Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Çamur

Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın tüm engelleme çabalarına rağmen, Suriye ile ilgili Cenevre Konferansı bu ay sonuna doğru toplanıyor. Çünkü ABD ile Rusya bu yönde anlaştı.

Engelleme çabasında şimdiye kadar başarısız olan Suudi Arabistan’ın çok tehlikeli İstihbarat Şefi Bender Bin Sultan “Böyle giderse ABD ile ilişkilerimizi gözden geçiririz” türünden tehditlerde bulundu. Böylesi palavrayı da ilk kez duyuyorum. Prens hazretleri, Amerikan kölesi olduğunu unutuyor. Yakında CIA ona hatırlatır! Bu palavra tehditle  yetinmeyen Bender, kendisine bağlı muhalif Suriye Ulusal Koalisyon Başkanı Carba’yı fiştikleyerek ‘’Cenevre’ye gitmeyin”  diyor. Aynı şeyi Türkiye ve Katar da yapıyor. Daha önce de söyledim, şimdi de söylüyorum: Tüm bu numaralar işe yaramaz! Cenevre Konferansı toplanacak ve herkes, başından beri “Gitsin” dediği Esad Yönetimi ile masaya oturmak zorunda kalacak. Çünkü Rusya ile ABD bunu istiyor. Onlar isteyince diğerlerinin hiçbir önemi yok. Fransa, Almanya, İngiltere gibi Batılı müttefikler bile, artık ABD diliyle konuşuyor ve “Suriye’deki radikallerin güçlenmesi”nden söz ederek, acilen barışçıl çözümden yana tavır koyuyorlar. Çünkü herkes, Kaide ve Nusra gibi Radikal İslamcı terörist grupların fazlasıyla güçlendiklerini, bunun ise, yalnız bölge için değil, kendileri için de bir risk olacağını görmeye başladı. Daha açık bir ifadeyle: bu Radikal İslamcıları ‘savaşmak ve ölmek’ için Suriye’ye gönderen Batılı istihbarat örgütleri, şimdi el altından Şam yönetimi ile işbirliği yaparak, bunlardan kurtulma yolu arıyor. Yani, sonunda Esad haklı çıktı. Çünkü başından beri, hep bu yabancı katillerin er ya da geç herkes için tehlike oluşturacağını söylüyordu. Nitekim de, önceki gün bir Lübnan televizyonuna konuşan Esad “Bu teröristlere destek durursa, Suriye sorunu hemen çözülür” dedi.  Batılı başkentler, belki de ilk kez, Esad’ın doğru söyleminden ve çözüme yönelik iyi niyetinden söz ediyor. Hatırlayın: ABD Dışişleri Bakanı Kerry iki kez “Esad yönetimi kimyasal silahlardan kurtulma operasyonunda BM komisyonuna çok yardımcı oluyor” dedi.

Durum böyle olunca, Türkiye zor durumda demektir. AKP Hükümeti tüm planlarını Esad’ın gitmesi üzerine kurmuştu. Gelinen nokta gösteriyor ki;  AKP Hükümeti ta başından beri yanlış yaptı ve her yanlışı ortaya çıkınca, daha fazla yanlış yaptı. Bataklığa saplanan bir insan, misali… Bilinçsiz hareket ettikçe batar. Bataklıktan kurtulmanın tek yolu; rahat durmak ve daha fazla yanlış hareket etmeden, birinin gelip size bir ip ya da dal atmasını beklemektir. Hep söylüyorum: Böyle bir ipi Suudi ya da Katarlı kral ve şeyhlerden beklemek hayaldir. Suriyeli muhalifler ise ip uzatmak yerine, sizi daha fazla batırmak için bataklığı karıştırırlar. Çünkü; zaman içinde hiçbir işe yaramadıkları, hep yalan söyledikleri, kendi aralarında birbirlerini boğazladıkları ve kim daha fazla dolar verirse ona çalıştıkları kanıtlanan, bu işe yaramaz muhaliflerin hiçbir ideolojisi ve politik söylemi yoktur ve olamaz. Onların tek bir amacı var: Kendi sapık ideolojileri uğruna insan öldürmek!
Umarım, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu bu gerçekleri görüyorlardır. Kimin, onlara ne dediğini ya da olaylara nasıl baktıklarını ve neyi ne kadar doğru gördüklerini bilmiyorum ama Türkiye’nin stratejik çıkarları, Suriye bataklığından bir an önce çıkmayı ve bataklıktan bulaşan çamurdan arınmayı gerektiriyor.

Bu çamur, çağdaş ve onurlu bir Türkiye’ye yakışmaz.

Bu bataklıktan ve çamurundan kurtulmak zor değildir. Yeter ki,  başından beri hep anlatmaya çalıştığım ve tümü kanıtlanmış gerçekleri görsünler. Belki de görmeye başlamışlardır.

Çünkü, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nın Irak ziyaretine çok kızan Başbakan Erdoğan, TBMM’den özel bir heyeti Bağdat’a göndererek, Başbakan Maliki’yi Türkiye’ye davet etti. Oysa Erdoğan ‘Alevi’ Esad’a destek verdiği için ‘Şii’ Maliki’ye çok kızmış ve sert ifadelerle eleştirmişti. Benzer eleştirilerden ‘Şii’  İran da payını almıştı. Oysa şimdi, ABD  Tahran ile yakın ilişki kurmanın çabası içinde ve Tahran Suriye ilgili Cenevre Konferansı’nda olacak. Hem de Irak ile beraber! Arakalarında ise Rusya var.

Peki Türkiye’nin yanında ya da arkasında kim olacak?

Umarım; Nusra, Kaide ya da ne idüğü belirsiz ‘ÖSO’ değildir!

Önceki ve Sonraki Yazılar