TEMİZ SİYASET İÇİN ŞEFFAFLIK AMA NASIL?

Türkiye’de siyaset eşik koşullarda mı yapılıyor? Seçim kampanyalarının finansmanı ne kadar şeffaf? Siyasetçinin eşit ve adil yarışacağı bir kampanya ortamı oluşturmak olanaklı mı? Temiz siyasete ulaşmanın, siyasetin zenginleşme aracı olarak görülmesinin önüne geçmek mümkün mü?

Türkiye son altı ayda iki genel seçim geçirdi. Olası Anayasa referandumunu saymazsak 2019’a kadar sandık kurulmayacak. Bu süre içinde Türkiye’nin kanayan yarası haline gelen siyasetin finansmanı ve şeffaflık meselesinin enine boyuna tartışılıp, yasalaştırılması seçmenin kafasındaki soru işaretlerini ortadan kaldırabilir. 

AKP iktidarı bu içerikte bir yasaya imza atarak “paranın siyaseti belirlemesine” son verebilir mi? Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı 2016 Eylem Planı’nın ilk üç ayında çıkarılacak yasalar arasında siyasetin şeffaf finansmanı da var.

Tasarının içeriğinde “siyasi partiler, milletvekili, belediye başkan adaylarına yapılacak nakdi yardımların, kendi adlarına açılmış seçim hesaplarına yatırılması, partilere yapılan bağışların elektronik ortamda ilan edilmesi, seçim hesapları ile yapılan harcamaların denetiminin yapılması” benzeri düzenlemeler var.

Tasarı bu hali ile yeterli mi? Olmadığı ortada. Örneğin ABD’de olduğu gibi bağış yapanların gizli tutulması yerine açıklanması öngörülmüyor.  Yardım yaptığı parti iktidara geldiğinde o  bağışı devede kulak bırakacak ihaleler alan işadamlarını bilmek seçmenin hakkı değil mi?

Mevcut yasalarda siyasetin finansmanı ile ilgili birçok düzenleme olmasına rağmen, seçim kampanya finansmanı alanında büyük eksikler var. Cumhurbaşkanı seçimleri dışında, adayların kampanyalarının finansmanına dönük düzenleme yok. Bu da rakiplerine göre ekonomisi güçlü olan aday ve partilere büyük avantaj sağlıyor.

***

270 sivil toplum örgütünü bir araya getiren Denge ve Denetleme Ağı, siyasetin finansmanı ve şeffaflığı üzerine çalışmalar yapan bir organizasyon. İki gündür Meclis’teler ve hazırladıkları "Seçim Kampanyası Finansmanı Değerlendirme Raporu"nu dört parti grubu ve milletvekilleriyle paylaştılar. Bir de kampanya başlatmışlar, "Aramızda Paranın Lafı Olsun" diye…

Rapor siyasetin kaynağı belirsiz paradan arındırılması, temiz siyasete kapı aralaması adına ciddi önermeler içeriyor. Temel olarak 1 Kasım seçimlerini baz alan rapor bugün için şeffaflıktan söz etmenin imkansızlığının altını kalınca çiziyor.  Tam bir kara düzenle yapılmış Kasım seçimleri. Kimin ne aldığı hangi kaynağı kullandığı, siyasetin o kaynaklara nerede ne olanak sağladığını tespit etmek mümkün değil. Bu bağlamda Denge Ve Denetleme Ağı’nın son derece yaşamsal bulduğum tespit ve önerilerini paylaşmakta yarar görüyorum…

***

*“Siyasi partilerin sahip oldukları mali kaynakların nereden geldiğini, bunların ne ölçüde ve nasıl kullanıldığını bilen bir seçmen, iki seçim arası dönemde, kendilerini temsil edenlerin, vatandaşların önceliklerini mi yoksa kaynak sağlayanların çıkarlarını mı gözettiğini izleyebilir; bunun hesabını sorabilir. “

* “Genel seçimler için yürütülen kampanyaların finansmanına ilişkin yasal bir çerçeve olmaması boşluklara yol açmakta, seçmenle siyasi partiler arasında parasal ya da ayni yardımlar üzerinden şeffaf ve hesap verebilir olmayan bir ilişki kurulmasına sebep olmaktadır. Bununla birlikte, yasal olmamasına rağmen, kamu kaynaklarının yerel yönetimler tarafından seçim kampanyalarında kullanılması yaygın bir uygulamadır.” 

*“Ülkede, seçim dönemlerinde bayrağından, flamasına, gazete ilanından,  reklam filmlerine kadar uzanan bir “seçim ekonomisi” mevcuttur. Bu kampanya dönemi diğerlerine kıyasla daha durgun geçse de, seçim kampanyaları kendi ekonomisini oluşturmakta, bu da vatandaşların, seçime yönelik görüşlerinde para ilişkisini öne çıkarmaktadır.”

*“Kampanya finansmanına ilişkin yasal bir düzenleme olmaması , seçimlerin parasal bir yarışa dönüşmesine yol açmaktadır. Bu durum da, kadınlar başta olmak üzere az düzeyde temsil edilen grupların siyasete katılımında ciddi bir engel oluşturmaktadır”

***

*”Anayasa Mahkemesi denetimine sunulan bilgi ve belgeler de sadece kayıt altına alınmış gelir ve giderleri içerdiğinden, partilerin, özellikle seçim dönemlerindeki gereksinimleri kayıt dışı kaynakların devreye girmesine neden olmaktadır.”

*”Büyük partilerin gelir kaynaklarının yaklaşık yüzde 90’ı devlet yardımından oluşmaktadır. Seçimlerde onlarla “eşit” koşullarda yarışabilmek üzere, küçük ve seçmene farklı seçenek oluşturacak partilerin devlet yardımı alamaması rekabeti engellemekte, ya da zaten “güçlü” olan partiler lehine haksız rekabet yaratmaktadır.

*” Şeffaflık ve hesap verebilirlik, ilke olarak siyasetin finansmanında dikkate alınmalıdır. Bağışların, harcamaların, denetim süreçlerinin ve yaptırımların ayrıntılı ve şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılmasını sağlayacak yasal bir düzenleme hayata geçirilmelidir.

* Denetimin daha etkin ve verimli şekilde yapılabilmesi için 81 il ve 919 ilçeyi kapsayan web tabanlı bir ağ sistemi kurulmalı, siyasi partiler, gelir ve giderlerini bu sisteme işlemeli ve belgelerini yükleyebilmelidir. Bu yöntem, her partinin bilgilerinin halka şeffaf şekilde duyurulmasına katkı sunacağı gibi, aynı zamanda etkin ve verimli denetime de olanak sağlayacaktır.”

*”Denetimin uluslararası akredite edilmiş bağımsız denetim kuruluşları tarafından yapılması ve bu çalışmaların kamuoyu ile şeffaf bir biçimde paylaşılması gerekmektedir.”

*” Siyasetin finansmanında şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerini içeren seçimlere yönelik bir Etik İlkeler ya da Davranış Kuralları belirlenmelidir.”

***

Rapor “Geleceğin belirsizliklerini ortak bir iradeyle gidermek için; siyasetin bütün renklerini kapsayacak, eşit ve adil bir rekabet ortamı yaratacak, vatandaşların siyasi partilere güvenini artıracak bir yol mümkündür” temennisi ile bitiyor…

Temiz toplum ve temiz siyaset adına hayli önemli bir rapor…

Bakalım bugüne kadar “paranın lafının edilmesi, hesabının sorulması ve denetlenmesinden” pek de hoşlanmayan siyaset kurumu kapsamlı raporun ne kadarını dikkate alacak?

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar