'S-400, Pentagon için Trump'tan daha önemli bir sorun'

'S-400, Pentagon için Trump'tan daha önemli bir sorun'

Hürriyet yazarı Zeyrek, ABD ile yaşanan S-400 geriliminin Pentagon için Trump’tan daha önemli bir sorun olduğunu belirtti. Türkiye için kriz sürecinde en akılcı yolun Avrupa Birliği’nden geçtiğini söyleyen Zeyrek’e göre Avrupa Birliği, IMF’den daha geçerli bir ekonomik çıpa.

Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, ABD ile rahip Brunson üzerinden yaşanan krizden korunmanın en geçerli yolunun Avrupalı müttefiklerle birlikte görünmek olduğunu belirtti. Zeyrek'e göre, Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler uzun zamandır sallantıda olsa da ilişkilerin bir zemini var.

Sputnik’te Ceyda Karan'a açıklamalarda bulunan Zeyrek, şunları kaydetti:

15 CİDDİ KONU VAR

"Uzun zamandır Türk-Amerikan ilişkileri büyük bir krizli dönem geçiriyor. Son zamanlarda rahip Brunson üzerine yoğunlaştık ama konu başlıklarını alt alta yazdığımızda yaklaşık 15 tane ciddi konuyla karşılaşıyoruz. S-400 krizi, F-35 krizi, Halkbank davası vs. halledilmesi gereken birçok mesele var. Bunların kısa vadede düzeltilmesi ve Türk-Amerikan ilişkilerinin normale dönmesi zor görünüyor. Türkiye'nin de Amerika karşısında konumun korunması gerekiyor, yani NATO ve Avrupa içinde de konumunu koruması lazım. Amerika ile bu kadar sorun yaşarken bu konumu korumanın en geçerli yolu Almanya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere Avrupalı müttefiklerle birlikte görünebilmektir. Rusya, Brezilya, Güney Amerika, Çin, Hindistan gibi BRICS devletleri, Güney Afrika'daki zirveye katılım vs. bunlar bir alternatif gibi görünse de Türkiye Trump'a karşı ‘Yeni bir dünya kuruluyor. Biz de orada yerimizi alıyoruz' gibi bir mesaj verse de bir sonuç getirmiyor. Bu ülkenin dış ticaretinin yüzde 50'sinden fazlası Avrupa'ya, ihracatımızın önemli bir kısmı Avrupa'ya yapılıyor. Bu yeni müttefik gibi görünen ülkeler aynı zamanda kendi içlerinde krizler de barındırıyor. Rusya ile çok iyi müttefik olabilirsiniz ama yarın İdlib'te karşı karşıya gelebilirsiniz. Bu ilişkileri stratejik ortaklığa dönüştürmek, ilerletmek, müttefikliğe dönüştürmek çok zor görünüyor. Bunun en kolay adresi Avrupa Birliği olabilir. Çünkü bu ülke 1960'lardan beri Avrupa Birliği'nin kapısında bekliyor. 2004'ten sonra başlayan süreçte çok önemli mesafeler kat etti. Her ne kadar son 6 yılda çok büyük gerilemeler yaşansa da Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin bir zemini var. Dünkü toplantıya böyle bakmak lazım. Bir detay çok önemli. Bu toplantı 4 yıldır ilk defa yapıldı."

‘EKONOMİK KRİZİN ÇÖZÜMÜNDE EN AKILCI YOL AVRUPA BİRLİĞİ'

Deniz Zeyrek'e göre, Türkiye'deki ekonomik krizin çözümünde en akılcı yol Avrupa Birliği. Zeyrek, AB'nin yerine getirdiği iki kriter sayesinde yabancı yatırımcının AB ülkelerine gitmekte tereddüt etmediğinin altını çizdi:

