Seçim oyunları

Seçim oyunları

YURT yazarı Elif Doğan Şentürk yazdı...

Bahçeli; 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP’ye verdiği desteği arttırarak devam ettirdi.
Seçim sonrası Meclis başkanlığı seçimlerinde, aday çıkarması durumunda, AKP adayının kazanacağını bile bile, kendi adayını çıkardı ve adeta Meclis Başkanlığı’nı AKP’ye hediye etti.
Başkanlık sistemi tartışmaları tam da bitti derken, bizzat kendisi yeniden gündeme getirerek, Erdoğan’a tam destek verdi ve başkanlığın önünü açtı.
Başkanlık sistemi referandumu sürecinde, canhıraş çalışıp, kendisinden beklenenin üzerinde bir performans göstererek ‘evet’ çıkmasına büyük katkı sağladı.
Referandumu takip eden seçimlerde, yine AKP’ye tam destek vererek Erdoğan’ın başkan olmasını sağladı. Hatta kurulan yeni hükümete bakan vermeyi, yani yönetime ortak olmayı bile istemedi.
Hatta bu desteğini öyle ileri noktalara götürdü ki, yaklaşan yerel seçimlerde İstanbul’a aday göstermeyeceklerini bile kamuoyuyla paylaştı.
Nitekim Bahçeli’deki bu değişimi ‘MHP’nin içinden kopup büyüyen Akşener ve ekibine, koltuğu kaptırmamak için hayata geçirdiği’ kendi koltuğunu korumaya yönelik stratejik bir yol haritası çizdiği iddiaları daha çok konuşulmaya başlandı.
Fakat yerel seçimler yaklaştıkça çatırdama kaçınılmaz oldu. İki partinin aslında önemli ölçüde görüş ayrılığına sahip oldukları, yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladı.
Bahçeli bekledi ki “İstanbul jestine karşılık, Adana, Mersin gibi iller için aynı jest yapılır.
Ancak, Erdoğan YAPMADI.
Gündeme getirdiği ve sürekli vurguladığı, dar kapsamlı bir af teklifine sıcak bakabileceğini düşündü...
Ancak, Erdoğan BAKMADI.
En azından, Andımız ile ilgili Danıştay’ın kararına da, MHP’nin hassasiyetini görebileceğini zannetti...
Ancak; Erdoğan GÖRMEDİ.
Peki neden?
Çünkü Erdoğan çok iyi biliyor ki bu seçimin en stratejik seçmeni Kürt seçmen.
Özellikle İstanbul’da, bir önceki seçimlere göre oyunu yükselten HDP, yaklaşan yerel seçimlerin kilit partisi olacak.
Yani HDP ile kurumsal olmasa bile, tabanda bir birliktelik arayacağını düşünmek hiç de uzak bir ihtimal değil.
Danıştay’ın ‘Andımız’ kararına gösterilen olumsuz tepkinin, altında yatan gerekçe bu olsa gerek.
Ancak; Genel Başkanları dâhil, kendi oylarıyla seçilen birçok belediye başkanı içerde olan ve yaklaşık 6 milyonu bulan bir seçmen kitlesini ikna edilebilmek çok kolay olacağa benzemiyor.
Kaldı ki, birçok siyaset bilimciye göre, mevcut partiler içinde en politize seçmen olan HDP seçmeninin, bu yaklaşımın samimiyetini sorgulaması hiç de zor değil.
Erdoğan’ın ittifaktaki çatlağın büyümesinin akabinde yaptığı açıklamada çok enteresan; “Yerel seçimlerde ittifak yok ama Cumhur İttifakı devam ediyor.”

Bu açıklamanın anlamı şu: “Ben senin hiçbir önerine kulak asmıyorum, seçime tek başına gir ne yaparsan yap, ancak parlamentoda bizimle yan yana dur.”
Siyasette, ittifak sonuç almak için yapılır ve özellikle seçimlere yönelik yapılır, Bahçeli bunu bilecek kadar tecrübeli bir siyasetçi olduğu için; üzerinde kurgulanan oyunu gördü ve bozdu.
Tabi, özellikle 15 Temmuz’dan sonra koşulsuz, desteklediği Erdoğan’ın, çok küçük taleplere bile kayıtsız kalması, Bahçeli’yi hayal kırıklığına uğrattığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
MHP liderinin İstanbul’da organize edilen 29 Ekim törenlerine gitmeme kararını, gerçek bir yol ayrımının ve derin bir kırgınlığın sonucu olarak görebiliriz.