Benden söylemesi!

Hüsnü Mahalli

Ortadoğu denilen bizim coğrafyada iki temel kural var: Kimin eli kimin cebinde ve her an her şey olabilir.

13 Eylül 2013'te ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Suriye konusunda anlaştı. Anlaşmanın bir parçası olarak herkes Cenevre Konferansı’na katılacak ve Suriye sorunu siyasi olarak çözülecek. Çözülecek ama öncesinde Suriye'de çözüm istemeyen Kaide ve Nusra ortadan kaldırılacak. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 26 Aralık tarihli açıklaması her şeyi açıklıyordu. Bakanlık “Ortadoğu liderleri Kaide ve Nusra'ya verdikleri desteğe hemen son vermeli ve yabancıların Suriye'ye girişine izin vermemelidir" dedi. Aynı gün Irak ordusu Suriye sınırına bitişik Anbar bölgesinde Kaide'ye yönelik kapsamlı bir saldırı başlattı. Kaide'nin o bölgede binlerce elemanı var. Bir haftadır oralarda çok yoğun çatışmalar yaşanıyor. Kaide'cilerin Kürt bölgesine kaçmasını önlemek üzere, Peşmerge ordusu gerekli tüm önlemleri aldı. Benzer önlemleri PYD'ye bağlı silahlı güçler de aldı, alıyor.

İşte tam da bu sırada sır dolu TIR hikayesi patlak verdi. İçişleri Bakanı “Türkmenlere gidiyor" dedi. Türkmenler ise “Bize gelmedi" diye yanıt verdi. Arkadaşımız Ömer Ödemiş, Ankara'nın Türkmen silahlı gruplara verdiği desteği daha aylar öncesinde detayı ve görüntüleri ile anlatmıştı. Bu destek son zamanlarda daha da arttı. Neden mi? Çünkü Suriye'nin Türkiye'ye yakın bölgelerinde çok ilginç ve sürpriz gelişmeler yaşanıyor. Halep ve çevresinden başlayarak yayılan bu gelişmelerin merkezinde ÖSO- IŞİD yani Kaide çatışmaları var. Anlaşılan Irak Ordusu’nun Kaide'ye yönelik kapsamlı saldırısına paralel olarak, ABD benzer görevi ÖSO ve ona destek veren Türkiye'ye vermiş. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasıyla sinyalleri verilen bu yeni politikanın nasıl ve hangi yönde gelişeceğini yakında hep birlikte göreceğiz. Bölgeden ve Batılı başkentlerden gelen haberlere bakılırsa, ABD ve Batılı müttefikleri kendileri için çok tehlikeli olabilecek Kaide'den kurtulmaya kararlı görünüyor. Arap medyasına göre; birçok Avrupa ülkesi Esad Yönetimi ile yeniden ilişki kurmanın yollarını arıyor. Uzun süredir beklediğim ve zaman zaman yazdığım bu gelişmeler planlandığı gibi devam ederse, Cenevre Konferansı'nda çok daha farklı bir fotoğraf görebileceğiz. Bu fotoğrafta herkes siyasi çözüm için katkı sağlayacak, "Hayır" deyip kendince oyun içinde oyun oynamaya niyetlenen ya da kalkışanlar Obama'nın beysbol sopasıyla yola getirilecek. O da yetmezse, devreye Putin girecek. Çok iyi bir judocu ve güreşçi olduğu bilinen Putin, dostu Obama'nın imdadına yetişir. Şam'da kimyasal saldırı yaygarasında olduğu gibi...

Özetle, bölgede çok ilginç olaylar yaşanıyor ve yaşanacak.
Umarım AKP Hükümeti olup bitenleri şimdiye kadar olanın tersine, doğru bir şekilde okuyordur.
Umarım AKP Hükümeti son üç yıllık tüm yanlışlarından vazgeçerek, doğru zaman ve mekanda doğru adım atar ve Türkiye'yi olması gereken konuma yeniden getirir.

Bu konum asla Körfez ülkelerinin çağdışı, bağnaz ve ilkel kral, emir ve şeyhlerin yanı değildir ve olmamalıdır. Çağdaş bir Türk toplumu ve cumhuriyeti bunları hak etmez. AKP Hükümeti bu yönetimlerden uzak durarak, Suriye politikasını gözden geçirmelidir. Suriye karşıtı bölgesel ve uluslararası tüm ülkelerin liderleri "Esad gitmelidir" derken, şimdi herkes “Esad kalabilir” diyor. Demekle de kalmıyor, Esad ile masaya oturmaya hazırlanıyorlar. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle; “Erdoğan Suriye'de akan tüm kandan sorumludur”.

Şimdi Erdoğan “Hayır, ben değilim" diyorsa, o zaman yapılacak iş çok kolay: Kaide, Nusra ve diğer silahlı gruplara katılmak üzere Türkiye'ye gelip Suriye'ye geçmek isteyen yabancı militanlara izin vermemeli, Suriye ile olan sınırı tamamen kontrol altına almalı ve Suriye'de savaşan tüm gruplara verdiği her desteği hemen kesmelidir.

Bunu kendi iradesi ile yapabilecek bir Erdoğan, kısa bir süre içinde başta Suriye, Irak, İran ve Mısır olmak üzere tüm bölge ülkeleri ile yeniden dost olabilir.
Aksi takdirde Türkiye'ye yazık olur.
Benden söylemesi.