Cek… Cak...

Hüsnü Mahalli

Yaklaşık iki yıl aradan sonra, Kıbrıslı liderler yeniden masaya oturdu.
Rum Yönetimi, yani dünyanın tanıdığı ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ Cumhurbaşkanı Anastasiadis ile Türkiye hariç hiç kimsenin tanımadığı ‘KKTC’ Cumhurbaşkanı Eroğlu önceki gün bir araya gelerek, üzerinde uzlaşma sağladıkları ‘Ortak Açıklama’yı imzaladılar.
Ankara, Atina, Washington, Londra, AB ve BM ıslak imzalı ‘Ortak Açıklama’ya destek verdi.
Bu kadar destek olunca, doğal olarak adada bir heyecan başladı.
Özellikle kuzeyde. Bir zamanlar çözüm konusunda hep kavga eden sağ ve sol  partiler şimdi ne hikmetse ortak seviniyorlar. Bu da partilerin kimlik ve kişilik sorununu yansıtıyor.
İnsanlar ise “Çözüm olacak, biz de AB'li olacağız” diye seviniyor.
Tıpkı ‘Nisan 2004 Referandumu’nda olduğu gibi.
O zaman da Türk tarafı BM'nin adayı birleştirme planına yüzde 65 ile 'Evet' demiş oysa Rumlar daha yüksek bir oranla 'Hayır' demişlerdi.
Yani on yıl önce...
Peki bu süre içinde ne değişti?
Kıbrıslı Türklerin büyük bölümü Rum kimlik kartı ve pasaportu aldı.
Herkesin kendine göre bir gerekçesi var: AB ülkelerine rahat girmek, çocuklarını AB'nin bursları ile okutmak ve Rumların ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanmak...
Sonrasında hiçbir şey yok.
Ortak Açıklamayı okuyunca bunu bir kez daha anladım.
8 maddeli açıklamanın hemen hemen bütün paragraf ve cümleleri 'cek ve cak' ile bitiyor.
‘Cek’ ve ‘cak’ ile bitmeyen bir paragraf var, o da 5. madde:
"Müzakereler her şey üzerinde anlaşılmadan, hiçbir şey üzerinde anlaşılmamıştır ilkesine dayalıdır".
Yani; liderler ne kadar konu varsa hepsinde anlaşmak zorunda, yoksa bu iş olmaz..
Tıpkı 40 yıldır olmadığı gibi…
Ben adaya 1981 yılından bu yana gider gelirim. Geçen hafta boyunca oradaydım.
1974'te Türk Ordusu’nun adaya çıkmasından sonra, liderler arası görüşmelerin tümünü takip ettim. Rahmetli Denktaş sonrasında CTP'li Talat ve şimdi UBP'li Eroğlu...
Makarios, Klerides, Kiprianu, Vasilio, Papadopulos, Hıristofyas ve şimdi Anastasiadis...
Görüşülmeyen hiçbir konu kalmadı.
Şimdiye kadar hangi konuda anlaşmadılar ise bundan böyle de anlaşmayacaklardır.
Çünkü iki tarafı anlaşmaya zorlayacak dış irade; yani Türkiye, Yunanistan, ABD, Rusya ve İngiltere'nin tutumlarında bir değişiklik yoktur.
AB üyesi Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan'ın müflis olması, onların Ankara'nın isteyeceği tavizleri kabul edeceği anlamına gelmez.
AKP Hükumeti’nin yolsuzluk, Suriye ve Kürt konularında sıkışması sonucu, Kıbrıs konusunda taktiksel bir manevra yapması ABD ile İngiltere'yi heyecanlandırabilir ve daha fazlasını istemeye itebilir.
Böyle bir durumda sıkıştırılacak bir Erdoğan ne yapar bilinmez ama ‘Ortak Açıklama'ya heyecanlanan Batılı müttefikler bölgede zayıflamış bir Ankara'dan istediğini alabilir.
Bölgede çok ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Kıbrıs bu gelişmelerin belki de en kolay ve ucuz kartı. Çünkü Kıbrıs'ta kavga, gürültü ve kan yok. Bölgesel ve uluslararası pazarlıklarda çok heyecanlı bir poker oynanıyor. Artık hiç kimsenin blöf yapma şansı yok.
Hep söylüyorum: Suriye, uluslararası yeni düzenin kurgulanmasında kilit ülke.
Bölgede dizayn edilen tüm denklemler dolaylı-dolaysız Suriye ile ilgilidir.
Örneğin; Kıbrıs ve çevresinde var olan doğalgaz birilerini heyecanlandırıyorsa, o zaman bu birileri öncelikli olarak Suriye'ye bir çare bulmak zorundadır. Çünkü ada çevresindeki sorunlu gaz sahaları Suriye, Lübnan, Mısır, Gazze ve İsrail'i ilgilendiriyor.
Suriye ise, kendi sahasını Avrupa'ya her yıl 150 milyar metreküp gaz satan Ruslara verdi. Saha paylaşımı konusunda İsrail ile ihtilaflı olan Lübnan da Suriye sorununun çözümünü bekliyor. Filistin sorununun bir parçası olan Gazze İsrail kuşatması altında. Mısır'da durum henüz net değil.
Demek istediğim; Kıbrıs sorunu ‘Ortak Açıklama'nın 'cek’ ve ‘cak'ları ile kısa ve orta vadede çözülmez. Yeni referandumda görüşleri alınacak Rumlar, yedikleri AB'nin parasına ortak istemeyecek. Kıbrıslı Türkleri ise; bırakın tanıyan, ciddiye alan bile yok!
Böyle bir durumun kendi lehine olduğunu düşünen Ankara, stratejik ve psikolojik birçok nedenden dolayı, çözümsüzlüğün en iyi çözüm olduğunu düşünüyor. Çünkü KKTC artık Türkiye'nin bir parçası konumunda. Demografik yapı bile Türkiyeliler lehine değişiyor. Bundan rahatsız olan Kıbrıslılara, çaresiz olarak siyasal ve sosyal her şeyi kabullenmek ya da ‘Ortak Açıklama'larla heyecanlanmak kalıyor.
Tabii 1963 değil, 1974'ten bu yana onlarca kez tekrarlanan ve zaman zaman doruğa ulaşarak boş çıkan bu heyecanın adrenalini kaldıysa!
'Cek ve cak'larla idare etmeye devam.