"Türkiye'nin odaklanması gereken bir diplomasi konusu var Avrupa Birliği ile. Bugünlerde çok popüler gündem maddesi ekonomi ile de ilgili. Türkiye'nin neye ihtiyacı var? İran gibi ya da Kazakistan, Azerbaycan gibi petrol, doğalgaz üreten bir ülke değiliz. Buna rağmen dünyanın ilk 20 ekonomisi içindeyiz. Bunu üretimle başardık, ihracatla başardık, turizm ülkesi olmakla başardık. Bunların devam etmesi gerekiyor, doğrudan yabancı yatırımların devam etmesi gerekiyor. Yabancı yatırımcı her zaman ülkeye gittiğinde o ülkenin şeffaf olup olmadığına bakar, hukuk devleti olup olmadığına bakar ve güvenebileceği bir çıpa olup olmadığına bakar. Bugün Brezilya IMF'den para talep etmiş. Eğer IMF girerse o ülkeye bir çıpa koyacak, yatırımcı da diyecek ki ‘IMF bunları zaten kontrol altında tutuyor. Benim başıma bir şey gelmez'. Olumsuz bir şey gibi gözükse de o ülkede IMF yabancı yatırımcılar açısından bir güvenceye dönüşüyor. Avrupa Birliği iyi bir örnek. İki tane kriteri var. Biri Maastricht kriteri, diğeri de Kopenhag kriteri. Şimdi bu ikisini yerine getirmiş bir ülkeye yabancı yatırımcı gitmekte tereddüt etmez. Bizim Kopenhag kriterlerimizde sıkıntı yaşanmaya başlandığında Maastricht kriterlerine olan uyumumuz bozulmaya başladı. Birbiriyle de bu kadar doğrudan bağlantılı konular. Dünkü 4 bakanın açıklamalarına bakınca ortak sözcük reform. Demek ki hükümet de reform ihtiyacı duyulduğunu fark etmiş durumda. Hükümeti yönetenler de Türkiye'nin yoktan para var edemeyeceğini, ancak yabancı yatırımları çekerek, para bularak, yeni yatırımlar yaptırarak, ihracatı arttırarak ekonomiyi normalleştirme yoluna gidilebileceğinin farkındalar. Bunun için de en doğru, en akılcı yol Avrupa Birliği. Cumhurbaşkanının eylülde bir Almanya ziyareti var. Çok kritik bir ziyaret. O ziyaret öncesinde Türkiye'den olumlu mesajlar giderse gerçekten de olumlu sonuç alınabilir. Son 5-6 yıldır Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri göç meselesine kenetlendi. Oradan çıkarmak lazım. Türkiye'ye demokrasi ile ilgili eleştiri noktaları ortadan kaldırılmalı. Basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, düşünce özgürlüğü gibi konulardaki eleştirilerin kaynakları ortadan kaldırılmalı. Bunların hepsini Türkiye bir şekilde gündemine almak durumunda. Görünen köy kılavuz istemiyor ve yaşanan gelişmeler bunun bir eseri."

‘AVRUPA'YA YÜZÜNÜ ÇEVİRMİŞ BİR ÜLKE'

Zeyrek'e göre, Türkiye hala temel dinamikleri açısından Avrupa'ya yüzünü çevirmiş bir ülke. Zeyrek, Türkiye'nin demokrasisini geliştirilmesi gerektiğini, bunu Avrupa'ya ödenmiş bir bedel değil, yapılması gereken bir şey olarak görmesi gerektiğine değindi:

"Macron gerçekten çok ileri gitmiş. Macron bugün 30 Ağustos nedeniyle sosyal medyada Türkiye'den paylaşılan mesajlara bir baksın. Türkiye hala her ne kadar AK Parti iktidarı olsa da Atatürk sevgisi çok da azalmadı tam tersine arttı. Macron'un bu konudaki tespitine katılmıyorum. Türkiye hala temel dinamitleri açısından Avrupa'ya yüzünü çevirmiş bir ülke. Macron'un ya da Merkel'in Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini engelleme çabalarını da boşa çıkacaktır. Başkanlık sistemi geldi diye bir tepki göstermezler ama. Bu başkanlık sistemi Türkiye'de reformlar yaparsa, temel hak ve özgürlükleri güçlü kılarsa kimse sistemin ne olduğuna bakmaz, sonuçlarına bakar. İşin özünün bakanların yaptığı toplantıda ortaya çıkan reform sözcüğü olduğunu düşünüyorum. Diğer taraftan Avrupalıların da öğrendiği bir şey var. Artık sadece temennilere, açıklamalara ve vaatlere bakmıyorlar. Sonuçlarını görmek istiyorlar. Bizim de bunları görmemiz lazım. Osman Kavala mesela. Enis Berberoğlu mesela; dokunulmazlıklarla ilgili anayasa maddesi çok net ama içeride şu anda CHP milletvekili. Bunlarda bir sonuç alınmadıkça ‘Biz reform yapacağız' denilerek de Avrupalıları ikna etmeleri biraz zor olur. Bunları bedel olarak görmemek lazım, yapılması gereken şeyler bunlar. Kopenhag kriterlerini Ankara kriterleri yaparız dediğimiz şey bu zaten. Türkiye'de demokrasiyi geliştirmek, Avrupa'ya ödenmiş bir bedel değil, yapılması gereken bir şey."

