IŞİD değilse kim?

Ne Diyarbakır ne de Suruç... Aynı gün, Kobane'de patlayan iki bombayı üstlenen IŞİD, Suruç'u üstlenmedi. Ankara Katliamını da “yapanları tebrik ederek” üstlenmediğini ima etti.
Türkiye'deki rejimi “Tağuti” (Allah'a karşı isyan eden) niteleyen IŞİD, yapmadığı eylemleri bile üstlenirken, bu eylemleri hem yapmış hem de üstlenmemiş olabilir mi?

Suruç'u başka üstlenen de olmadı. Ankara Katliamı'nın üzerinden 36 saat geçti ve bu saldırıyı da üstlenen yok. Peki IŞİD değil de başkaları yapmış olabilir mi bu katliamı?
Reuter's “üst düzey” iki polis müdürünun Ankara Katliamı'nın arkasında IŞİD'in olduğunu düşündüklerini duyurdu. IŞİD'den kasıt Suruç'taki eylem...

Suruç'un Adıyamanlı faili “Dokumacılar” adlı bir grubun üyesiydi. Diyarbakır saldırısını yaptığı ileri sürülen Orhan Gönder de bu gruptandı. Her ikisinin bir yıl önce Tel Abyad'da IŞİD'de katılarak savaştıkları, PYD'den ağır bir darbe aldıktan sonra Türkiye'ye döndükleri biliniyor.

Ankara Katliamı'nın polis tarafından şimdilik “ima edilen” fail Yunus Emre Alagöz de bu ekipten.

Yani “Dokumacılardan” Peki kim bu dokumacılar? Adları Mustafa Dokumacı’dan geliyor. Adıyaman’dan IŞİD’le savaşmaya gidenleri çevresinde topladığı için bu grup “Dokumacılar* diye anılıyor.

Adıyaman'dan konuştuğum insanlar şehrin çeşitli bölgelerinde, iki üç yıl öncesine uzanan küçük, farklı selefi grupların varlığını bildiklerini, ancak “Dokumacılar” adını Suruç'daki katliama kadar duymadıklarını söylüyorlar. “Aileler defalarca polise başvurdu, Başbakan'a kadar gittiler, ancak devlet bunları çok iyi tanıdığı halde soruşturmakta isteksizdi” diyorlar. Suruç'tan sonra da değişen bir şey olmamış, “şeklen operasyon yapıldı, dokuz kişi gözaltına alındı, bırakıldı” diyorlar.

İma edilen işin içinde “devletin”, “istihbarat örgütlerinin” olduğu.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin Veli Ağbaba başkanlığındaki ekibi Adıyaman raporunda benzer kaygıları dile getirmiş, emniyetin isteksizliğini ve selefi militanlara, bu militanların Suriye'deki faaliyetlerine gösterilen hoşgörüyü açıkça belirlemişti.
Şeklen “operasyon” ve isteksizlik Suruç'taki katliamın soruşturmasında da kendini belli etti. Soruşturmada “gizlilik” kararı verildi. Patlamada ölenler ve yaralanların yakınları ve avukatlarına “gizlilik gerekçesiyle” bilgi verilmedi. Suruç İçin Adalet Platformu, bütün yasal yolları denedikten sonra gizlilik kararını kaldırmak için 26 Ağustos'ta Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu, ancak hala bir sonuca varılmış değil.

Ankara Katliamı'nda saldırı sırasında olay yerinde bulunan avukatlar “şeklen soruşturmanın” yarattığı sıkıntıları ilk günden aktardı.

34 avukatın imzasıyla yayınlanan açıklamada yer alan tespitler gerçekten vahim... Ambulanslardan önce alana gelen polis su ve gaz sıkarak olay yerini bozdu. Olay yeri inceleme alanı dar tutuldu, delillerin güvenliği sağlanmadı, üzerine basılarak gezildi. Otopsi işlemleri sırasında avukatların bulunması engellendi.

Ambulansların yolu çevik kuvvet tarafından kapatıldı, yaralılar için yardım istenen polis, ambulanslara bile yol açmadı... Çevik kuvvet polisleri defalarca havaya ateş açtı, polisin müdahale tarzı, kaosu artırdı, yaralılara müdahaleyi geciktirdi ve yeni yaralanmalara sebep oldu. Çevik kuvvet görevlileri halkı tahrik etti, bazı polisler tarafından cenazelere saygısızlık yapıldı, avukatların bu memurlar hakkında tutanak tutma girişimi amirler tarafından engellendi. Avukatlar darp edildi...Olay yeri inceleme ekipleri, patlamadan 1,5 saat sonra geldi, ancak savcı gelmediği için çalışmaya başlamadı. 2.5 saat sonra gelen Başsavcı vekili ise 'başka savcıların görevlendirileceğini' söyledi... Ankara Katliamı'nda polisin davranışı Diyarbakır ve Suruç'u andırıyor. Pek de hazırlıksız yakalanmış gibi değil, telaşlı hiç değil...

Ankara Katliamı'nda fail için şimdiden Adıyaman'daki canlı bombacı ve Dokumacılar grubu ima ediliyor. Yani IŞİD görünümlü, kimin güdümünde olduğu belli olmayan, polis, hatta daha ötesinde istihbarat örgütünün aleni desteğine mazhar küçük yapılar... Evet soru açık ve net, IŞİD değilse kim?

Önceki ve Sonraki Yazılar