Mescit Topluluğu!

Pek çoğunuzun malumudur. ODTÜ’de kurulu ‘Mescit Topluluğu’ diye bir örgütlenme var. Bu ‘topluluk’ IŞİD propagandası yapıyor. Mescitte namaz kılmıyorlar; toplantı düzenliyor, şeriatçı-faşist bir örgütlenme çalışması yapıyorlar...
ODTÜ’lü öğrenciler, üniversitelerinin geleneğine sahip çıkarak, bu tehlikeli gidişatı engellemek için harekete geçti.
‘Gelenek’ derken, benzer bir duruma verilen yanıtı buraya aktarmak istiyorum. Aşağıdaki metin, ODTÜ’de okurken bir disiplin soruşturmasına verdiğim savunmadan aynen aktarılan bir bölümdür:
***
“[1993 Baharı’nda] son derece güncel olan Bosna sorunu, her türden gerici akıma politika malzemesi sağlıyordu. Nitekim, 1-5 Mart günleri, ODTÜ'de ‘Bosna-Hersek ile Dayanışma Haftası’ olarak ilan edildi. Rektörlük, ne idüğü belirsiz şahıslardan oluşan bir ‘dayanışma komitesi’ni resmen tanıdı ve bu komiteye geniş olanaklar sundu; ‘hafta’ münasebetiyle konferans salonları söz konusu komiteye tahsis edildi; ODTÜ dışından şahısların kampüse kolayca girebilmeleri için kartlar bastırıldı; kampüsün şeriatçılar/faşistler tarafından afişlenmesine izin verildi.
Enternasyonalistler bu girişim karşısında sessiz kalmadı. Haftanın başlangıç günü olan 1 Mart günü, bütün ODTÜ kampüsü Özgür Üniversite Hareketi imzalı, şeriatın gerçek yüzünü teşhir eden afişlerle donatıldı. Mollalar/faşistler bu afişlere yönelik saldırı başlattılar ve devrimcilerin kararlı tavrıyla karşılaştılar. Aynı hafta karşılıklı bildirilerle tırmanan bir gerginlik yaşandı. ODTÜ'de, sorunlarına duyarlı, hükümetin baskı ve soygun politikalarına, faşist çetelere karşı mücadele etmek isteyen öğrenciler, yine aynı hafta içinde yapılan toplantıda ODTÜ Platformu adı altında birleşme ve gerek Bosna'da, gerek dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan katliamlara karşı enternasyonalist bir tavır alarak 5 Mart günü bir miting yapma kararı aldılar.
İşte ODTÜ'de tarihsel bir öneme sahip olan ve öğrenci hareketi açısından bir dönüm noktasını teşkil eden 5 Mart '93 olaylarına böylesi bir sürecin sonucunda varıldı. 5 Mart günü öğrenciler, önce kendilerine saldıran jandarmaları önlerine katıp kovaladılar; ardından, çoğu ODTÜ'lü olmayan şahıslardan oluşan ve ‘hafta’ münasebetiyle bastırılan kartlarla ODTÜ'ye giren eli sopalı şeriatçı ve faşist çeteyi dağıttılar. 1500 civarında öğrenci rektörlüğü kuşattı ve bir dizi talep kabul edilene dek eylemin sürdürüleceği ilan edildi. Bu arada, ODTÜ'de halen rektörlük görevi yapmakta olan Süha Sevük, içlerinde benim de bulunduğum dört öğrenci temsilcisini resmen tanıyarak, taleplerimizi tartışmak istediğini ifade etti. Ön koşul olarak jandarma tarafından gözaltına alınan bir arkadaşımızın geri verilmesini istedik ve Süha Sevük bu arkadaşımızı bizzat kendi makam arabasıyla il jandarma alay komutanlığından alıp kampüse geri getirdi. Daha sonra, ben ve diğer üç arkadaşım, üniversite yöneticileri ve rektör Süha Sevük ile 1500 arkadaşımızın kuşattığı rektörlük binasında, öğrencilerin temel sorunlarını ve taleplerini tartıştık. Bu tartışmada, üniversite yönetimi bize bir dizi söz verdi; 5 Mart olayları hakkında disiplin soruşturması açılmayacak, üniversite yönetiminin öğrenci temsilcileri olarak tanıdığı dört kişinin olaylar üzerine vereceği açıklama üniversitenin yayınladığı öğrenci bülteninde yer alacak ve temel sorunlarımızın geniş ölçekte tartışılması için uygun ortam sağlanacaktı. Olayların hemen ardından, üniversite yönetiminin verdiği sözlere ne denli sadık kaldığına ilişkin bir ölçüt geliştirme şansımız oldu; verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Birçok arkadaşımıza disiplin soruşturması açıldı ve tepkilerin açığa çıkmaması için ODTÜ tatile girdikten sonra da cezalar dağıtılmaya başladı. Süha Sevük'ün temsilci olarak resmen tanıdığı dört kişiden üçü ikişer dönem, biri ise bir dönem uzaklaştırma cezası aldı ve toplam 27 arkadaşımıza daha çeşitli sürelerle uzaklaştırma cezaları verildi...”
***
Bugün güç dengeleri ODTÜ’lülerin aleyhinde; zira devletin tepesinde kravatlı IŞİD’çiler oturuyor. Tehlike büyük. Fakat Türkiye’de yaratılmış devrimci gelenek de büyük.
Bu sütunda ısrarla vurguluyorum: Tüm İslamcı gruplar, iktidar desteğini arkalarına almış hızla radikalleşiyor. Birer faşist müfreze haline geliyorlar.
Konu ‘demokrasi’, ‘ifade özgürlüğü’ tartışması olmaktan ise son derece uzaktır. Nitekim ‘Mescit Topluluğu’ mensupları, ‘İslam adına öldürmenin haklılığı’nı anlatan bildiriler dağıtmaktadır. Bu potansiyel katiller durdurulmalıdır.
***
Bir Arjantinli devrimcinin dediği gibi, “Faşizmle tartışılmaz, o yok edilir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar