Demirtaş hapisten çıkacağı zamanı açıkladı

Demirtaş hapisten çıkacağı zamanı açıkladı

İki yıldır cezaevinde tutuklu bulunan HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş gündemi değerlendirdi.

İki yıldır cezaevinde tutuklu bulunan HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisiyle arasında sorunlar yaşadığına ilişkin iddialara yanıt verdi. Demirtaş, “HDP ile aramda en küçük bir ideolojik, siyasi, çizgisel sorun yoktur. Böyle bir şey olsa, bunu açıkça ifade etmekten çekinmeyeceğimi herkes bilir zaten. Partide yönetim anlayışı, taktik ve siyasi hamleler konusunda bazı yetmezlikler yaşanıyor olduğunu görmek üzüyor beni sadece” dedi. 

Hukuçu ya da siyasetçi olmasaydınız ne olurdunuz? sorusuna Demirtaş'ın yanıtı ise, "Müzikle ilgilenebilmeyi isterdim. Ramazan davulcusu bile olsam Türkiye’nin kirli siyaset arenasından iyiydi" dedi. 

Demirtaş hapishaneyi de, “Teke tek dövüşten korkanların bugüne kadarki en namertçe icadıdır hapishane" sözleriyle tanımladı.

İrfan Aktan'ın Gazete Duvar'da sorularını avukatı aracılığıyla yanıtlayan Demirtaş'ın 'da yer alan açıklamalarının bir bölümü şöyle: 

HDP İLE ARAMDA EN KÜÇÜK İDEOLOJİK, SİYASİ, ÇİZGİSEL SORUN YOKTUR

Geçtiğimiz günlerde HDP’nin kuruluşunun 6’ncı yıl dönümü vesilesiyle hazırlanan bir videoda sizin fotoğrafınıza yer verilmemesi epey tartışma yarattı. Her ne kadar görüştüğümüz bazı HDP’liler “bu tür küçük şeylerin” altında herhangi bir mesaj olmadığını söyleseler de, zaman zaman bu tür “küçük şeylerle” karşılaşıyoruz. Partinizle aranızda belli bazı gerilim noktaları olduğu, fakat karşılıklı olarak bunun üstünün sürekli örtüldüğü hissediliyor. Partinizle aranızda fikir ayrılıkları yaşıyor musunuz? Bu fikir ayrılıklarının temelinde ne yatıyor? Siz hapse girmeden öncesine dayanan sorunlar mı var?

HDP ile aramda en küçük bir ideolojik, siyasi, çizgisel sorun yoktur. Bunun herkes tarafından net olarak bilinmesini istiyorum. Böyle bir şey olsa, bunu açıkça ifade etmekten çekinmeyeceğimi herkes bilir zaten. Partide yönetim anlayışı, taktik ve siyasi hamleler konusunda bazı yetmezlikler yaşanıyor olduğunu görmek üzüyor beni sadece. Bundan kendimi de sorumlu tutarak hem özeleştiri yapıyor hem de eleştiri ve önerilerle dışarıdaki arkadaşlarıma güç vermeye çalışıyorum.

Beni başka bir yerde, başka şekilde değerlendirmeye çalışanlar sadece vefasızlık yapmıyorlar, çok da ayıp ediyorlar. Fakat pire için yorganı yakacak kadar da alçalmayacağım hiçbir zaman. Ben, benden beklenen olgunlukla siyasi görevlerime layık olmaya çalışıyorum sadece. Gerisini zamana bıraktım artık. Benim bu mücadelede 28 yılım geride kaldı. Ömrümün kalanında da içinde doğup büyüdüğüm demokrasi ve özgürlük hareketinin bir evladı, yoldaşı olmaya devam edeceğim. Bu benim için bir onurdur. Kimse boş laflara kulak asıp da ciddiye almasın. Büyük bir moralle görevlerimize sarılalım hep birlikte.

