
Hüsnü Mahalli
Yeter artık
21 Ağustos 2013'te Şam yakınında meydana gelen kimyasal saldırı gerçekleştiğinde o gün bu saldırının muhalifler tarafından yapıldığını ve yayınlanan görüntülerin düzmece olduğunu ısrarla savunmuştum. Çünkü BM kimyasal silah müfettişlerinin Şam'da bulunduğu bir sırada Esad yönetiminin böyle bir silahı kullanmasının aptalca bir iş olacağını ve askeri güç olarak yönetimin bu silahı kullanmaya ihtiyacı olmadığını biliyordum.
O zaman herkes bana çok kızmıştı. Çünkü ortada iğrenç görüntüler ve müthiş bir medya baskısı vardı.
Şimdi gelelim Seymour Hersh'ün yazısına...
Dünyada herkesin saygı duyup güvendiği Hersh üç gün önceki makalesinde kimyasal saldırının Esad değil, muhalif Nusra militanları tarafından yapıldığını, Türkiye'nin direkt olarak bu işin içinde olduğunu ve Obama yönetiminin her şeyi bildiğini söyledi.
Bütün dünya medyası Hersh'ün açıklamaları ile ilgilendi.
Bizdeki yandaş medya Hersh'ün 'Siyonist bir Yahudi' olduğunu söyleyerek karşı saldırıya geçti.
Oysa aynı Hersh 21 Haziran 2004'te Ankara'ya gelmiş, dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile buluşmuş ve o İsrail ve MOSSAD'ın Kuzey Irak'taki tehlikeli rolü ile ilgili önemli açıklamalarda bulunmuştu.
Aynı Hersh 19 Aralık 2013'te yani yolsuzluk haberinden iki gün sonra Suriye'deki kimyasal silah ile ilgili olarak bir yazı yazmış ve yine Obama'yı yalancılık ve gerçekleri halktan saklamakla suçlamıştı.
Aynı Hersh önceki gün BBC Türkçe Servisi'ne konuştu ve Ankara'yı suçlamaya devam ederek 'Erdoğan kimyasalı bahane ederek Obama'yı Suriye'ye saldırma konusunda ikna etmeye çalışmıştır' dedi ve ekledi ' Bu savaşın sonunda kazanan Esad olacaktır'..
Aynı Hersh, Beyrut'tan yayın yapan saygın Almayadeen televizyonuna konuşarak 'Elimde söylediklerimi kanıtlayacak ciddi belgeler var. Zamanı gelince bunları da açıklayacağım' dedi.
Özetle Hersh'e göre AKP Hükümeti Suriye'de kullanılan kimyasalda direkt suçlu.
Özetle AKP Hükümeti Suriye'de olup biten her şeyden sorumlu.
Çünkü Suriye'de savaşan tüm grupların arkasında AKP Hükümeti var.
Çünkü Suriye'de savaşan tüm yabancı ruh hastaları Türkiye'ye geliyor ve buradan silahlanıp Suriye'ye geçiyor.. Savaşıp yaralandıklarında da Türkiye hastanelerinde tedavi görüyor sonra tekrar Suriye'ye sokuluyorlar. PYD lideri Salih Müslim'in bu konuda onlarca belgeli açıklaması var. Türk hastanelerinde tedavi gören militanların silahlı görüntüleri Türk medyasında hep yayınlandı. Savaşan grupların lider ve militanlarının YouTube'te paylaştığı görüntülerde hep Türkiye bağlantısı görülüyor. Arap ve dünya medyasında on binlerce yabancı militanının Türkiye üzerinden Suriye'ye geçişi ile ilgili yüzlerce haber ve görüntü var. Yakalanan ya da medyaya konuşan militanlar da Türkiye bağlantılarını çok net anlatıyorlar. Son olarak ABD Ankara Büyükelçisi Riccardione iki gün önceki Hürriyet söyleşisinde 'ABD, Avrupa ya da diğer ülkelerden çıkış yapıp Türkiye üzerinden Suriye'ye geçecek olan bu tür kişilerin engellenmesi için sadece ikili çerçevede değil, uluslararası çerçevede de işbirliği yapıyoruz' dedi.
AKP Hükümeti'nin Suriye'nin iç savaş ve yıkımındaki rolü ile ilgili yüzlerce hatta binlerce haber, bilgi ve görüntü var. Muhalif Suriye Ulusal Koalisyonu, ÖSO ve Suriye'de savaşan Nusra ve benzeri tüm grupların lider ve komutanları sık sık Türkiye'de toplanıyor. Arap ve Batılı ülkelerin gönderdiği silahlar Türkiye üzerinden Suriye'ye sokuluyor.
AKP Hükümeti Suriye ile savaşmak için hep gerekçe arayıp durdu.
AKP Hükümeti 12 Nisan 2012'de Suriye'den seken kurşunlarla Kilis'te bir polis yaralandığında NATO'yu müdahaleye çağırdı. Aynı şeyi 3 Ekim 2012'de Akçakale'ye top mermisi düştüğünde, Suriyeliler 22 Haziran 2012'de bir Türk uçağını düşürdüğünde, Suriyeli göçmen sayısı kritik sınır yani 100 bini aştığında da yaptı ama her seferinde NATO'nun 'hayır'ı ile karşılaştı.
Son olarak Keseb olayı yaşandı. Suriye ve Arap medyası hatta Ermenistan Dışişleri Bakanı çoğunlukla Ermenilerin yaşadığı Keseb'e saldıran iki bin kadar ÖSO, Nusra ve diğer grupların militanlarının Türkiye'den girdiğini söylediler. Bu da yetmedi Türkiye; çoğunluğu Çeçen, Tunuslu, Faslı olan militanları bombalamaya gelen bir Suriye savaş uçağını düşürdü.
Amaç Suriye ile savaşmak.
Tıpkı Dışişleri Bakanlığı'ndan sızdırılan Suriye ile ilgili savaş senaryolarının tapelerinde olduğu gibi.
Arap medyasına göre, Erdoğan İran'a gidip Suriye ile barışmak istemiş ama Esad kabul etmeyince çok kızmış ve Keseb'e saldırı ve uçağın düşürülmesi konusunda talimat vermiş.
Olay bununla kalmıyor.
Türkiye'nin AGİT Temsilcisi Tacan İldem '11 Mayıs 2013 Reyhanlı saldırısını Kaide gerçekleştirdi' dedi. Oysa başta Başbakan Erdoğan ve Bakan Davutoğlu olmak üzere AKP Hükümeti'nin tüm ilgili bakanları bu saldırının Esad yönetimi tarafından gerçekleştirildiğini söylemiş , güvenlik güçleri ise sözde Suriye bağlantılı birçok kişiyi gözaltına almıştı.
AKP Hükümeti çok tehlikeli oyun oynadı, oynuyor.
Kim Başbakana ne diyor bilemem ama Erdoğan'a söylenen her şey yalan.
Yalan olmasaydı şimdi Esad Şam'da olmaz ve Türkiye bu duruma düşmezdi..
Ben ise daha ilk günlerde en ince detayları ile tüm gelişmeleri anlatmış, bu duruma gelineceğini yüzlerce kez vurgulamış ve sonunda Türkiye'ye çok yazık olacağını söylemiştim.
Şimdi ise söylenecek tek bir cümle kalıyor :
Yeter artık çünkü bundan sonrası çok daha tehlikeli.
Unutmayın işbirliği yaptığınız kişilerin ezici çoğunluğu ruh hastası.
Ruh hastalarının neyi ne zaman yapacağını kestirmek için tek başına akıl yetmiyor!
Azıcık vicdan lazım.