Suriye'de olaylar Mart 2011'de başladı ve kısa sürede silahlı bir ayaklanmaya dönüştü, dönüştürüldü. Silaha sarılanlar “Alevi Esad'a karşı cihat ettiğini” söylüyordu. Onlara göre 'ülkede Alevi bir diktatörlük var ve bu iktidar Allah'ın emri ile yıkılmalı'... Yani, bu silahlı kişilere ve onlara yol gösteren onlarca Şeyh'e göre; Alevi Esad ve ona destek veren Şii İran, Iraklı Maliki ve Hizbullah kafirdir ve öldürülmeleri vacip ve helaldir.
Özetle; savaş mezhepsel olarak başlatıldı ve bildik bölgesel Sünni ülke yönetimlerinin desteğiyle öyle devam etti, ettirildi. Başbakan Erdoğan bile, Esad ve ona destek veren İran, Maliki, Hizbullah ve hatta Kılıçdaroğlu'nun mezhepsel kökenlerini hatırlatıp duruyordu.
Batı ve İsrail sevinçten uçuyordu.
Irak'ta başlatılan bu sevinç Suriye'de doruğa çıkartılmak isteniyordu.
Ama başaramadılar. Çünkü Suriye Devleti ve bilinçli halkı bu yolu kapattı ve ezici çoğunluğu Sünni olan Suriye halkı 'Alevi' Esad'a karşı ayaklanmadı. Bütün dinsel, mezhepsel, etnik ve grupsal kesimleriyle Suriye halkının bu bilinci iç ve dış düşmanları yenilgiye uğrattı. 'Alevi' Esad ve yandaşı Şiilere cihat ilan edenler bu kez 'en hakiki' cihadı birbirlerine karşı başlattılar. Bugün Suriye'de hepsi Sünni olan onlarca silahlı grup “En hakiki Sünni benim” diyerek, karşı gruptaki insanları boğazlıyor. IŞİD, Nusra, İslami Cephe, Micahitler Ordusu ve saymakla bitmez gruplar. Aralarına serpiştirilmiş yabancı ruh hastalarını da unutmamak gerekiyor.
Hepsi de 'Saf' Sünni. Hem de en hakikisinden!
Demek ki olay, zorla pazarlanmak istenen Alevi düşmanlığı ile olmuyor.
Olay; emperyalist- siyonist güçlerin pis tezgahlarında maşa olma alışkanlığıdır.
Olay; her zaman oyuna gelme hastalığıdır.
Bunun Sünnilik, Şiilik ya da Alevilikle ilgisi yok.
Sovyet işgaline karşı cihat eden Afganlı grupların büyük bölümü Sünni idi. Sovyetler Afganistan'dan ayrılınca, bu Afganlı gruplar kendi aralarında çok kanlı bir hesaplaşmaya girişti. Hepsi de “En hakiki mücahit biziz” diyordu. Sonra CIA en hakikisini bularak Kabil'de iktidar yaptı. Böylece hepimiz Taliban'ı tanıdık. O da bizi Kaide ile tanıştırdı. Hakikilerin de en hakikisi olduğunu söyleyen Kaide ister Sünni, ister Şii olsun herkese karşı savaş ilan etti.
Bu savaş yaklaşık 30 yıldır devam ediyor. Kaide ve paralelindeki gruplar Irak, Yemen, Suriye ve Lübnan'da Şii ve Alevileri hedef alırken; Somali, Cezayir, Libya, Mısır, Ürdün, Pakistan ve İslam aleminin tüm ülkelerinde, kendine düşman bellediği herkesi ortadan kaldırmaya çalıştı.
Tertemiz inançlı insanlarımız şaşkına dönmüştü, dönüştürülmüştü.
Oyun çok iyi oynanıyordu.
Her şey plana uygun işliyordu. Din adına dindaşlar ortadan kaldırılıyor ve gerçek dine zarar verecek her şey yapılıyordu.
Örneğin; Mısır, Tunus, Libya, Cezayir, Ürdün, Sudan, Fas ve diğer Müslüman ülkelerde Suudi Arabistan'ın Vahabi mezhebinin uzantısı olan Selefi parti ve gruplar Müslüman Kardeşler’le kavgalı.
Hepsi de ‘24 ayar Müslüman’ iddiasında.
Hepsi de aşırı paralel.
Suriye'de IŞİD, yani Kaide'nin Irak kanadı; kendisi gibi ‘Kaide'ci olan Nusra ve yandaşı diğer gruplara karşı kanlı bir savaş sürdürüyor. Hepsi de Sünni. Hem de acayip paralel. Çünkü hepsi düne kadar dost ve müttefik idiler ve Alevi Esad'a karşı savaşıyorlardı.
Arap ve İslam aleminin tümünde din esaslı parti, örgüt, cemaat, tarikat ve benzeri oluşumlar var ve bunların çoğu kendi aralarında kavgalı.
Örneğin; Fetih ve Hamas...
Oysa hepsi Sünni. Hepsinin ortak düşmanı: İsrail.
Son örnek de Türkiye...
Tarikat, grup ve şeyhleri saymaya gerek yok.
AKP ve Cemaat'e bakmak yeterli.
İmam Hatipliler ve İmam...
Hepsi de Sünni. İsrail konusunda anlaşamıyorlardı ama ikisi de Suriye'de 'Alevi' Esad'a karşı ayaklanan türlü türlü 'Sünnilere' destek veriyordu. İkisi de Mısır, Tunus ve Libya'daki ayaklanmaları ve uyumlu İslam projesini sahipleniyordu.
Sonra Suriye, Mısır, Libya, Tunus ve diğer ülkelerde Sünniler birbirini boğazlayıp paralelleşince, bizdekiler de ayrıldı.
6 ay öncesine kadar ‘Hocaefendi’ olan hoca, aniden hain, ajan, Haşşaşi, çetebaşı ve daha neler neler oldu.
Anlaşılan milli içkimiz ayran içilmiş ve ayrı düşülmüştü.
Demek ki; Sünniler de birbirinden nefret edebiliyor.
Demek ki; Sünniler de gaddar olabiliyor.
Demek ki; Sünni dostlar da paralel, üçgen, kare, dikdörtgen ve hatta beşgen olabiliyor.
Demek ki; yeşil dolarlar Sünnilikte de geometrinin tüm teorilerini çözebiliyor.
Elhamdülillah, Müslümanız!