En doğudan başlayalım.
Afganistan'da kişi başına milli gelir 150 dolar bile değil. Ama dünya uyuşturucu tüketiminin % 86'sını karşılıyor. 2001'den bu yana NATO işgali altında ama özgürlük ve demokrasi adına hiçbir şey yok. Bir ay önce yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde oy sayımı daha önceki dün bitti. Varın siz düşünün ülkenin halini. Taliban ile devam eden savaşı hatırlatmaya gerek yok.
Yanı başındaki Pakistan'da durum çok daha farklı değil.
Orada da Amerikan düşmanı Taliban var üstelik iktidardaki Başbakan Nevaz Şerif Taliban çizgisinde ama ABD ne derse onu yapıyor.
İran farklı bir ülke. Bir taraftan Batı ile uzlaşma yolunda emin adımlarla ilerliyor diğer taraftan Batı'nın yok etmeye uğraştığı Esad ve Hizbullah'ı sahipleniyor. Irak'taki varlığı tartışmasız.
Irak ise kıskanılmayacak bir durumda. Dünya petrol rezervi bakımından ikinci ülke olmasına rağmen perişan durumda. Bir taraftan Sünni- Şii kavgası öbür taraftan IŞİD ile kanlı savaş. Yarın bu ülkede seçim var ve sonuç ne olursa olsun istikrar olmayacak. Kürtler ise beklemede. Her an ayrılma ya da konfederal yapı yönünde karar alabilirler.
Biraz da Türkiye ve Suriye'deki gelişmeleri bekliyorlar.
Suriye'de durum herkesin bildiği gibi. Üç yıldır Esad'ı devirmeye çalışan silahlı gruplar şimdi kendi aralarında savaşıyor. Bir yanda IŞİD karşısında ise ÖSO destekli Nusra. Bazen de Nusra ve ÖSO savaşıyor. Dolaylı dolaysız hepsinin arkasında Türkiye , bazı Arap ülkeleri ve Batılı ülkeler. Oysa Nusra da IŞİD gibi ABD ve AB'nin terör listesinde. Ama olsun önemli olan Batı'nın Müslümanlarla dalga geçmesi. Adamlar Suriye'de Kaide'cilere her türlü desteği verir ama geçen hafta Yemen'de casus uçakları ile onların 60 kadar lider, komutan ve militanını öldürür.
Bu kadar aptallık kimde bulunur varın siz bulun!.
Yemen'de ise durum içler acısı. Herkes herkesle savaşıyor. Devlet, güneyde ayaklanmış Solcular, Şiiler, Kaide'ciler, Müslüman Kardeş kökenli aşiretler. Halk ise perişan ve sefalet içinde. Üstelik insanların % 80'ni gün boyu Gat denilen uyuşturucu özelliklere sahip ot çiğneyip kafayı buluyor. Cehalet ve yoksulluk diz boyu ve siyaset denilen kurum yerlerde sürünüyor.
Peki Körfez denilen bölgenin ülkeleri ne durumda?
Suudi Arabistan, Katar, BAE, Kuveyt, Umman ve Bahreyn.
Hepsinde Kral, Emir ve Şeyler var. Hepsi de kendi aralarında kavgalı ama hepsi ABD kuklası.
Biraz nazlanırlar ama sonunda Obama ne derse onu yaparlar.
Tıpkı 'Arap Baharı' sürecinde ve Suriye'de yaptıkları gibi.
Her türlü pisliği yaptılar ama şimdi IŞİD, Nusra ve Müslüman Kardeşlere karşı savaşıyorlar. Türkiye dostu Katar yan çiziyor ama sonunda o da yola gelecek.
Bu ülkelerin hiçbirinde demokrasi ve özgürlük namına hiçbir şey yok ve ABD istemediği sürece olmaz. ABD ise istemez çünkü askeri üslerinin bolca bulunduğu bu ülkelerin sınırsız petrol ve doğal gaz rezervleri var ve bunun paraları ile yüz milyarlarca dolar silah alıyorlar. Üstelik bu silahı asla İsrail'e karşı kullanmıyorlar, kullanamazlar.
