Zarrab'ın hamamı

   Reza Zarrab neden tutuklandı? Türkiye’de bakanlara rüşvet verdiği iddiasıyla tutuklanan ve örtbas edilen soruşturmadan sonra serbest kalan Zarrab’dan ABD ne istiyor? Mesele İran ambargosunun delinmesi mi?
   Hayır. Yasadışı sayılsa da masum olarak görülebilecek ‘İran ambargosu’nun delinmesi değil, mesele kara para aklanması. 17 Aralık’ta Zarrab’a yönelik soruşturma nasıl başladı, hatırlamakta fayda var. 12 Şubat 2007 günü Kapıkule’de 202 kilo eroin yakalandı. Kapıkule’de TIR’ları kontrol etmek için yerleştirilen X-Ray cihazı ilk kez kullanılıyordu. Cihaz işe yaradı, eroinler bir TIR kamyonunda Almanya’ya ihraç edilen çift tabanlı 40 tabutun içine paketler halinde yerleştirilmişti. Önce şoför, sonra da İdol nakliyat şirketinden 11 kişi gözaltına alındı. İdol Nakliyat daha önce Hollanda’ya beş parti daha tabut yollamıştı. Eroin-tabut denkleminin finansmanında Zarrab’ın adamlarından Happani’ye ve Durak Döviz şirketine ulaşıldı. İddia o ki, Durak Döviz’in mercek altına alınan hesapları bakan çocuklarına ve bakanlara ulaşan rüşvet trafiğini ortaya çıkardı.
    Peki milyonlarca dolarla oynayan Reza Zarrab’ın adamları ve şirketi neden bu kadar yüksek risk alıp, eroin ticaretinin finansmanına karıştı? Çünkü Reza aslında devasa bir finansal ‘hamam’ işletiyordu. Muslukları Türkiye’de olsa da suyu Çin’den Tacikistan’a, İran’dan Dubai’ye uzanan ve her tür nakti aklayan bir hamam. Nasıl herhangi bir bir hamamcı gelen müşterilerine “Neden kirlendiniz?” diye sormazsa, Reza da bu finansal hamamda arınmak isteyenlere “Neden kirlendiniz?” diye sormadı.
     Bir kamu bankasının ‘Su ve Kanalizasyon İdaresi’ olarak yer aldığı, bakanların tellaklığa soyunduğu hamamın neşesi 17/25 Aralık'taki operasyonlarla kaçtı. Çünkü Reza bir hamamcı olarak aldığı yüzde 15’in yarısını “Önüne yatsınlar”, “Kefil olsunlar” diye silsileyle dağıtıyordu.
     ABD, hamamı başından beri biliyordu. Ünlü gazeteci Seymour Hersh ‘altın kaçamağın’ Kırmızı Çizgi ve Fare Hattı başlıklı makalesinde ayrıntılarıyla anlattı. Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye 2012 yılı başından itibaren Libya’da ordu depolarındaki silahları CIA denetiminde Türkiye üzerinden Suriye’deki cihatçılara aktardı. Buna karşılık İran'a yönelik ambargonun delinmesine göz yumuldu. ABD Hazine Bakanlığı 2012 yılı boyunca ambargoyu sıkılaştırırken, özel kişilere altın sevkiyatına izin veren ve ‘altın kaçamağı’ denilen bir boşluk bıraktı. Bu boşlukta sadece 15 ayda 13 milyar dolarlık altın İran’a girmişti ve bunun komisyonu ‘2 milyar dolara’ yaklaşıyordu. Bu karşılıklı anlayış 2013 yılında koptu. ABD, Suriye’de dengelerin değiştiğini gördü, Türkiye’nin bir müdahaleyi provoke etmeye çalıştığını düşündü. MİT TIR’ları böyle bir dönemde 19 Ocak 2014 günü iki yıllık trafiğin ardından durduruldu.
     ABD için mesele sadece ‘ambargonun delinmesi’ değil. Zaten Reza Zarrab’ın da sadece ambargoyu delmek için hareket etmesi mümkün değil. İşin içinde ciddi bir kara para meselesi var. ABD’nin  finans devi HSBC’ye 2012'de 1.9 milyar dolarlık ceza Meksika ve Güney Amerika’daki uyuşturucu ticaretine sağlanan kolaylık kadar İran'ın milyarlarca dolarını finansal sisteme soktuğu için kesildi. Geçen yıl 18 Şubat’ta İsviçre’de kara para baskınına uğrayan HSBC sadece beş gün sonra Türkiye’den çekileceğini duyurdu.
      Reza Zarrab'a dönecek olursak, ABD ile İran'ın yakınlaştığı günlerde, sadece ‘ambargoyu deldi’ diye tutuklanması biraz safça bir yaklaşım olur. Ambargo gevşedikten sonra da altın ihracatında rekorlarını sürdüren Zarrab, eski ortağı Babek Zencani 6 Mart günü idama mahkum edilince ani bir kararla mal varlığını tasfiye etmeye başladı. Oysa Birleşik Devletler Savcısı Preet Bharara’nın kara para merkezli soruşturması altı ay önce başlamıştı. Yani Zarrab ABD’ye giderken aslında İran’dan, İran devletinden kaçıyordu.
      Şimdi kefaletle tahliye isteği reddedilen Zarrab'ın önünde iki yol var. Ya o meşhur “You got to tip the whore and the clerk beforehand” şiarıyla hareket edecek ki bu ABD'de çok tehlikeli... Ya da cezasını düşürmek için finansal hamamın kırmızı plakalı müşterilerini açığa vuracak. Ee ne derler; “Hamama giren terler”...

Önceki ve Sonraki Yazılar