HALKIMIZ NE ZAMAN 'EDİ BESE' DERSE

Ankara’dan İstanbul’a, Diyarbakır’dan Hakkâri’ye kadar, karşılaştığımız herkes “Demirtaş ne olacak, daha ne kadar hapiste kalacak” diye soruyor. Sizin buna dair bir öngörünüz var mı? Sizce ne zaman hapisten çıkarsınız?

Halkımız ne zaman bu gidişata “êdî bes e” derse, siyasi tutsaklar o zaman çıkar. Mesala önümüzdeki yerel seçimler, Newroz, 8 Mart hep “yeter artık” demenin fırsatlarıdır.

PARTİMİZ FİİLEN KAPATILMAK İSTENİYOR

Son iki-üç yılda aralarında milletvekilleri ve belediye eş başkanlarının da olduğu binlerce HDP’li ve DBP’li tutuklandı. Sayısız siyasetçi sürgüne gitti. Demokratik siyaset kanalları büyük ölçüde kapatıldı. Sizce bu sürecin Kürt hareketine ve HDP’ye etkisi ne oldu?

Demokratik siyaset kanalları hiçbir zaman tam olarak açık değildi zaten. Son yıllarda doğrudan AYM tarafından partilerin kapatılması yerine direkt olarak parti yönetimi, çalışanları ve tabanına yönelik siyasi yargı operasyonları ile partimiz fiilen kapatılmak isteniyor. Bizim her halükarda demokratik siyaset alanında ısrarcı olmamız ve baskılara karşı partimizi daha da sahiplenerek cevap vermemiz lazım. Kaldı ki son on yılda otuz bine yakın BDP-DBP-HDP’li gözaltına alınıp tutuklanmış olmasına rağmen HDP ve DBP bu saldırılardan güçlenerek çıkmayı başarmıştır. Yine öyle olacak. Demokratik siyasetten geri adım atmayacağız.

Sizinle, tutuklanmanızdan altı ay önce, Haziran 2016’da yine Express için yaptığımız söyleşide “Fahiş hatalar yapmazsak karşımızdaki güç bizi alt edemez” demiştiniz. “Fahiş hatalar neler olabilir” sorumuza ise şu yanıtı vermiştiniz: “Karşımızda çok etkili bir psikolojik kirli savaş mekanizması var. Buraya malzeme vermemek için parti içi disiplin önemlidir. Ama bu disiplini demokratik düzeyde tutmamız, otoriter bir parti gibi davranmamamız lâzım. Parti içi tartışmanın önünü kesersek asıl fahiş hatayı yaparız.” Şu an HDP’de ve Kürt hareketinde gözlemlediğiniz “fahiş hatalar” neler?

Dışarıda baskılar çok ağır olmasına rağmen HDP tabanında herkes büyük bir fedakârlıkla direniyor. İmkânlar neye elveriyorsa onu yapabiliyorlar. Bir defa buna saygılı yaklaşmak lazım. Tabii parti yönetimlerimiz daha etkili bir muhalefet yolu-yöntemi üzerine sürekli kafa yormalıdır. Bunlarla birlikte parti içi işleyiş ve halkla ilişkilerde en demokratik modeli hayata geçirmek için de uğraşmalıyız diye düşünüyorum. HDP’de en geniş kitlelere ulaşmış bir resmi üyelik sistemi ile fiili-gönüllü üyelik sistemi geliştirebilmeliyiz.

Önemli kararları da bu üyelerimizle birlikte almalıyız artık. Politika belirlerken de sadece halkın, tabanın, üyelerin görüşünü esas almalıyız. İl-ilçe kongrelerimizden Genel Kongreye kadar en geniş katılımlı ve en demokratik seçimlere imkân sunmalıyız. Her seçimde adaylarımızın tamamı ön seçimle belirlenmeli örneğin. Parti içinde fikir ve düşünce özgürlüğü konusunda en ileri parti olmamıza rağmen bu konularda da yeterli görmeyip daha özgürlükçü olabilmeliyiz. Bunlar bizim genel mücadelemizin esası ve temelidir zaten. Bu bir fantezi ya da lüks değildir, zorunluluktur.

