Haşhaş bir tür uyuşturucu.
Afyon sülalesinden. Bir zamanlar rahmetli Ecevit bunun için ABD ile kavga etmişti.
Başbakan Erdoğan önceki gün grup konuşmasında Fethullah Gülen'i ‘Hasan Sabbah'a ve Cemaat’i de ‘Haşşaşinler’e benzetti. Haşşaşinler ise Batılıların Hasan Sabbah'ın müritlerine yakıştırdığı ad. Batılılara göre; Hasan Sabbah eyleme göndermeden önce adamlarına haşhaş veriyormuş. Batılıların bu tanımıyla, herkes Hasan Sabbah'ı öyle tanır oldu.
Bunun doğru olup olmadığını bilen yok.
Gelelim işin başka boyutuna. Sözde Hasan Sabbah İslam tarihinde siyasi içerikli ilk suikastı işletmiş. Yani, Selçukluların başveziri Nizamülmülk'ü öldürtmüş.
En azından benim okuduğum kadarıyla, bu konu bile tartışmalı.
İkincisi; İslam tarihinde bu olaydan önce çok sayıda lider suikastı yaşanmıştır.
Halife Osman, Ömer, Ali ve sonrası…
Hepsinin suikast hikayeleri İslam tarihi açısından çok önemlidir.
Bu durumda Başbakan Erdoğan'ın Gülen ve cemaati için böyle bir benzetme yapması çok ilginç.
Neden ilginç olduğunu kavramak için, fazla yorulmadan Google'dan Hasan Sabbah ile ilgili bir iki makale okumanız yeterli.
Çünkü; her zaman ve mekanda olduğu gibi, tarihte mutlaka abartı, saptırma ve palavra vardır.
Herkes kendine göre bir tarih yazıyor ve “En iyi tarih benimki” diyor.
Din konusunda da aynı saplantılar geçerli.
Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlar...
Mezhepler, tarikatlar, cemaatler ve gruplar bu nedenle ortaya çıktı, çıkıyor.
Hepsi de 'gerçek din benim' diyor.
AKP-Cemaat kavgasının bir boyutu bu olabilir.
Bir tarafta İmam, diğer tarafta İmam Hatipliler...
Kısa bir süre öncesine kadar İmam Hatipliler İmam'a ‘Hocaefendi’ diyordu.
Şimdi ise Hasan Sabbah oldu.
Bu benzetme bilinçli yapıldıysa, o zaman olayı dini ve felsefi boyutuyla değerlendirmek lazım.
Bu da benim değil, din adamlarının işidir.
Çünkü bu tür kavgalar Arap ve İslam ülkelerinin tümünde olmuş ve devam ediyor.
1979'da Sovyetler Afganistan'ı işgal edince, bütün İslami Sünni, Şii, Tacik, Özbek, Paştun gruplar birleşip 'Allah adına komünistlere karşı' savaştılar.
Hem de en büyük ve hakiki Müslüman Suudi Arabistan, Pakistan ve CIA'nın para ve silahlarıyla.
Tam bir maskaralık ve rezalet.
Peki sonrası?
Sovyetler Afganistan'dan çıkınca, bu kez bütün gruplar birbirini boğazlamaya başladı.
Hem de en kanlı şekilde!
Sonunda CİA dayanamadı ve Eylül 1996'da Taliban'ı getirip iktidar yaptı ve 2001'de gitti Afganistan'ı işgal etti.
Suriye'de durum ortada.
Esad'da karşı savaşan tüm yerli ve yabancı militanların ortak söylemi:
'Kafir Alevi Esad ve ona destek veren Kafir Şiilere karşı cihat'.
Bunun dışında hiçbir söylemleri yok ve olamaz.
Çünkü ezici çoğunluğu, tek kelimeyle: ruh hastası.
Radikal, daha radikal, ılımlı, yumuşak, uyumlu ve demokrat katiller.
Bilerek ya da bilmeyerek 'dostlarının' da desteğiyle, Suriye'yi İsrail için yıkmaya çalışıyorlar.
Şimdi de birbirlerini boğazlıyorlar.
Kafa kesiyor ve kesilen kafalarla top oynuyorlar. Bu görüntüleri de YouTube'da paylaşıyorlar. Daha neler neler yapıyorlar. Her şeyi Allah adına yaptıklarını söylüyor ve ayet ve hadislerle yaptıklarını savunuyorlar.
Hepsi de “İslam’ı en iyi ben bilir ve anlarım” diyor.
Onlara destek veren Arap ve İslam ülkelerin liderleri gibi.
Hiçbiri diğeri ile İslam konusunda anlaşamıyor.
Hepsi de “En hakiki Müslüman benim” diyor.
Örneğin; Suudi Kral Abdullah, Katarlı Emir Temim, Tunuslu Gannuşi, Başbakan Erdoğan ve devrilmeden önce Mısırlı Mursi... Hiçbirinde yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve özgürlükleri kısıtlayıcı anti-demokratik uygulama yok!
Obama bile şaşırmış durumda.
Acaba hangisini Suriye halkına önersem!
Belki de kafasında ‘Afganistan Modeli’ vardır.
Çünkü Amerikan işgali sonrasında bu ülke dünya Afyon tüketiminin yüzde 92'sini karşılıyor.
Yani Haşhaş!
İki fırt çeken; Suriye, Irak ve başka yerlerde intihar saldırısında bulunuyor.
Ah şu Haşşaşinler!