
Hüsnü Mahalli
Yolsuzluk (mu)!
Önce Batı’ya bakalım...
16 Şubat 2012'de Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulf istifa ettiğini açıkladı ve Alman halkından özür diledi.
Peki Wulf neden istifa etti?
2010 yılında Aşağı Saksonya Başbakanı olduğu dönemde, bir bankadan 500 bin avro ucuz ev kredisi almış, 300-800 avroluk tatil ve telefon parasını bir arkadaşına ödetmiş ve bununla ilgili haberleri yayınlamasın diye Bild gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann'ı nazikçe tehdit etmiş.
Yakından tanıdığım Kai, bizim buradaki genel yayın yönetmenlerine ve bildik köşe yazarlarına hiç benzemez.
Korkmaz, satılmaz ve dönmez.
Dört yıl önce Esad ile röportaj yaptığında, Yahudi lobilerinin baskısıyla, gazete yönetimi röportajı birinci sayfadan ve manşetten yayınlanmasına karşı çıkmıştı. Kai ise ısrarla tersini söylüyordu. Sonunda Kai'ın dediği oldu ve röportaj büyük yankı uyandırdı.
Bir yıl sonra, Esad'dan randevu alıp Şam'a gitmeye hazırlanan bizim genel yayın yönetmenleri ve köşe yazarları ‘âli makamların’ tehdidiyle gitmekten vazgeçmişti.
Şimdi de başka şey yapıyorlar.
‘Âli makamların’ rica, telkin ve tehdidiyle, istenmeyen haberleri görmezlikten geliyorlar.
Şimdi de bizim coğrafyaya bakalım...
Çöken 'Arap Baharı' sürecinde düşürülen liderlerde ilgili olarak müthiş bir kampanya yürütülüyordu. Mısırlı Mübarek, Tunuslu Bin Ali, Libyalı Kaddafi, Yemenli Abdullah Salih ve Suriyeli Esad.
Kampanyaya göre, hepsi yolsuzluk batağına saplanmıştı.
Hepsinin çocukları, eşleri ve yakın akraba ve dostları beleşten büyük paralar götürmüştü.
Uzun yıllar buna sesini çıkaramayan halk sonunda ayaklanmıştı.
Yolsuzluk yapanlar devrilmişti. Devrilmeyen Esad'ın ülkesi ise darmadağın edildi.
Peki kimler tarafından?
Demokrat ve şeffaf Batılı ve bölgesel ülkeler tarafından.
Kim bunlar?
Batıda ABD, İngiltere, Fransa, Almanya...
Bu ülkelerden de zaman zaman yolsuzluk hikayeleri duyuyoruz ama gereği hemen yapılıyor.
Peki ya bizim coğrafyada?
‘Arap Baharı’ sürecine destek veren ülkeler.
Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye...
Ülkeyi yöneten ‘Suud Ailesi’ne mensup, yaklaşık 12 bin kadar prens ve prenses...
Memleketin tümü onların. Onları yolsuzlukla suçlamak biraz haksızlık olur.
Örneğin, devletin yaptığı ve yaptırdığı her şeyde bu prens ve prenseslerin payı olmalı.
Bu pay zaman zaman yüzde 50'yi bulabilir. Hesap soran da olmadığı için, herkes rahat.
Medya ise zaten o prens ve prenseslerin.
Gelelim Katar'a... Bu ülkenin nüfusu yaklaşık 850 bin ve bunların 500 bin kadarı orada yaşayan yabancılar. Bu ülke dünyanın en zengin doğal gaz kayaklarına sahip. Ve tüm bu gaz ülkeyi yöneten ‘El-Sani Ailesi’nin . Toplamı da 300 kişi. Yani yolsuzluklara gerek duymadan, doğalgazın milyarları bu 300 kişinin. Ama öncelikle, ülkeyi yöneten 33 yaşındaki genç Emir, ‘Hürremvari’ annesi Moza ve kardeşi prens ve prenseslerin. Emir hazretlerinin sahibi olduğu El-Cezire ise, dünyanın her tarafındaki demokrasi, özgürlük ve şeffaf toplum mücadelesine destek veriyor ama yanı başındaki Emir hazretlerinin saraydaki tezgahları görmüyor.
Türkiye'yi anlatmaya gerek yok.
Her taraf yolsuzluk. En sonuncusu süper.
Yandaş medyaya göre hiçbir şey yok.
Hükümet de, emniyet müdürleri ve savcıları değiştirerek 'yolsuzluk hem var, hem yok' dedi.
AKP ise, Arap ve Müslüman ülkeler için model olduğunu söylüyor.
Hem de Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte.
Her iki ülkenin prens ve prenseslerin Türkiye'de milyarlarca doları var.
Türk ortakları da çok zengin!
Boşuna sık sık Hac ve Umre'ye gitmiyorlar!..