Daha karpuz keseceklerdi

Seçİme üç gün kala Recep Tayyip Erdoğan’ın durumu, Amerikalı romancı joseph Heller’in aynı addaki romanıyla meşhur ettiği “catch 22” açmazına benziyor:
Çıkışın iki kapısı da kapanmıştır. Kıvrak Türkçemizdeki deyişle “aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık”tır. İkisine de değdirmeden uzağa tükürecek gücü kalmamıştır. Yutkunmayı ise yiğitliğe sığdıramayacaktır…

Bu bir çok alanda böyle ama, en yeni ve çarpıcı örneği Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a karşı düştüğü durumdur:
Gazetenin yayınladığı fotoğraflı habere çok kızmış, Dündar’a herkese ders olacak türden bir ceza talebinde bulunmuştur. İstediği olmuştur: Biri ağır iki müebbet ve 42 yıl hapse ne dersiniz?

Gelin görün ki, bu fantastik talep, akıllara durgunluk veren uçukluğu ile tüm dünyanın gözlerini Türkiye’ye, onun rejimine ve ona hükmeden tek adama çevirecektir. O kadarla kalsa gene iyi; o habere konu olan olay, yani Türkiye’nin Suriye’deki isyancılara silah yardımı yaptığı iddiası, yabancı medyada manşetlik haber olacak, enine boyuna araştırılacak, uluslararası örgütlerin gündemine girecektir…

Bu türden açmazlar, daha çok, tarihsel işlevini tamamlayanların başına gelir. Çünkü onlar yeni gerçekliği anlamakta güçlük çekmekte, uzun zaman işe yaramış eski reflekslerle idare edebileceklerini sanmaktadırlar. Oysa devir değişmiştir: Eski refleksler artık geri tepmekte, sorunları daha da çözülmez hale getirmektedir.

Bu Gezi ile başladı. Ama son birkaç aydır haydi haydi böyledir.

***

Ya sandığın sihiri?

Bu seçimde çıkacak sonuçlar ne olursa olsun, Erdoğan’la ilgili “tükenmişlik” değerlendirmesi değişmeyecektir. Hatta daha da ağırlaşacaktır. Çünkü Erdoğan, seçim sonrasında parlamenter rejimin alıştığımız teamüllerine göre değil, kendi keyfine göre hareket etmeye devam edecektir. “Düşüş”ü her ne pahasına olursa olsun durdurmaya, tarihin akışını geriye çevirmeye çalışacaktır.

Bu, çok uzak olmayan bir zamanda, ağır bir devlet krizi demektir.
“Devlet”i kaybetmemek için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Havuzdaki çömezleri boşuna feryadı figan etmiyorlar:
“Eyvah, yakaladığımız fırsat elden gidiyor. İktidarı bırakmak hiç hesapta yoktu. Daha ülkenin dere yatağını değiştirecektik! Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez.”

Gerçekten geçmez!

Yolsuzluk ve kriz şaşkını zavallı Türkiye demokrasi kisvesi altında nasıl uyutuldu, yanıltıldı, aldatıldı!

“Bunlara güvenilmez, bunların amacı başka, bunların gizli gündemi var” dedikleri için ağır saldırılara uğrayanların bütün dedikleri doğru çıktı. Evet, tek tek, hepsi doğru çıktı! Bunlara bu satırların yazarı da dahildir.
Çok ağır tahribat yaşandı.

Ama, belki de, böyle olması daha doğru oldu. Toplum, yalanın, ahlaksızlığın, din istismarının, demagojinin, hukuksuzluğun en ağırıyla sınandı. Sarsıldı, sersemledi, ama tam çökmedi. Kamuoyundan gelen sinyaller bunu gösteriyor…
Bazı şeyleri artık daha iyi biliyoruz.

Siyasal İslamcılara güvenilemeyeceğini, örneğin!

Önceki ve Sonraki Yazılar