Para mı, Tanrı mı?

Bir insanın Allah’a imanının varlığında şaşmaz ve tek gösterge şudur: Para ile Allah yan yana geldiğinde bunların hangisi seçiliyor. Hangisi seçiliyorsa seçimi yapanın gerçek Tanrısı odur.
Hz. Peygamber, “Her ümmetin bir bozgun sebebi vardır; benim ümmetimin bozgun sebebi ise mal fitnesidir” buyuruyor. Bu mucize ihbar, tarih tarafından harfiyyen doğrulanmıştır. Bırakın Peygamberimizden sonrayı, daha o yaşarken, hatta doğrudan ona karşı sergilenen ‘mal putu’ tutkularına tanık olmaktayız. Biz, daha Resuli Ekrem döneminde zehirli dişlerini gösteren bu puta ‘dincilik putu’ diyoruz.
Para putuna kul olanlar (tabir Peygamberimizindir), dini ne tamamen bırakırlar ne de onu hakem yaparlar. Yani onlar, dini istismar etmek için ona yakın dururlar ama Allah ile para yan yana geldiğinde daima parayı tercih ederler. Tarih boyunca hep böyle yaptılar, bugün de böyle yapıyorlar.

Vicdan kulaklarınıza küpe olsun diye, suyun ta başından bir örnek vereceğim. Dikkat ve ibret-le izleyin. Ve ‘Maun Suresi Gerçeği’ni bu ışıkla bir kez daha düşünün:

Hz. Peygamber’e at satan bir sahabî, parasını almak üzere Peygamber’in evine gidiyordu. Peygamber, hızlı yürüdü; adam biraz geri kalmıştı. Adamın yanına sokulan bazı sahabîler (!) ata daha fazla para vereceklerini söyleyerek adamın kafasını çeldiler. Fazla parayı gören adam atı bunlara satmak istediğini Hz. Peygamber’e bildirdi. Hz. Peygamber: “Biz seninle anlaştık, atı bana sattın, artık o at benim” deyince adam anlaşmayı inkâr etti. Allah adına yemin de ederek “Ben atı sana satmadım” dedi. Çevredeki sahabîlerse (!) kenarda saklanarak tartışmayı duymazlıktan geliyorlardı. Çekişme epeyce sürdü. Hz. Peygamber “Sen atı bana sattın” diye ısrar edince adam, akıl almaz bir utanmazlıkla Cenabı Peygamber’e şunu söyleyebildi: “Sö-zünün doğruluğunu tanık getirerek ispatla.” Bunun üzerine Peygamber, Huzeyme adlı birini tanık göstererek atı satın aldığını ispatladı. (Ebu Davud, akzıye 20 =3/308; Nesaî, büyû’ 81=7/265-266)

Geleneksel Emevî dinciliğine göre, Hak Elçisi’ne karşı şu hayasızlığı yapan adamlar ‘sahabî’ unvanı taşıdıkları için sonraki zamanlarda gelecek tüm Müslümanlardan hayırlıdırlar. İstedik-leri kadar parayı Allah’a ve Peygamber’e tercih etsinler!

Hak Elçisi’ne böyle bir davranışı layık görenle bu davranışı kenara çekilip seyredenler nasıl olur da Peygamber’i görmemiş Müslümanların tümünden daha üstün olur?! Böyle bir iddia akla, dine ve Peygamber’e hakaret değil midir?

Dinciliğin mal putu karşısındaki tavrı hep bu olmuştur. Görüldüğü gibi, onun imansızlık ve hayasızlığının ‘sahabe’ patentli dayanakları da vardır. Onlar dayanak mı, iflas belgesi mi diye sorulmamıştır.
Nejat Oke yazıyor:
“İyi ki varsınız.  Eserleriniz, yazılarınız, programlarınız evlatlarıma bırakacağım servetimdir. Size çok şey borçluyuz. Öğrettikleriniz, yolumuza tuttuğunuz ışık, gök kubbeye bıraktıkları-nız, hazinelerin en büyüğü. Hakkınızı helal edin!” 

Önceki ve Sonraki Yazılar