AKP ile MHP arasında af ve Öğrenci Andı başlıkları altında ihtilaf yaşandı ve iş, yerel seçimlerde ittifakın yapılmamasına kadar vardı. Sizce AKP neden affa ve Öğrenci Andı’nın okutulmasına yanaşmıyor?

AKP-MHP ortaklığı kalıcı ve stratejik olamayacak kadar farklılıklar, ayrılıklar üzerine inşa edilmişti. İki partiyi bir arada tutan şey Türkçülüktü sadece. Ama ayrıca iki geleneğin de ayrı tarihsel hedefleri ve çıkarları var. Biri daha dinci bir Türkçülük, diğeri daha ırkçı ve Turancı bir Türkçülük hedefi üzerine inşa edilmiş siyasi geleneklerdir. İkisi de ayrı ayrı devlete sahip olmak, egemen ve iktidar olmak ister. Fırsat buldukça biri diğerini galebe çalmak ister. Fakat söz konusu Kürtler, sol muhalefet, Aleviler olunca sözde devletin bekası başlığında hemen bir araya gelirler. Ulusalcılar ve Kemalistler de bu cephede her daim yerini alır elbette.

BAHÇELİ DOĞRUDAN AKP’Yİ HEDEF ALAN MUHALEFETİ BAŞLATIRSA İŞİN RENGİ DEĞİŞİR

AKP-MHP ittifakının sonlanmasının AKP açısından sonun başlangıcı olacağını düşünüyor musunuz?

Hayır, otomatik olarak böyle bir sonuç çıkmaz. Ama Bahçeli, doğrudan AKP’yi hedef alan bir muhalefet başlatırsa, işin rengi o zaman değişir. Bu durumda erken genel seçim vs, gündeme gelebilir. MHP şimdilik AKP’ye had bildirme ve yeniden biat ettirme salvolarını gerçekleştiriyor. Sonuç alırsa gerilimi daha ileri taşımaz. Alamazsa, yerel seçimlerden başlayarak AKP’yi geriletmeyi hedefleyecektir. Yerine de daha milliyetçi, ulusalcı bir seçeneği taşımayı hedefleyecektir. Başarırlar mı, o ayrı. Biz her halükârda kendi mücadelemizi yürütmeye odaklanmalıyız.

AKP-MHP ittifakının sonlanması, AKP’yi tekrar Kürt hareketine yanaşmaya iter mi? Böyle bir noktaya gelinirse, Kürt hareketi nasıl bir tutum alır, almalı?

AKP’nin böyle bir pozisyon değişikliğine gitmesi çok zor olsa da imkânsız değil. Nihayetinde biz bu partinin olağandışı, pragmatik dönüşlerine çok tanıklık ettik. Böyle bir durumda Kürt hareketi ne yapar, bunu ben bilemem. Ama kanımca demokrasi güçleri, demokrasi mücadelesine zarar vermeyecek, yeni faşizan dalgalara zemin olmayacak her türlü ciddi barış girişimine, ahlaken olumlu yaklaşmalıdır.

Tayyip Erdoğan, önümüzdeki günlerde Fırat’ın doğusuna yönelik yeni bir operasyonun olacağını ilan etti. Böylesi bir operasyonun anlamı, etkisi ve sonuçları ne olur?

Savaş politikalarında ısrar etmenin kalıcı hiçbir yararı yoktur. Belki de yaklaşan yerel seçimlere yönelik bir hamledir, tam bilemiyorum. Ama Suriye’de de içeride de savaşta ısrar Türkiye’ye kazandırmaz. Bilakis, kaybettirir. Umarım bu yanlış politikalardan bir an önce geri dönülür.

RAMAZAN DAVULCUSU BİLE OLSAM TÜRKİYE’NİN KİRLİ SİYASET ARENASINDAN İYİYDİ

Hukukçu ve siyasetçi olmasaydınız ne olurdunuz?

Müzikle ilgilenebilmeyi isterdim. Ramazan davulcusu bile olsam Türkiye’nin kirli siyaset arenasından iyiydi.