Suruç'tan sonra...

Dört gün geçti ama, Suruç cankırımından sonra, "hayat devam ediyor" deyip günlük "iş"lere dönmek, serinkanlı çözümlemeler yapmak hiç kolay değil. 24'ü üniversite öğrencisi, çoğu 20'li yaşlarda, 32 güzel insan Ortadoğu cehennemindeki bir küçük vahada yaşamın canlandırılmasına, yeşillendirilmesine katkı yapmaya giderken yok edildiler. Aslında, emekçi gençlere, gelecek kuşaklara hiçbir gelecek vaat etmeyen bir dünyaya, "umut var; dayanışma var; daha iyi bir dünya için mücadele var" dediler.

Seçilen zaman, yer ve hedef gerçekten manidar: İran'la Batı arasındaki anlaşmadan hemen sonra, Kobane'ye en yakın yerde, Kobane'yi yeniden inşa etmek isteyen sosyalistlere.
32 bedeni havaya uçuran bombanın esas hedefi, Kürtlerle Türkler arasındaki toprak ve emek kardeşliğidir; HDP'nin 7 Haziran'da Türkiye toplumuyla kurduğu meşruiyet ilişkisidir.

***

Suruçtan sonraki olayları 24 Temmuz sabahı itibariyle özetleyelim:  22 Temmuz günü Şanlıurfa'da iki polis memuru evlerinde öldürüldü.

Saldırıyı PKK üstlendi. 23 Temmuz günü Suriye sınırında ilk kez IŞİD'le TSK arasında silahlı çatışma oldu. 23'ü 24'e bağlayan gece,yine ilk kez, Diyarbakır'dan kalkan F 16'lar aynı sınırdaki IŞİD hedeflerini bombaladı.24 Temmuz sabahı TV'ler İstanbul'un 26 ilçesinde binlerce polisin, havadan destekli büyük bir operasyona giriştikleri haberini verdi. Operasyonun "IŞİD ve PKK terör örgütlerine karşı" yapıldığı açıklandı.

Suruç'taki katil elin IŞİD olduğu açık. IŞİD sıradan bir terör örgütü, hatta herhangi bir merkezin kukla gibi oynattığı basit bir enstrüman değil. Ama, varlığı ve eylemiyle farklı zamanlarda, doğrudan ya da tersinden belli güçlere, belli amaçlara hizmet ediyor. IŞİD'i desteklemek, "IŞİD'e karşı savaşmak" aynı öznenin farklı zamanlardaki iki farklı taktiğine gerekçe olabiliyor. IŞİD de dost-düşman ayrımını her yeni durumda yeniden yapıyor. Kestirmeden söylemek gerekirse, ABD ve Türkiye'nin IŞİD ilişkileri böyle bir zeminde gelişti.

***

İran anlaşması ve ABD'nin basıncı AKP'nin Suriye siyasetinde revizyonu, kaydırmaları kaçınılmaz kıldı. İncirlik ABD hava operasyonlarına açılıyor. AKP iktidarı, Kuzey Suriye'de IŞİD'e karşı koalisyona, "eğit-donat" kandırmacalarıyla değil sahiden katılmak zorunda.Uzun bir aradan sonra gerçekleşen Obama-Erdoğan konuşması ve arkasından olanlar bunu açıkça gösteriyor.

Suruç, IŞİD'in öteki amaçlarıyla birlikte AKP iktidarına karşı "bana dokunursan bombalarım" mesajıdır. Bu mesaj desteksiz değil. Türkiye'de binlerce IŞİD militanı, yüzlerce "uyuyan" "intihar" hücresi olduğu biliniyor ve söyleniyor. Dolayısıyla içerideki IŞİD Türkiye toplumu için gerçek ve ciddi bir tehlike oluşturuyor.

***

Türkiye'de sanki seçim olmamış gibi. AKP iktidarı sürüyor; Erdoğan-Davutoğlu ikilisi Türkiye'yi savaşa sürüklemek de içinde, ülkenin geleceğiyle ilgili en yaşamsal kararlarda yetki ve otorite kullanmaya devam ediyorlar.

En kritik sorun budur. Mutlak iktidarı, kendisi için tek güvence, bir varlık-yokluk sorunu olarak yaşayan Erdoğan komutasındaki AKP iktidarında Türkiye son haftalarda hızlanan biçimde Ortadoğu savaşına sürükleniyor.

Erdoğan, Suriye savaşına katılımı "IŞİD ve PKK terör örgütlerine" karşıtlık temelinde kurarak, aslında içeride kendisine karşı oluşacak halk muhalefetini bölmeye,  Türk-Kürt düşmanlığı ekseninde HDP'nin mücadeledeki ve olası bir seçimdeki gücünü kırmaya çalışıyor. Mutlak iktidar yolunun buradan geçtiğini düşünüyor.

Önümüzdeki yakın dönemde dışarıda ve içeride neler olacağını bilemiyoruz.
Düzen siyasetinin  güncel siyasal seçenek olarak dayatmakta olduğu, ya AKP'yi iktidarda tutacak olan AKP-CHP  koalisyonu, ya AKP'nin tek başına ya da MHP ile birlikte savaş hükümeti çıkaracağı bir erken seçimin ise halk çoğunluğunun iradesini yansıtmayacağını biliyoruz.
Mücadele sürecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar