Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

'Fortçu'

Geçen hafta önce ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey “Suriye’de savaşan bazı radikal silahlı gruplarla görüşmeye çalışıyoruz” dedi. Aslında ‘Görüşüyoruz’ demek istemiştir.

Ertesi gün, Suudi İstihbarat Şefi Bender Bin Sultan’ın beslediği İslam Tugayı’nın ruh hastaları, Şam’a yakın Adra Kasabası’na saldırarak 200 kadar kadın ve çocuğu alıp götürdü. Gitmeden önce de, meydanda topladıkları 20 kadar insanın boğazını kestiler ve bu görüntüleri YouTube’da paylaştılar.

Bir gün sonra, Kuveyt’te toplanan altı Körfez ülkesinin kral, emir ve şeyhi, ABD’nin isteği üzerine, Suriye ile ilgili olarak 22 Ocak’ta toplanması beklenen Cenevre Konferansı’nı destekleme kararı aldı ve Suriye muhalefetini temsil eden Suriye Ulusal Koalisyonu’na çağrıda bulunarak, bu konferansa katılmasını istedi. Oysa ne muhalefet kalmış, ne de koalisyon. Çünkü ‘Muhalefet’in Suriye içinde güvendiği ÖSO denilen silahlı örgütlenme dağılmış ve bu örgüte bağlı grupların birçoğu Kaide, Nusra, İslam Tugayı ve son olarak İslami Cemaat’e katılmıştı. Nitekim, İslami Cemaat’in adamları yine geçen hafta ani bir saldırı ile ÖSO’nın Türkiye sınırına yakın bölgede, yani Cilvegözü Sınır Kapısı’nın karşısında sakladığı silah depolarını bastı ve ele geçirdi. Böylece İslami Cemaat, bu silahlarla şimdi en güçlü grup oldu. Çünkü o depoda aylardır Türkiye, Körfez ülkeleri ve Batılı ülkelerin yığdığı her türlü ağır ve hafif silah vardı.

Bunun üzerine herkes heyecanlandı. İdeolojisi itibarı ile Kaide’ye daha yakın olan bu Cemaat, eğer Kaide ve Nusra ile birleşirse, işte o zaman kıyamet kopar. Bu birleşik güç, o zaman başta Türkiye olmak üzere, herkes için tehlike oluşturacaktır. Başta diyorum, çünkü hepsi Türkiye sınırına yakın bölgelerde kümelenmiş ve Türkiye içinde birçok adamları vardır.

Bu da şu demektir: Türkiye ya bunların istediği her şeyi yapacak ya da onlarla savaşacak. Belki de bu endişeden dolayıdır ki, ABD istihbarat kaynakları iki gün önceki raporlarında ‘’Kaide’nin ilk kez bu denli güçlü ve tehlikeli duruma geldiğini’’ söylüyor ve bu örgütün Suriye’de 35 bin kadar militanının bulunduğuna dikkat çekiyor. Bu sayı; Afganistan’da savaşan Taliban militanlarının iki katı. Üstelik bunlar arasında 2 bin kadar AB ülkeleri vatandaşı var.

Arap medyasına yansıyan haberlere bakılırsa, Ankara ve ABD ‘İslami Cemaat’ ile görüşmelere başlamış. Dertleri ise: ‘’Aman Kaide’ye katılmayın, ne isterseniz verelim’’. Bunu da, bugün İstanbul’da ABD’nin Şam Büyükelçisi Robert Ford ‘Cemaat komutanları’na söyleyecek. Yanında kimler oturacak, onu bilemem ama 3 yıldır Şam yerine İstanbul’u kendine mesken edinmiş bu zat, Suriye’deki tüm yıkımdan ve katliamlardan sorumludur. Elbette başta Türkiye olmak üzere, bölgesel ve Batılı müttefikleri ile birlikte.

Yine ‘başta Türkiye’ diyorum, çünkü İstanbul ve Türkiye’nin birçok yeri, Suriye’deki operasyonların komuta merkezi gibi çalışıyor. Çünkü Suriye’nin tüm sivil ve askeri muhalif gruplarının komutan ve yöneticileri sürekli Türkiye’de barınıyor ve tüm işlerini buradan yürütüyor. Çünkü Suriye’de savaşan gruplara katılmak üzere, dünyanın dört bir yanından gelen ruh hastaları Türkiye sınırından Suriye’ye giriyor. Bu ve yukarda özetlemeye çalıştığım tüm bilgilerin  hikayeleri artık Batılı medyada tüm detayları ve görüntüleriyle anlatılıyor.

Özetle; bu Ford hazretleri tam bir ‘fortçu’. Aralarında Tunuslu cihatçı güzel kızların da bulunduğu Suriye yolcularını aynı otobüse bindirmiş,  kendisi ise en arka tarafta duruyor. Arada bir ‘’Haydi beyler - bayanlar ön kapıya” diyerek ‘yakın temasla’ aralarından geçiyor, sonra aynı yöntemle kendi yerine dönüyor.
Nasıl olsa patron o!..
Peki şoför kim?
Bir de biletçi vardı eski otobüslerde.
Şimdi ise ‘akbil’…

Önceki ve Sonraki Yazılar