Bu arada Lübnan, Ürdün ve Filistin'i unutmayalım.
Ürdün'de Batı destekli kral hazretlerinin varlık nedeni ve kutsal görevi İsrail'i kollamak ve korumaktır.
Filistin denilen ülke İsrail işgali ve kuşatması altında. Yıllardır kendi aralarında kavgalı olan Fetih ve Hamas geçen hafta uzlaştılar ama bu uzun sürmez. Müslüman Kardeşler kökenli Hamas aynı zamanda sınır komşusu Mısır ile kavgalı.
Lübnan'da ise durum Suriye'den dolayı karışık ve gergin. Şiiler, kendi aralarında anlaşamayın Sünniler, Hıristiyanlar ve Dürziler. Hepsinin ayrı hesabı var. Geçen Çarşamba yapılan cumhurbaşkanlığı ilk tur seçiminde en ilginç aday Semir Cacaa. Adam Lübnan iç savaşı, İsrail Ordusu'nun Beyrut işgali ve Sabra Şatilla katliamlarında Şaron ile işbirliği yapmıştı. Ama işin acı tarafı Sünni Müslüman ve Yurtsever baba Hariri'nin oğlu Saad Hariri ekibi şimdi bu adama destek veriyor.
Tabi 'El-Haremeyn El-Şerifeyn'in Hizmetkârı' Suudi Kral da !!
Mısır'ı anlatmaya gerek yok. Cumhurbaşkanlığı seçimi mayıs sonunda. Ama ülkede hergün çatışma, terör saldırısı ve gösteriler var. Devlet ise Müslüman Kardeşler ve onların paralelindeki tüm İslamcı grupları yok etmeye kararlı. Kısa vadede istikrar görünmüyor.
Tıpkı 'Arap Baharı' yaşayan Tunus ve Libya gibi. Her ikisinde siyasal ve sosyal istikrar yok ve olmayacak. Libya çok daha kötü. Ülke parçalanma ve iç savaş riski ile karşı karşıya. Batı ise bu ülkede bulunan petrol ve gazın peşinde.
Tıpkı Sudan'da olduğu gibi. Ülkenin üçte biri alınarak Güney Sudan diye bir ülke yaratıldı şimdi de batının hedefinde kuzeydeki Darfur var. Ülkeyi yöneten namı-diğer İslamcı Elbeşir 'başkent Hartum bana yeter' diyor.
Cezayir, Fas, Moritanya ve Cibuti'yi anlatmaya gerek yok.
Hepsi de BOP ülkeleri. Hepsi de perişan.
Hepsinde olmazsa da birçoğunda seçim var ama herkes diktatör.
Hepsi muhabarat devleti ve hepsinde devlet her alanda herkese karşı terör estiriyor.
Özgürlük, demokrasi, insan hakları ve benzeri kavramlar buralarda konuşulmaz bile.
Bazılarında çağ dışı, ilkel, bağnaz, karanlık ve rezil iktidarlar var.
Hırsızlık, yolsuzluk, yalakalık, döneklik ve benzeri beceriler ödüllendiriliyor.
Kopenhag kriterlerinin hiçbiri buralarda geçerli değil.
Türkiye ise bu ülkelere benzemeye çalışıyor.
Eş Başkan Başbakan'ın özel istek, arzu ve çabası ile.
Hatırlayın bir zamanlar yürüyüşlerde insanlar 'Türkiye İran olamaz' ya da ' Türkiye Cezayir olmayacak' diye bağırırdı.
Şimdi dua edin Türkiye Suudi Arabistan ya da Sudan olmasın.
Birinde imparatorluk olmazsa da 'kutsal krallık' diğerinde 'demokratik' seçim ile gelen bir iktidar!
Pakistan modeli de fena değil!