok küçük dozlarda da insanları hasta edebiliyor. Dünyada 800 civarında tarım ilacı var. Bunların 120 kadarının endokrin sistemi bozucu olduğu biliniyor.

Bu konuda kamu bilgilendirilmiyor. Örneğin Haller Yasasına göre kalıntı analizi yapan laboratuvarların hallerde olması gerekiyor. Yasaya göre düzenli analizler yapılarak maksimum kalıntı limitini geçen sebze ve meyvelerin (siz bunu çok aşırı zehir içeren diye okuyun) yok edilmesi gerekiyor. Bunun ciddi şekilde yapıldığı söylenemez.

Şimdi en azından bir başlangıç olarak bir belediye başkanından “ben hallere bu laboratuvarları kuracağım ve halka zehirli ürünleri yedirmeyeceğim” demesini bekliyoruz. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar