
Mustafa Ülkü Caner
Sevicilik seviciliği
Dün “Sevgililer Günü” idi.
Aslında en büyük açlığımız sevgi.
Ancak, alış veriş ve işin ticari yanı hariç her şeyde olduğu gibi onu da bir şeylere benzettik.
Sevgi gibi güzel ve olumlu anlam dolu bir kelimenin bile ırzına geçmeyi başardık ya!
Peki, sevginin yerine ne koyduk?
ÖLÜ SEVİCİLİĞİ
TERÖR SEVİCİLİĞİ
POLEMİK SEVİCİLİĞİ
SÜBYEN SEVİCİLİĞİ
SEÇMEN SEVİCİLİĞİ
HAYVAN SEVİCİLİĞİ
DELEGE SEVİCİLİĞİ
MENFAAT SEVİCİLİĞİ
MAKARNA SEVİCİLİĞİ
CELLAT SEVİCİLİĞİ
AMERİKAN SEVİCİLİĞİ
ADAMIM SEVİCİLİĞİ
Ama hepsinin anası:
CEHALET SEVİCİLİĞİ
Bu liste giderek uzuyor.
Çünkü bazıları ne insanları seviyor,
Ne de aslında kendisini gerçek anlamda.
Sadece çıplak bir çıkar sevgisi kalmış içinde.
Öyle değil mi?
Bir de utanmadan kutsal değerleri cafcaflı kamuflaj olarak kullanılıyor.
İnsan sadece kendisini bile sevse bir birey olarak,
Sosyal bir varlık olarak bilir yine de tüm insanları sevmesi gerektiğini!
Zira sosyal özelliği kalmayınca insanlığı da kalmayacaktır.
O bile önemini kaybedince, vurur, kırar, öldürür.
Düşünce, akıl ve zekâ şeytanlaşır.
Gözleri kararır.
Gözlerinde sadece Dolar’ın yeşil rengi kararmış halde görünür.
Artık menfaat için her yol mubahtır tüm dünyada.
Kılıflar hazırdır zaten.
Azgın sözde milliyetçilik ile başlar kılıf markaları, din, iman, papaz, haham, imam, putlar girer devreye…
Mississippi, Volga, Elbe, Tuna, Dicle, Amazon nehirleri…
Vatan satışı kahpe dünyada…
Her tarafı kaplar ateş fırtınası.
Yanar çocuklar, kadınlar, gençler, yaşlılar…
Ama insanı yaratıktan ayıran şey sevgidir.
Ne bitmez pınarmış şu insan, doğa ve adalet sevgisi.
Ne kadar gür akarsa solar her türlü sevicilik!
Değil mi yoksa?