‘AVRUPA BİRLİĞİ, TÜRKİYE'DEKİ EKONOMİK OLUMSUZLUKLARIN FARKINDA'

Avrupa Birliği'nin Türkiye'de yaşanan ekonomik olumsuzlukların farkında olduğuna dikkat çeken Zeyrek, AB'nin bu krizi görmezden gelemeyeceğinin altını çizdi. Zeyrek'e göre Avrupa Birliği üyelik süreci, IMF'den daha geçerli bir ekonomik çıpa olacak:

"Bir gazeteci arkadaşımızın çocuğu Berlin'de okula kayıt yaptırdı. Reşit olmadığı için annesiyle birlikte oraya gitmek istiyor. Vize alamadı. 15 Temmuz günü o kalkışmada rol almış insanlar oturma izni, çalışma izni almışlar. Bu çifte standartların ortadan kaldırılması lazım. Bizim terör tanımını tartışmamız lazım ama kör göze parmak durumları da var. Yunanistan'ın yaptığı şey; adam helikopter ile inmiş. 15-20 dakika önce başka bir şey yapmış, oraya gelmiş, inmiş. Bunu bir politik sığınmacı görmek, temel insan akları açısından değerlendirmek farklı bir konu. Avrupa Birliği üyelik sürecinin IMF'den daha geçerli bir ekonomik çıpa olacağı kanaatindeyim. Hukuk devleti, şeffaflık vs. gibi koşulların Avrupa Birliği standartlarında olmasını daha yaratıcı ve yeterli çıpa olduğu kanaatindeyim. Bunun için IMF'nin ötesinde Almanya, Türkiye'ye destek olabilir söylemlerinin arkasında Türkiye'nin dış borç haritasına bakarsanız zaten anlıyorsunuz. Özel sektörün 400 milyar dolar borcu var diyorlar. Borçların yüzde 40'ı İspanyol bankalarına, yüzde 20 küsuru Alman bankalarına. Türkiye'deki bir sıkıntı, bir istikrarsızlık onları da sarsacaktır ve Yunanistan ile o çapıyla ile Avrupa ekonomi sistemini sarstı. Türkiye'nin istikrarsız gitmesi Avrupa için daha büyük bir istikrarsızlık kaynağı oldu. Onun için Türkiye'deki ekonomik olumsuzluklar Avrupa Birliği'nin görmezden gelebileceği şeyler değil. Bunun da farkındalar. Yunanistan onlar için önemli bir denge. Avrupa Birliği'nde son zamanlarda çok enteresan makaleler yayınlandı. O makalelerin ortak noktası ‘Türkiye'yi ‘İstikrarsızlaşsın, izleyelim' diyebileceğiniz bir ülke olarak görmeyin' mesajı."

 ‘S-400 KONUSUNDAKİ SORUN GİDERİLMEZSE AMERİKA İLE SORUN YAŞANABİLİR'

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne yaklaşarak ABD'ye duyduğu ihtiyacı gideremeyeceğini vurgulayan Zeyrek, ABD ile S-400 meselesinden kaynaklı yaşanan sorunun ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti:

"Amerikan devletinin Türkiye konusunda Trump'tan farklı gitmesi anormal bir durum değil. Zira Brunson meselesi Trump'ın ya da Mike Pence'in olduğu kadar Pentagon'un meselesi değil. Onlar açısından Trump'ın son Evanjelistlerle yaptığı konuşmaya bakıldığında bu Trump'ın daha çok kişiselleştirdiği ve tribünlere oynadığı bir konuya dönüşmüş. Haliyle Pentagon'un Türkiye ile ilişkileri Brunson üzerinden değerlendirmesini beklemem. Onlar daha çok sahaya bakarlar. sahada da Türkiye ile Pentagon arasındaki en büyük sorun S-400 ve YPG meselesidir. Orada YPG konusunda işbirliğin yapıldığı Türk askerinin orada devriye gezmeye başladığı gibi çok somut sonuçlar da var. Bir işbirliği söz konusu, askerden askere ya da dışişlerinden dışişlerine bir trafik söz konusu. Orada da S-400 meselesi ciddi bir sorun. Brunson nasıl Trump için Pentagon'dan daha önemli bir sorunsa, S-400 meselesi de Pentagon için Trump'tan daha önemli bir sorun. Bunların hepsinin bir dengesi var ve o dengeyi çok iyi analiz etmek lazım. Bu çerçevede Türkiye savunma-güvenlik konularında Avrupa Birliği'ne yaklaşır, Amerika'ya duyduğu ihtiyacı ortadan kaldırır dersek bu zor. Çünkü Kıbrıs meselesi yüzünden hem de ülkenin Avrupa güvenlik mekanizmasından dışlanması söz konusu. Kıbrıs meselesi yüzünden Türkiye'nin hem Kıbrıs Rum kesiminden hem Yunanistan'ı NATO içinde biraz paralize etmesi söz konusu. O nedenle NATO müttefikliğini ya da savunma güvenlik meselesini konuştuğumuzda Türk-Amerikan ilişkilerinin askeri alanda özellikle seviyesini düşürmemesi. O da şu ana kadar düşmedi ama bu S-400 meselesi yüzünden bir sıkıntı yaşanıyor ve o sıkıntının ortadan kaldırılması gerekiyor. Eğer giderilmezse de o konuda bir sorun yaşanabilir."