Baktın ki olmuyor, bakmayacaksın!

Bizim Temel, arkadaşı Dursun’un işlerinin iyi gitmediğini görünce şöyle demiş:
“Bağa bak, Dursun! Baktun ki olmayi, bakmayacasun!”
Teşbihte hata olmaz… Bugünkü siyasi tablodaki tıkanma, kimi partiler adına bu sözlerle özetlenebilir. Olmuyorsa, olmuyor…

***

İyi de olmayan nedir?
Olmayan; 7 Haziran seçim sonuçlarının ortaya koyduğu tabloya göre, AKP dışındaki partilerin bir araya gelememesidir. Koalisyon arayışlarında, MHP “Ben yokum! Ben anamuhalefet kalacağım” diyor.
HDP, “Ben de yokum! Ama…” tavrıyla, açık kapı bırakıyor gibi gözükse de hükümette olmaya can atmıyor. Hesabına geleni, dışarıdan desteklemeyi daha doğru buluyor.

***

MHP’nin “Anamuhalefet kalacağım!” demesini biraz irdelemekte yarar var… Zira Meclis’teki sandalye dağılımında MHP ile HDP’nin 80’er milletvekiline sahip. Ve her ikisi de hükümete girmiyor. Dolayısıyla, olası bir AKP – CHP hükümeti kurulursa bunlardan hangisi anamuhalefet partisi olacak?
Anayasa ve içtüzükte Anamuhalefet partisi; hükümet dışındaki partilerden en çok sandalyeye sahip olanı işaret ediyor. Eşitlik durumuyla ilgili herhangi bir açıklama yok! Ancak, Siyasi Partiler yasasının 35’inci maddesi sorunu çözüyor. Buna göre, seçimlerde oransal olarak, hangi parti daha çok oy almışsa, bu durumda o parti Anamuhalefet oluyor. Yani, MHP… 

***

Öyle anlaşılıyor ki bu iki parti, şu ana kadar izledikleri stratejiye göre, hükümette yer almayacak…İkisi de muhalefette kalmaktan yana…
Geride kaldı, AKP ve CHP…
Bu iki partinin ortak bir hükümet kurması için içeriden ve dışarıdan olağanüstü baskılar söz konusu…  Ancak bu da kolay değil.
AKP adına daha az sıkıntılı ama CHP için aynı şeyi söylemek zor…
Geçen hafta CHP TBMM grubunda hem TBMM Başkanlığı hem de koalisyon konusu enine boyuna tartışıldı.Sızan bilgilere göre, AKP ile yapılabilecek bir ortaklığa şiddetle tepki gösterenler oldu. Buna karşı kimi milletvekilleri ise “Neden korkuyoruz? Zaten korkulan olmuş! Korkuların üzerine gitmeliyiz.” deyip AKP ile ortaklığa girmenin ülke yararına olabileceğini söylediler. Ancak onun da koşulları var… Başta Adalet ile İçişleri olmak üzere, Milli Eğitim ve Dışişleri Bakanlıkları CHP’de olacak. Ve bu ortaklık, belli bir takvime bağlanacak.

Peki, AKP böyle bir paylaşıma rıza gösterir mi?
AKP çevrelerinden edindiğim izlenim şöyle… Diyorlar ki;
Adalet Bakanlığı’nı veremeyiz! Zira, devlet içerisinde başlattığımız ‘paralel yapı’ operasyonu bize geri dönebilir! İçişleri Bakanlığı da bu bağlamda bizim kırmızı çizgimiz. Milli Eğitim’i de gözden çıkaramayız. Dışişleri Bakanlığı’nın CHP’de kalması ise bir ölçüde tolore edilebilir.
Kısacası, AKP’liler oldukça endişeli…
Denilebilir ki, bu durumda bu iki parti nasıl uzlaşabilir?
Zor tabi… Ama imkansız değil.
Ama olmadı… Olmadıysa olmadı… Kimse merak etmesin, böyle bir durum Türkiye’nin sonu olmaz. Doğru erken seçime… Tek çözüm yeri orası. Bundan da korkmamak lazım. Yunanistan geçmişte, 14 ayda 3 seçim yaptı ve kıyamet kopmadı.
Dedik ya, Temel’in söylediği gibi baktın ki olmuyor, o zaman bakmayacaksın!

Önceki ve Sonraki Yazılar