
Hüsnü Mahalli
Goebbels'ten İnciler
'Arap Baharı' ve bu 'bahara' bağlı olarak Tunus, Mısır, Libya ve son olarak Suriye'de yaşanan süreçlerde sürekli yalan söylendi, söyleniyor. Anlaşılan herkesin ustası; Goebbels. Siyasetle ilgilenen herkes mutlaka Goebbels'in adını duymuş ve onunla ilgili bir şeyler okumuştur. Çünkü; politikacıların en büyük silahı olan ‘yalan’ konusunda Goebbels'in çılgın ama bir o kadar etkin teorileri var.
Bizim coğrafyada ise Goebbels'i bilen ya da bilmeyen birçok lider onun taktikleriyle politika yapmış ve Hitler'e benzemeye kalkışmıştır. Çünkü o da hem milliyetçi, hem dindardı.
Goebbels tarihin belki de en çılgın provokatörlerinden biri olan Hitler'in yalan makinasi idi.
Resmi görevi: Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı. Ama o Führer'in akıl hocasıydı. Görevinden de anlaşılacağı üzere, Goebbels'in işi; Alman halkına ‘gerçek’leri anlatmaktı.
Alman halkı da ‘gerçek’leri öğrendikçe, aydınlanıp Führer'i daha fazla sevecekti.
Führer de, Goebbels'ten öğrendiği propaganda taktikleriyle 'üstün ırk' olduğunu iddia ettiği Alman halkına ne denli büyük lider olduğunu kanıtlayacaktı.
Hem de en büyük!
Peki Goebbels 'Büyük Şef'e nasıl bir taktik veriyordu?
* “İnsanların beyin tembelliğini gördükçe, her istediğimizi yapabiliriz”
* “Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa, yalana devam edin”
* “Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar”
* “Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur”
* “Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır”
* “Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin”
* “Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır”
* “Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin”
* “Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin”
* “Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın”
* “Asla kabahat ve suç üstlenmeyin”
* “Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın”
* “Yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır”
* “Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım” * “Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun” * “Prestij ve karizma sahibi lider, propaganda işini çok kolaylaştırır”
* “İlk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, o kazanır”
* “Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak çok kolay”
Peki bu kadar ajitasyon ve propaganda taktiklerinden sonra Führer ne demiş? * “Düşünce özgürlüğü kötülüklerin anasıdır”
* “En iyi savunma hep saldırıdır”
* “Diktatör bisiklete binen adama benzer; pedal çevirmeyi durdurursa, devrilir” Ve başka birçok şey daha söylemiş... Söylemiş ve halkı alabildiğine inandırmış. Üstelik televizyonların henüz ortaya çıkmadığı ama radyoların etkin bir şekilde kullanıldığı bir dönemde... Führer'in ne yaptığı da ortada...
Führer o kadar Goebbels'in gazına geldi ki, her tarafı perişan etti. Üstelik o sıralar televizyonlar, Facebook'lar, Twitter'ler, YouTube'lar ve bilumum 'tehlikeli' sosyal medya araçları henüz keşfedilmemişti. Ama Führer yine de komşusu Polonya'dan başlayarak tüm Avrupa'yı yakıp yıktı. Rusya'da çuvalladı. Beş yıl süren İkinci Dünya Savaşı’nda on milyonlarca insan öldü, daha fazlası çok acı çekti.
Sonra ne oldu?
Almanya yerle bir edildi!
Hitler intihar etti!
Goebbels de önce 6 çocuğunu karısına zehirlettirdi, peşinden karısını öldürdü, sonra da kendisi intihar etti! Ah, Ortadoğu denilen bahtı kara, bizim coğrafya...